Öztürk: Darbe en büyük zararı dine verdi

Düzenleyen:
Öztürk: Darbe en büyük zararı dine verdi

GÜNDEM Haberleri

Bilgisayar oyununda şiddet var dedik, şiddetin âlâsını gördüler. Dinimizi öğretmeye çalıştık, din kisvesi altında caniliğe şahit oldular. Polis suçluyu yakalar, asker ülkemizi korur dedik, ikisinin savaşını izlediler.

CANAN ERASLAN

Hepimizi derinden yaralayan, korkutan, güvenimizi zedeleyen darbe girişiminin ikinci haftasındayız. Günlerdir bombalar, füzeler, tanklar... Aynı üniformayı giydiği halde birbirine kurşun sıkanlar... Şaşırdık, üzüldük, ağladık, bitap düştük, öldük ama ülkemizi de savunduk. Bunu 7’den 77’ye hep birlikte yaptık. 1980 darbesini hatırlayanlar korktu, 1960 darbesini görenler sindi ama yaşı 7 ve altında olanlar, çocuklar, ergenler, genç olma yolundakiler? “Bilgisayar oyunu psikolojisini bozuyor” dediğimiz, son çılgınlık olan Pokemon Go’yu oynamasını istemediğimiz çocuklar... O gece dijital dünyanın savaş oyunlarından çok daha tehlikelisini bire bir yaşadı. Dindar bildiği, güvendiği, sıkıştığında koşacağı insanlar, bir anda ‘karşı taraf’ oldu, insanları gözünü kırpmadan öldürdü. Evet, en büyük travmayı küçükler yaşadı. “Yaşadı” diyoruz ama yaşamaya devam ediyor aslında. Hatta devam edecek. Geleceğimiz, umudumuz olan çocukların bugününü, yarınını, onlar için ne yapılması gerektiğini Çocuk Psikiyatrisi Uzmanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk’le konuştuk.

Bizler önceki darbeler konusunda bir şeyler biliyoruz ama şimdiki çocuklar, hiç beklenmedik, adını koyamadıkları bir şeyle karşılaştı. Yaşadıkları travmayı nasıl özetlersiniz?
Bu, herkes için büyük bir travma. Hızlı ve ani gelişen, saatlerin geçmediği, sürekli doğru olmayan bilgi akışının olduğu korkunç bir süreç yaşadık. Temel duygu korku. Bunun üzerine sürekli yeni şeyler eklendi. Bunu erişkinler ve daha fazlasıyla çocuklar yaşadı. Onlar için en büyük korku, dış tehlikelere karşı savunmasızlık. Havada uçakların uçtuğu, bomba şeklinde gürültülerin yayıldığı bir ortam. Burada ilk reaksiyon korku ve buna bağlı panik. “Ne oluyor?” sorusuna cevap vermekte zorlandık.

Dijital oyunlarında savaş hep vardı ama...
Evet, her yaştaki çocuk savaş kavramını, onun vahşetini, kötülüğünü bilir ama bu yaşadığımız şey korkunç. Çünkü tarafları korkunç. En zoru “Bunlar kimin uçağı, tankı, askeri ki de bize ateş ediyorlar” sorusuna cevap bulmaktı. Bu soruyu her çocuk sordu. O akşam sordu, bugün soruyor, yarın da soracak. Hepimiz burada tıkandık. Cevap vermeye çalıştık ama olmadı, başaramadık. Bütün güven sistemlerinin alt üst olması söz konusu. Asıl buradan başlamalı.

DEMOKRASİNİN ASLINDA NE  OLDUĞUNU ÖĞRETELİM
Polisi, askeri bizi koruyan güçler olarak öğrettik. Kaybolursa, başına bir şey gelirse polise gitmesini öğütledik. Burada da büyük bir sarsıntı var.

 Evet, asker süsü verilmiş insanların, sivil halka ateş açması, uçaklar vs. Burada aslında zedelenen şey güven duygusu dediğim gibi. Bu, bundan sonraki süreçte çocuğun sadece silahlı, resmî üniformalı birini gördüğünde güvensiz hissetmesi demek değil. Bundan sonraki yaşam süreciyle ilgili, yarınla, gelecekle ilgili güven sorunu hissetmesi demek. Ya tekrar olursa? Bu “tekrar olursa” hepimizin aklına gelen bir şey ama bu yaşta travma yaşayan çocuklar ömür boyu bunun izini taşırlar. Mesela biz bir süre sonra atlatabiliriz. Çocukların baş etme gücü daha sıkıntılıdır. Bu nesil çocuklar yaşamları boyunca bunu unutmayacak, yaşayacaklar. Önemli olan bu travmadan pozitif bir şey çıkarmak. Nedir bu? Çocukların demokrasiye bağlılığını artırmak, barış içinde yaşamanın değerini bilmesini sağlamaktır. Aslında şimdi, zorbalıkla, şiddetle bir şey elde etmeye çalışanların başarılı olamayacağını gördüler. Bunun üzerinde duralım, kötülerin cezalandırılacağını, hukukun üstün geleceğini hep vurgulayalım ki demokrasinin kıymetini anlasınlar. Bu işin başarısız olması, güven duygularının tamamen zedelenmesini önledi.

Çocuk ailesini kaybetmekten korkar
O gece yaşanan travmanın etkisiyle vakaların gelmeye başladığını, 5 yaşındaki bir çocuğun kâbus ve uyuyamama şikayetiyle geldiğini söyleyen Prof. Öztürk, ailelere şu tavsiyelerde bulunuyor: “Olayın gece yaşanması, korkunun şiddetini büyüttü. Karanlık ve her şeye hakim değilsiniz. Dışarıda ne olduğunu bilmiyorsunuz. Bu durumu yaşayanlarda ilk ortaya çıkan gece korkularıdır. Uykuya dalma, yalnız yatamama, evde tek başına kalamama sorunları ortaya çıkar. Anne ve babanın başına bir şey geleceğinden korkmaya başlar. Onları takip etmeye başlar, okulda kalmak istemez çocuk. Bu ve benzeri vakalar var ve olacak. Uçak görünce askerî uçak mı, bomba atacak mı diye düşünecek. Bu duygunun devam etmesi halinde geleceğiyle ilgili güven problemi yaşamaya başlayacak. Ülke geleceğini düşünecekler. Ülkenin geleceğini sadece büyükler düşünmez. Çocuklar da ülkenin huzurlu, mutlu, sağlıklı ve barış içinde yaşanan bir yer olmasını ister. Çünkü bunun tersinin neye mal olacağını az çok tahmin ediyorlar Suriye’de yaşananlar sebebiyle. Televizyondan izlediler, Suriyeli mültecileri görüp üzüldüler. O zaman hiç “bu bizim başımıza da gelecek mi” diye düşünmediler ama şimdi düşünüyorlar.

Korkularını aşağılamadan çocuklarla dua edelim
Ailelere bugün, yarın, önümüzdeki günlerde ne tavsiye edersiniz?

 “Kısa vadede ailelere ilk tavsiyem, bunun büyük bir travma olduğunu, küçük bir şey olmadığını görmeleridir. Çocuk korkuyorsa “niye korkuyorsun” diye aşağılamayacak, onları yalnız bırakmayacaklar. Çocuk “Anneciğim bu gece yanımda yatar mısın” dediğinde “peki” diyecek, elini tutacak, sarılacak, dualarını beraber okuyacaklar. “Korkuyorum, komşuya gitme” diyorsa ya gitmeyecek, ya onu da götürecek. Bu bir akut dönem. Bunun sonrasında bu belirtiler devam ederse profesyonel destek alınabilir. Bir şey yokmuş gibi davranmak yerine, açık bir yüreklilikle ne olduğunu anlatacağız . Çocuk, “Düşman kim, bütün askerler kötü mü, polisler kimin yanında” diye soruyor. Problemin şu anda çözüldüğünü, yanlış yapanların cezalandırıldığını, polisin ve askerin iyi olduğunu ama her meslek kötülerin olabileceğini anlatmak lazım.”

Anne ve babanın dili aynı şeyi söylemeli
Çocukların eğitiminde anne ve babanın dil birliği çok önemli değil mi?

Kesinlikle öyle. Bir olayla başa çıkmaya çalışırken, iki ayrı ses duyması tehlikeli. Mesela anne korktu ve çocuğunu dışarı çıkarmıyor, balkona çıkarmıyor. Babasıyla bir yere göndermiyor. Baba da bir şey olmaz umursamazlığında. Yapmayın. Hızla aynı şeye karar verip uygulayın. Eve kapanmayın, gezin, pikniği gidin.

Okullarda din eğitimi gündeme gelmeli
Bu örgütün din kisvesi altında çalışan bir örgüt olduğunu öğrendiler. Bunu nasıl atlatsınlar?

 Bu olay yüzünden özellikle ortaokul ve liseli gençlerin zihinleri yine bulandı. Bir kısmı “Allah için, din için yapılıyor” dedi. Diğeri başka şey. Burada da aile çok net olmalı. Bir insanın kendisine ‘dindarım’ demesi, kılık kıyafetiyle, ibadetiyle dindar olması, ismiyle dindar olması bizi ilgilendirmez. Bizim dinimizin temel ve olmazsa olmaz kurallarından bir tanesi insan öldürmemektir, şiddete başvurmamaktır. Diimizde ölçü kitabımız, peygamber efendimizin hayatıdır. Doğru itikatlı din büyüklerinin hayatlarıdır. Bunun dışındaki ölçütler değersizdir. Bunlar öğretilecektir. Bu aşamada okullarda mutlaka din eğitiminin gündeme gelmesi lâzım.

Asıl sıkıntı okullar açılınca başlayacak
Her yıl okullar açılırken, sırada çocuğuyla oturan anne görüntülerini biliriz. Prof. Öztürk’e göre bu yıl bu görüntüler, okul fobisi yaşayan çocuklarla birlikte artacak. Çözüm, aile-öğretmen iş birliğinde...

“Bu travmayı yaşayan çocuklarda okul fobisi artacaktır. Okul fobisi temel güven duygusu problemidir. Anneden ayrılamama problemidir. Benzer olayların yaşandığı bir toplumda fobi artar. Sebebi de okula gittiklerinde anneleri babaları yanında değilken yine bir şey olacağı korkusudur. Öğretmenlerimiz, bu tür çocuklara çok doğru yaklaşmalı. Çocuklara orada güvende olduğunu hissettirmeli. Bu konuda gerekirse annenin sınıfta ya da çocuğun merak ettiğinde görebileceği yerde olmasını sağlayarak bu güveni tesis etmemiz gerekiyor. Yoksa “İki ağlar susar” demek olmaz. Bu tür davranışın sonucunda çocuk okula gitmemeye başlar ve bunun adı da okul fobisidir, aşılması çok zordur.” 

Öztürk: Darbe en büyük zararı dine verdi

MÜCAHİT ÖZTÜRK KİMDİR?

1965’te Eskişehir ilinin Sivrihisar ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Eskişehir’de tamamladı. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu. Çocuk Psikiyatrisi dalında 2000’de Docent, 2007’de Profesör unvanını aldı. 2002 yılında Çocukta Ruhsal Sorunlar, 2006 
yılında Okul Fobisi kitabı yayınlandı.

Düzenleyen:  - GÜNDEM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...