Sevgimiz değil kriterimiz büyük

Sevgimiz değil kriterimiz büyük

YAŞAM Haberleri

“Bir kişinin önce kriterlerini seviyoruz. Sonra güven testinden geçiriyor ve ‘tamam sevdim’ diyoruz. Oysa bu sevgi değil, alışveriştir.”

Konu ne olursa olsun hep eskiye özlem vardır ya hani... Bu özlemin en büyüğü de sevgi konusunda büyük ihtimalle. Eskiden konuşmadan, kavuşmadan ömür boyu süren sevdalar vardı. O büyük sevdalar yerini her an gören, duyan, konuşan kısa süreli ilişkilere bıraktı. Bu ilişkilerde de sevgi değil, kriterler ön plana çıktı. Boyu, göz rengi, saçı, tipi, sesi, eğitimi ve daha neler neler... Evli olmayan birine eş adayında ne aradığını sorun da görün kriter neymiş!.. Eskiden tek kriter ‘gönlün akması’ idi. Şimdi kriterleri saymaya kalkınca kimse bitiremiyor ama o kriterler tuttuğunda yapılan evlilikler hızla bitiyor. Peki neden? Aslında cevabı net: Sevgimiz değil, kriterlerimiz büyük.  İşte bu gerçeği, Kişisel Dönüşüm Uzmanı Aret Vartanyan, “Bu sevgi değil, alışveriştir” diyerek tanımlıyor ve ekliyor. Kişiyi değil, kriterlerini seviyoruz. Bu ilk aşamadan sonra güven testlerinden geçiriyoruz ve sonra ‘tamam sevdim’ diyoruz. Oysa bu sevgi değil, tam anlamıyla alışveriştir.” diye açıklıyor. Vartanyan, geçtiğimiz günlerde kadın-erkek ilişkileri, evliliğe giden yol, yaşanan problemlerin hangi bahanelerle gizlendiği gibi birçok toplumsal davranışı okurları ve konferansın katılımcılarıyla konuştu. Ortaya sık sık yaşadığımız ama duyduğumuzda fark ettiğimiz birçok gerçek çıktı ama en acısı sevgimizin bile şartlara bağlı olduğuydu...

Araban yoksa değersiz misin?
“Hani yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevecektik?” Bu soru bizi kendimizle yüzleşmeye davet ediyor. Önce anne ve babamıza uygun evlat, sonra iyi öğrenci, ardından topluma uygun birey olmaya çalışıyoruz. Bir şeyler yapabilmek için izin istememiz gerekti. Sevilebilmek için değerli olduğumuzu hissedebilmek için ‘onaya’ ihtiyaç duyduk. Bu yaşam biçimi özgüven eksikliği ve değersizlik hislerimizi oluşturdu. Böyle olunca etiketlerden kimlik yapıp bir şeylerin arkasına sığındık. Bu böyle devam ederse açlık hissi hep sürecek. Yani araban yoksa değersiz misin? Çok paran yoksa başırısız mısın? Hayır. Her birimiz olduğumuz gibi çok değerli ve özeliz.

Urfa’da Oxford mu Oxford’daki Urfalı mı?
“Büyük bir çoğunluk sorumluluk dışında yaşıyor. Ne zaman istediği bir şey olmasa, ne zaman bir duvara çarpsa sürekli bahaneler ardına  sığınıyor. ‘Urfa’da Oxford vardı da ben mi okumadım’ diyorlar da Oxford’da okuyan Urfalı çocukların varlığını görmezden geliyorlar. Peki ne için dağıtıyoruz bu sorumluluğu? Bugün yaşadığın hayat gerçekten sana ait hayat mı; yoksa çevre için ya da sana sunulan hayatı mı yaşıyorsun? Öncelikle bu sorulara cevap verelim. Unutmamak gerekir ki bugün yaşadığımız her ne varsa biz seçip istediğimiz için var.”

Evlilikler de çevreden bire bir etkileniyor
“Bazı gençler okulunu bitiriyor, çalışmaya başlıyor ve 20 yaşından itibaren ‘evlilik’ sorularına muhatap oluyor. Yaş 25’e geldiğinde ise insanlar konuşmaya başlıyor. ‘Kız güzel ama neden evlenemedi acaba? Asıl kabus arkadaşlar evlenince başlıyor. Ya uzaklaşıyorlar, ya bir araya geldiklerinde birileriyle tanıştırmaya başlıyorlar ve gençler bir anda ne istediğini bilmeden, ‘sırf yaşı geldiği için’ veya aşk ile tutkuyu karıştırdığı için evlendi. Farkında olmadığımız şey şu: İlişkilerde yaşanan problemlerin temel sebebi başlangıcıdır.”

Geleceğin garantisini hiç kimse veremez
“Zaman diye bir kavram var. Zaman, aylar günler saatler değildir. Zaman geçmiş, şu an ve gelecektir. Gelecekteki her şeyin garantisini arıyor ve kendimizi garantide hissedemeyince gelecekten korkuyoruz. Geçmiş ile ilgili yaptığımız ve yapabileceğimiz en büyük kötülük ise ‘keşke’ demektir. Çünkü ‘keşke’ sonucu değiştirmez. Bizler sonuçları değil sonuçların etkilerini değiştirme gücüne sahibiz. Bu yüzden gelecek ile ilgili beklentiye girmek ya da geçmişe takılı kalmak yerine şimdiyi yaşamalıyız. Eşinize sarılıp film izlerken “Acaba bir gün beni aldatır mı?” diye düşünmek yerine o anın tadını çıkarın.”

Kendimizi sevdirmek için çalıştığımız yetmedi mi?
Vartanyan, yaşanan ilişkiler ve hayal kırıklıklarında çok önemli bir eksiğe de işaret ediyor; ‘Kendi değerimizi bilmiyoruz’ diyerek ve ekliyor: Kendi değerimizi fark edemediğimiz için sevilebilmek uğruna hayatımızdaki insanın istediği gibi olmaya çalışıyoruz. Sırf bu yüzden insanlar sürekli karşısındakinin ne düşündüğünü çözmeye çalışıyor. Her insanın bakış açısının farklı olduğunu bile bile herkesten onay almaya çalışarak yıpratıyoruz kendimizi. Çevre için yaşayıp ‘el alem ne der?’ diye düşünürken farkında olmadan, kendi hamurumuza uymayan omurgasız hayatlar yaşıyoruz. Aslında güçlü insanın eksisi, yanlışı, doğrusunu bilen, olduğu gibi kendini ortaya koyan kişi olduğunu öğrenince mutluluğu yaşayacağız. Çünkü güçlü insanı sarsamaz, deviremezsiniz. Başkasını oynayan insan, en çabuk devrilecek olandır.”

 

Düzenleyen:  - YAŞAM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...