Mete Yarar 15 Temmuz'u değerlendirdi

Düzenleyen:
Mete Yarar 15 Temmuz'u değerlendirdi

GÜNDEM Haberleri

“Özel Kuvvetler kendilerini Osmanlı’daki Akıncılar’ın devamı olarak görür ve o felsefenin gereklerini yerine getirir. Zaten darbe girişimini bastıran da o ruhtu. Kendi toprağından gelen, vatanına bağlı olan asker, ne kendi meslektaşına ne de vatandaşına ateş edemez. Ama devşirmeler, yeniçeriler eder.”

BURCU ÇETİNKAYA

Öncelikle; birkaç haftalık ayrılık için özürlerimi iletmek istiyorum. Bu zorunlu ayrılığın sebebi, doğum yapmış olmamdı. Allah’a şükür Mehmet Celal’imize kavuştuktan sonra, neşeli, örnek başarı hikayelerine odaklanan, insanlara ilham vereceğine inandığım röportajların hazırlığına başlamıştım. Güvenlik Uzmanı Mete Yarar ile de hayatı üzerine bir röportaj planlamıştık. Maalesef 15 Temmuz sürecinde yaşananlar sonrasında röportajımızın muhatabını değil ama içeriğini değiştirmek zorunda kaldık. Ülkede on gündür devam eden zorlu süreçteki kahramanları, yaşananları ve geleceğe dair çıkarılabilecek dersleri konuştuk. Silahlı Kuvvetler’in eski mensubu, güvenlik uzmanı Mete Yarar ile, önce onu bugünkü yaşamına getiren yolculuğu sonra da hain darbe kalkışmasında yaşananları konuştuk. Onun, röportajımızın bitiminde söylediklerini en başa yazarak sorulara geçmek istiyorum: “İsteseniz de hayat hikayemi anlatamazdım. Bu kadar isimsiz kahraman, hem Güneydoğu’da çatışmalarda, hem de demokrasi için hayatını kaybetmiş bunca şehidimiz varken bizim adımızın yalnızca ozan olarak geçmesini tercih ederim, kahraman olarak değil. Ben ilgi görmüyorum, benim anlattıklarım ilgi görüyor. Oradaki o kahraman astsubayın hikayesi popüler; ben değilim. Ben sadece buranın ozanıyım ve ozanı olabilmek şerefi bana ömür boyu yeter.” 

 Gündemi konuşmadan önce, askerlik kariyerinizi nasıl bıraktınız?
İster silahlı kuvvetlerde olayım, ister hayatın başka yerinde; elimden geldiği kadar doğruları yapmaya çalıştım. Ben ayrıldığımda 2004 yılıydı. En son Kuzey Irak’tan döndükten sonra Özel Kuvvetler Komutanlığı’na bağlıydım, binbaşıydım ve hizmet sürem de dolmuştu. Yalnız önemli bir detay, Türkiye’de o dönem bir terör problemi yoktu, yani böyle bir dönemde ayrılmadım. Durum stabildi ve ben de o dönemde başka bir yönde ilerleme kararı almıştım..  

Yazdığınız, yayınladığınız kitaplardan ve yayınlamadığınız o kitaptan bahsetsek bir de
 Suriye, Arap Baharı dahil olmak üzere bugün yaşananların bir çoğu o yazıp ve yayınlamadığım kitapta var. O kitabın editörlüğünü yapan geçen dönemin değerli milletvekillerinden bir tanesiydi. Kitabın şahitleri, okuyanlar hep “keşke yayınlasaydın” diyorlar. İçerisindeki öngörülerin neredeyse yüzde doksanı gerçekteşti.  TRT Belgesel için çektiğim on bölümlük “Şahit Olun” belgesel programından sonra yaşanan olayların kahramanlarının hikayesini anlatmak istedim, toplum onları tanımalı diye düşündüm ve “Bu Delileri Bir Araya Getirmeyecektiniz” diye bir kitap yazdım. 

TV dünyasındaki tecrübelerinizden sizi en çok hangisi tatmin etti?
 A Haber’de “Sınırsız” isminde bir program yaptık, toplam 9 bölüm çektik. Özel Kuvvetler’i anlatan bölümü toplam 10 milyon tıklanmış. TRT Belgesel’de “Şahit Olun” isimli belgeseli çektik ve 130 ülkede izlenmiş. Kimsenin yapmadığını yapmak istedim. Ama bunu yaparken kendi nefsim adına değil, insanlara vatana hizmet için gerçek anlamda neler yapıldığını göstermek için yapmak istedim.

 Bir örnek verebilir misiniz?
 Mesela Özel Kuvvetler’i insanlar öcü olarak görüyordu. Yalnızca küçük bir ritüeli olan bir sahneyi çektik ve insanları gözyaşına boğdu. Orada çekimde onların her sabah sporundan önce yaptıkları duayı gösterdik. Kesintisiz her sabah yıllardır şehitler için dua edilir ve sonra spora başlarlar.  Özel Kuvvetler kendilerini Osmanlı’daki Akıncıların devamı olarak görür ve o  felsefenin gereklerini yerine getirirler. Zaten darbe girişimini bastıran grup da onlardı. Yeniçerilik yapmadılar. Devşirerek asker yetiştiremezsiniz. Kendi toprağından gelen, vatanına bağlı olan asker ne kendi meslektaşına ne de vatandaşına ateş edemez. Ama devşirmeler eder. Bugün de öyle oldu. “Soruyorum, ateş edenler emri bu ülkenin komutanlarından mı yoksa başka bir ülkede birinden mi aldılar?” Aslında bu nedenle bile bu toprağın insanı hiç olamadılar. 

Yaşanan terör olaylarında, darbe kalkışmasında hep gündeme gelen konu, istihbarat zaafiyeti. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
 Kurumsal bir hata var. Genelkurmay’ın bunu önceden görmemesini tartışıyoruz. Zaten adamlar istihbarat başkanlıklarını, personel başkanlıklarını ve diğer bütün başkanlıkları ele geçirmişler. Bunların içinden istihbaratın nasıl gelmesini bekleyebiliriz ki? İstihbaratı verecek adam onlardansa niye versin? Polisle 17-25 Aralık sürecini hatırlayın. O da bir darbe girişimiydi, polisin darbesiydi. Biz o süreçte ne yaptık? Emniyet müdürlerini görevden aldık, istihbarat birimlerini boşalttık, personelleri boşalttık, paralelleri pasif görevlere atadık. Aynısının Silahlı Kuvvetler’de, MIT’de olacağını düşünmeliydik.

Bu darbe kalkışmasının zamanlamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
 Darbe kararını aldıkları toplantıyı 13 Temmuz çarşamba günü yapıyorlar ve aslında 16 Temmuz sabaha karşı saat 03:00’da yapmaya karar veriyorlar. 15 temmuz günü saat 15:00’da bir albay MİT’e geliyor ve “itirafçı olmak istiyorum, bugün darbe yapılacak”  diyor. Kalkışma planlanandan erken başlamak zorunda kalıyor. Sonrasında Ankara’da MİT, Özel Kuvvetler Komutanlığı ve Emniyet Teşkilatı, Özel Harekat birimi direnmeye çalışıyor. Ellerinde ne malzeme varsa onunla çatışmaya çalışıyorlar ve buldukları malzemeyle destan yazıyorlar. O sürecin içerisinde Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın içerisine giren ve polislere yardıma giden bir MİT ekibi var. Bu ekip yanlarında uçaksavar füzesi götürüyorlar ve zaten şekil ondan sonra değişiyor. O gün kimsenin görmediği ayrıntı bu; uçaklar geçerken arkalarından füze atarak geçtiler. O kadar çok ayrıntı var ki, her birisine bir kitap yazılır. Tam çatışmalar devam ederken, MİT yetkilisi telefonla aranıyor ve Marmaris’e helikopterler kalktı diye haber gidiyor. Cumhurbaşkanlığı Koruma Müdürü Ramazan Bey o sırada Saray’da ve hemen uyarıyı iletiyor. Ondan sonra başlayan süreç; Cumhurbaşkanı’nın15 dakika ile kurtulması. MİT ekibi oraya gitmemiş olsa, olay Allah korusun çok daha farklı yerlere gidecekti.

Halen bu bir tiyatroydu diyebilenler var, onlara ne diyorsunuz?
Darbe, tatbikatı yapılan bir şey değildir. İçindeki hatalar onun tiyatro olduğunu göstermez. Ben bütüne bakarım. Bu kadar insan hayatını kaybetti, Cumhurbaşkanı’nın uçağı düşürülebilirdi, en yakınlarındaki insanlar öldü. Buna tiyatro demekten utanç duyar insan. Hataları söyleyebiliriz ama tiyatro diyemeyiz yaşananlara… Bu arada hamlelerin hepsi doğru yapılıp yine de engellenemeyebilirdi.

Son olarak sizce tehlike geçti mi?
Çok da geçtiğini düşünmüyorum. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın OHAL kararı almasından da bunu görebiliriz. Mücadeleyi etkin sürdürebilmek için hepimizden 3 ay sabır istiyor. Demek ki tehlike ve tehdit üst düzeyde devam ediyor. Kayıp askerler, silahlar ve malzeme var. Bir örnek vereyim; Paris’te saldırı yapıldı ve bu saldırıyı yapan 5 kişinin bulunabilmesi için Paris üç ay OHAL ilan etti.

Cumhurbaşkanı’nın “Sokağa çıkın” çağrısı, olayın kırılma noktası oldu

Mete Yarar 15 Temmuz'u değerlendirdi

Darbe girişimindeki kırılma noktaları nelerdi sizce?
 Sayın Cumhurbaşkanı’nın darbeyi önlemedeki görevi çok büyük. Büyük planlayıcı tabii ki Allah. Onu zaten biliyoruz. Ama Sayın Cumhurbaşkanı 15 dakika önce çıkmamış olsa, orada başına kötü bir şey gelmiş olsaydı, sokağa çıkma çağrısı yapılamayacaktı. Allah korusun başına bir şey gelmiş olsaydı, Türkiye’de iç savaş patlardı. Darbeciler aslında iki şeyi planlamışlar. Ya iktidara geçeceklerdi, ya da iç savaş çıkararak öyle bir güçsüz duruma getireceklerdi ki zaten oradan güç olarak çıkacaklardı. Sayın Cumhurbaşkanı’nın Hande Fırat’a yaptığı bağlantıda halkı sokağa, meydanlara çağırması en önemli kırılma noktasıydı. Bu çağrının cevapsız kalmayacağını biliyordu. Halk sokağa çıktı ve tankın önünde durdu. Ateş edildi, insanlar şehit edildi.  Bir diğer kırılma noktası Özel Kuvvetler Komutanı’nın Ankara’da direnerek, çatışarak oradaki planı bozmasıydı. Eğer Özel Kuvvetler Komutanlığı ele geçmiş olsaydı işin rengi değişirdi. Yine oradaki astsubayımızın şehit olacağıın bile bile darbeci albayı vurması kırılma noktalarından bir tanesiydi. Birinci Ordu Komutanı’nın çıkıp “Darbenin karşısındayım ve siyasetin yanındayım” demiş olması da çok önemli, çünkü o sırada en yüksek rütbeli şahıs kendisiydi. Bütün kuvvet komutanları ve ikinci başkan yakalanmıştı. 

Mete Yarar 15 Temmuz'u değerlendirdi

ÖZEL KUVVETLERDEN GÜVENLİK UZMANLIĞINA

1967 Samsun doğumlu olan Mete Yarar, Kara Harp Okulu’nu bitirdikten sonra 20 yıl boyunca Silahlı Kuvvetler’in çeşitli birimlerinde görev yaptı, uzun yıllar Güneydoğu’da hizmet etti. Son görev yeri olan Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan binbaşı rütbesiyle ve kendi isteğiyle ayrıldı. Daha sonra kurduğu kendi şirketinde ağırlıklı olarak Orta Doğu ülkelerinde risk analizleri hizmeti verdi. Şu anda basın yayın organlarında güvenlik uzmanı olarak köşe yazarlığı ve programlar yapmaktadır. “60 Yıllık İttifakta Son Gün” ve “Bu Delileri Bir Araya Getirmeyecektiniz” isminde 2 adet kitabı vardır. 

 

 

 

Düzenleyen:  - GÜNDEM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...