HAYIRLI RAMAZANLAR

__:__:__

MEVLİD Kandili ne zaman 2018 Kandil hangi gün? Mevlid Kandili ne Zaman idrak edilecek?

Düzenleyen:
MEVLİD Kandili ne zaman 2018 Kandil hangi gün? Mevlid Kandili ne Zaman idrak edilecek?
Mevlid Kandili Ne Zaman İdrak Edilecek, 2018 Mevlid Kandili Ne Zaman, Kandil Hangi Gün?, Mevlid Kandili Ne Zaman, Mevlid Kandili Oruç Tutulur Mu, Mevlit Kandili Nasıl İbadet Edilir, Haber

GÜNDEM Haberleri

2018 Mevlid Kandili ne zaman, kandil gün, Mevlid Kandili ne zaman idrak edilecek sorusuna cevap arayanlar için Mevlid Kandilinin ne zaman idrak edileceğini açıkladık. Rebiulevvel ayı başladı mı, ne zaman başlıyor? Rebiulevvel ayı ve Mevlid Kandili'nde nasıl ibadet edilir. 2017 mübarek günler hangileri? Mübarek günlerde oruç tutmak uygun olur? Kutlu doğum nedir, Kutlu doğum haftası ne zaman? Mevlit Kandili, Peygamber Efendimizin, dünyayı şereflendirdiği gün. Peki mevlit kandili hangi gün idrak edilecek?

Mevlid Kandili ne zaman idrak edilecek sorusu cevap buldu. 2018 Mevlid Kandili Ne Zaman? Kandil Hangi Gün? | Mevlid Kandili ne zaman idrak edilecek? Peygamber Efendimizin, dünyayı şereflendirdiği gün. Peki, bu yıl Diyanet İşleri Başkanlığı'nın takvimine göre Mevlid Kandili ne zaman idrak edilecek? Mevlid gecesi, Rebiul-evvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir. Peygamber efendimizin doğum günü, bütün Müslümanların bayramıdır. Mevlid Kandili duası var mı? Mevlid Kandili'nde hangi ibadetleri yapılmalı? İşte tüm detaylar haberimizde. Mevlid Kandili ne zaman? Rebiulevvel ayı başladı mı, ne zaman başlıyor? Rebiulevvel ayı ve Mevlid Kandili'nde nasıl ibadet edilir. 2018 mübarek günler hangileri? Mübarek günlerde oruç tutmak uygun olur? Kutlu doğum nedir, Kutlu doğum haftası ne zaman?

Mevlid, doğum zamanı demektir. Mevlid gecesi, Rebiulevvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir. Mevlid gecesi; dünyadaki bütün insanlara Peygamber olarak gönderilen, Muhammed aleyhisselamın doğduğu gecedir. Peygamber efendimiz nübüvvetten sonra, her yıl, bu geceye önem verirdi. Her Peygamberin ümmeti, kendi Peygamberinin doğum gününü bayram yapmıştı. Bugün de, Müslümanların bayramıdır. Neşe ve sevinç günüdür. 

MEVLİD Kandili ne zaman 2018 Kandil hangi gün? Mevlid Kandili ne Zaman idrak edilecek?

MEVLİD KANDİLİ NE ZAMAN?

Rebiul-evvel ayının 11 ve 12. günleri arasındaki gecedir. 11 veya 12. gününde oruç tutmak iyi olur. 

MEVLİD KANDİLİ'NİN NEDİR, FAZİLETİ!

Mevlid Kandili gecesi Kadir Gecesinden sonra senenin en kıymetli gecesidir. Kadir Gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. Bir uzunca ömre bedeldir. Onu metheden müstakil bir sûre nazil olmuştur. Şafii mezhebinde ise, Mevlid Kandili gecesi, Kadir Gecesinden daha faziletlidir. Şöyle ki: Kadir gecesini bu kadar kıymetlendiren şey, Kur'an-ı kerimin o gecede nazil olmasıdır. Mevlid Gecesi olmasaydı, Kur'an-ı kerim nazil olmayacaktı, dolayısı ile Kadir Gecesi de olmayacaktı... 

Bu gece, Peygamber efendimiz doğduğu için sevinenler affolur. Bu gece, Resulullah efendimizin doğum zamanlarında görülen hâlleri, mucizeleri okumak, dinlemek, öğrenmek çok sevaptır. Kendileri de anlatırdı. Bu gece, Eshab-ı kiram da, bir yere toplanıp, okurlar, anlatırlardı. Bütün Müslümanlar da, her sene, bu geceyi, mevlid kandili olarak kutlamakta, her yerde mevlid kasideleri okunarak Resulullah efendimiz hatırlatılmaktadır.

MEVLİD NE DEMEK?
Mevlid, doğum zamanı demektir. Rebî'ul-evvel, ilkbahar demektir. Peygamber efendimiz, nübüvvetten sonra, her yıl, bu geceye ehemmiyet verirdi. Her Peygamberin ümmeti, kendi Peygamberinin doğum gününü bayram yapmıştı. Bugün de, Müslümanların bayramıdır, neşe ve sevinç günüdür.

Âdem aleyhisselam ve her şey, Onun şerefine yaratılmıştır. Arş ve gökler, Cennetler üzerine, mubarek ismi yazılmıştır. Ona Muhammed adını, dedesi Abdülmuttalib koydu. Onun adının yeryüzüne yayılacağını, herkesin Onu medhedeceğini rüyada görmüştü. Muhammed, çok medholunan demektir.

Resulullah efendimiz, mevlid gecelerinde Eshabına ziyafet verir, dünyaya teşrif ettiği ve çocukluğu zamanında olan şeyleri anlatırdı. Hazret-i Ebû Bekir, halife iken, mevlid gecesinde, Eshab-ı kiramı toplayıp, Resulullah efendimizin dünyaya teşrifindeki olağanüstü hâlleri konuşurlardı.

MEVLİD KANDİLİ KUTLANIR MI?

Doğum gününe önem vermeyi Hıristiyanlar, Müslümanlardan öğrenip almışlardır. Dünyanın her yerindeki Müslümanlar, Peygamber efendimizin ve Eshab-ı kiramın yaptıkları gibi, mevlid gecesinde, Resulullah efendimizi anlatan kitapları okurlar ve bu şerefli gecede şenlik yapar, sevinirlerdi. İslam âlimleri, bu geceye çok önem vermişlerdir. Bu geceyi bütün mahluklar, melekler, cin, hayvanlar ve cansız maddeler, birbirlerine müjdelemekte, Resulullah efendimiz dünyaya teşrif etti diye sevinmektedirler.

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretleri;
“Mevlid okunan yerden belalar, sıkıntılar gider” buyurmuştur. Mevlidi, şiir olarak okumanın, daha tesirli ve faydalı olduğu kitaplarda yazılıdır.

MEVLİD Kandili ne zaman 2018 Kandil hangi gün? Mevlid Kandili ne Zaman idrak edilecek?

MEVLİD GECESİ

Sual: Mevlid nedir, bid’at midir?

CEVAP

Mevlid, doğum zamanı demektir. Mevlid gecesi, Rebiul-evvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir. Peygamber efendimizin doğum günü, bütün Müslümanların bayramıdır.

Resulullah dünyaya gelince, amcası Ebu Leheb’in cariyesi Süveybe, (Kardeşin Abdullah’ın oğlu oldu) diyerek kendisine müjde getirince, sevinmişti. (Ona süt vermek şartıyla, seni azat ettim) demişti. Bunun için, Ebu Leheb’in, her mevlid gecesinde, azabı biraz hafifler. Mevlid gecesi sevinen, o geceye kıymet veren müminler pek çok sevab kazanır. Hâfız Muhammed ibni Cezeri Şafii diyor ki: (Ebu Leheb’e rüyada hali sorulduğunda, çok azap çekiyorum. Ancak, Resulullahın dünyaya gelişini müjdeleyen cariyemi sevincimden azat ettiğim için, her yıl, Rebiul-evvel ayının 12. geceleri, azabım hafifliyor) dedi. Ebu Leheb gibi azgın bir kâfirin azabı hafifleyince, O yüce Peygamberin ümmetinden olan bir mümin, Onun doğduğu gece sevinir, malını uygun yerlere dağıtır, ziyafet verir, böylece, Peygamberine olan sevgisini gösterirse, Allahü teâlâ onu Cennetine sokar. (M. Nasihat)

Resulullah efendimiz, mevlid gecelerinde Eshab-ı kirama ziyafet verir, dünyayı teşrifindeki ve çocukluk zamanındaki şeyleri anlatırdı. Hazret-i Ebu Bekir de, halifeyken, Eshab-ı kiramı toplar, Resulullah efendimizin doğumundaki olağanüstü hâlleri konuşurlardı. Bu gece, Resulullahın doğum zamanında görülen hâlleri, mucizeleri okumak, dinlemek, öğrenmek çok sevaptır. Bugün veya ertesi gün oruç tutmakta mahzur yoktur. Tutmak iyi olur, sevab olur. İslam âlimleri mevlid gecesine çok önem vermişlerdir. Hazret-i Mevlana, (Mevlid okunan yerden belalar gider) buyurmuştur. Mevlid gecesi, Kadir gecesinden sonra en kıymetli gecedir. Hatta Mevlid gecesi Kadir gecesinden de kıymetlidir diyen âlimler de vardır.

El-mukni, el-miyar ve Tenvir-ül-kulub kitaplarında Mevlid gecesinin Kadir gecesinden kıymetli olduğu bildiriliyor. (Ed-dürer-ül-mesun)

(Allah, bir kimseye söz ve yazı sanatı ihsan ederse, Resulullahı övsün, düşmanlarını kötülesin) hadis-i şerifine uyularak, asırlardır mevlid kitapları yazılmış ve okunmuştur. Resulullah efendimizi öven çeşitli mevlid kasideleri vardır. Meşhur olan ve Türkiye’de her zaman okunan Mevlid kasidesini Süleyman Çelebi, 15. asırda yazmıştır. Bunların asr-ı saadetten sonra yazılması, bid’at olmasını gerektirmez. Çünkü Resulullahı övmek ibadettir. Her zaman Onu övücü kasideler, yazılar yazılabilir. Onları da okumak bid’at değil, sevap olur. Mevlid-i şerif okumak, Resulullahın dünyaya gelişini, miracını ve hayatını anlatmak, Onu hatırlamak, Onu övmek demektir. Her müminin, imanı gereği Resulullahı çok sevmesi gerekir. Çok sevmek kâmil müminin alametidir. Buhari’deki hadis-i şerifte, (Beni ana baba, evlat ve herkesten daha çok sevmeyen, mümin olamaz) buyuruldu. Mevlid okumak değil, mevlidde dine aykırı şeyler yapmak günahtır.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir şeyi çok seven, elbette onu çok anar.) [Deylemi] (Resulullahı seven de onu çok anar.)

(Peygamberleri anmak, hatırlamak ibadettir.) [Deylemi] (Bu ibadeti, şiir olarak söylemek daha tesirli olur. Resulullah efendimizin şairleri, camide, Resulullahı öven ve kâfirleri kahreden şiirler okurlardı.)

Bunlardan Hassan bin Sabit hazretlerinin şiirlerini çok beğenirdi. Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem, mescide bu şair için bir minber koydurdu. Hassan bin Sabit hazretleri minbere çıkar, düşmanları kötüler, Resulullahı överdi.

Resulullah efendimiz de buyurdu ki:
(Hassanın sözleri, düşmanlara ok yarasından daha tesirlidir.) [M. Nasihat]

Bu husustaki hadis-i şeriflerden ikisi de şöyle:
(Allahü teâlâ, Resulünü övmek ve müdafaa etmek hususunda Hassanı, Ruh-ül-kuds [Cebrail aleyhisselam] ile takviye etmektedir.) [Buhari]

Peygamber efendimiz, şairin söylediği şiiri beğenip (Dişlerin dökülmesin) diye dua etmiştir. (Hakim)

Şiir hakkında hadis-i şeriflerden birkaçı da şöyle:
(Şiir, öyle bir sözdür ki, güzeli daha güzel, çirkini daha çirkindir.) [Buhari]

(Büyüleyici sözler gibi, hikmetli şiirler de vardır.) [Ebu Davud]

(Bazı şiirler elbette apaçık bir hikmettir.) [Buhari]

Vehhabiler, mezhepsizler, Resulullah efendimizi öven ve ondan şefaat isteyen Müslümanlara müşrik damgasını basıyorlar. Bunu açıkça söyleyemedikleri için, mevlide bid’at diyorlar. Resulullahı övmek bid’at olmaz. Bu övgüden ancak, Allah’ı ve Resulünü sevmeyen rahatsız olur; çünkü Allahü teâlâ Onu övmektedir.

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.) [Enbiya 107]

(Biz seni bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.) [Sebe 28]

(Senin için bitmeyen, sonsuz ecir vardır. Elbette sen, en büyük ahlak üzeresin.) [Kalem 3-4]

Rabbin sana [çok nimet] verecek, sen de razı olacaksın!) [Duha 5]

(Allah ve melekleri, Nebiye salevat getiriyor, iman edenler, siz de salevat getirin.) [Ahzab 56]

Erkek kadın karışık olmadan, çalgı ve başka haram karıştırmadan, Allah rızası için mevlid okumak, salevat-ı şerife getirmek, tatlı şeyler yedirip içirmek, hayrat ve hasenat yapmak, böylece, Mevlid gecesinin şükrünü yerine getirmek müstehabdır. (Nimet-ül kübrâ, Hadika, M. Nasihat)

Doğum gününe önem vermeyi hristiyanlar, müslümanlardan öğrenip almışlardır.

Mevlid okumanın kıymetli bir ibadet olduğunu bildirmek için İslam âlimleri çeşitli dillerde kitaplar yazmışlardır. Bunlardan on tanesi, Keşf-üz-zünunda bildirilmektedir.

İbni Hacer-i Hiytemi hazretlerinin En-Nimet-ül-kübra isimli mevlid kitabı ile imam-ı Süyuti hazretlerinin Erreddü ala men enkere kıraetel mevlid-in-Nebi kitabı meşhurdur.

Resulullah efendimizi çok övmek, mahlûkların en üstünde olduğunu söylemek, Allahü teâlânın, sevgili Peygamberine verdiği üstünlükleri saymak ve Ondan şefaat istemek, büyük ibadettir. Buna karşı koymak, koyu bir cahillik, pek çirkin bir inattır. Resulullahı övmek, anmak lazım geldiğine delil olarak, Ahzab suresinin (Allah ve melekleri, Nebiye salevat getiriyor, iman edenler, siz de salevat getirin) mealindeki 56.âyet-i kerimesi yetmez mi?

İslam âlimleri buyuruyor ki: 
Mevlid gecelerinde toplanarak, mevlid kasidesi okumak, tatlı şeyler yedirip içirmek, hayrat ve hasenat yapmak, böylece, o gecenin şükrünü yerine getirmek müstehaptır. Salihlere elbise ve benzeri hediye vermek, bu geceye hürmet etmek olur. Bunları Allah rızası için yapmak çok sevap olur. (İbni Battal maliki)

Mevlid cemiyetinde, salihleri toplayıp, salevat okumak, fakirleri doyurmak, her zaman sevaptır. Fakat, bunlara çalgı gibi haram karıştırmak büyük günah olur. (Allame Zahirüddin bin Cafer)

Mevlid cemiyetinde, sadaka, hediye vermek, neşe ve sevinç göstermek, haram karıştırmadan mevlid kasidesi okutmak çok sevap olur. (Allame Nasirüddin)

Haram şeyler karıştırmadan mevlid cemiyeti yapmak müstehaptır. (S.ibni Mace şerhi)

Pazarlık etmeden, sırf Allah rızası için hatim veya mevlid okuyan hâfızın, okutanın verdiği hediyeyi alması caiz olur. Kur'an okuyup hediye almayı meslek haline getirmemelidir! Zira âdet haline gelen hediye, şart edilen ücret gibidir. (Dürr-ül muhtar)

Ücretle okunan Kur'andan ölüye sevap hasıl olmaz. (Hidaye)

Mevlid okuturken

Sual: Tam İlmihâl’de, Mektubat-ı Rabbânî’den alınan bir mektupta, (Zamanımızın Müslümanları, farzları bırakıp, nafile ibadetlere sarılıyor. Nafile ibadetleri yapmaya [mesela, kadın erkek karışık olarak mevlid okutmaya, cami yapmaya, sadaka ve hayrat yapmaya] ehemmiyet verip, farzları hafif ve ehemmiyetsiz görüyorlar) deniyor. Kadın erkek karışık mevlid okutmak günah iken, niye nafile ibadetler arasında sayılıyor?

CEVAP

Nafile ibadetler arasında sayılmıyor. S. Ebediyye’nin birçok yerinde, kadın erkek karışık mevlid okumanın günah olduğu bildiriliyor. Burada, farzın önemi anlatılırken, mevlid okutmanın nafile ibadet olduğu bildiriliyor. Farzı bırakıp nafileyle meşgul olmanın yanlışlığı açıklanırken, üstelik bir de kadın erkek karışık yapılarak, haram karıştırıldığı vurgulanıyor. Yani haram işlemeye nafile ibadet denmiyor.

Sual: Mevliddeki (Habibim sana aşık olmuşam) ifadesi caiz mi?

CEVAP

Evet. Şimdi nefsin şehvani arzularına aşk deniyor. Dinde ise, fazla sevgiye denir.

Sual: Kadın kadına mevlid okur mu?

CEVAP

Evet. Erkekler duyarsa caiz değildir. 

Sual: Mevlidde (Doğdu ol saatte...) denirken ayağa kalkılır mı?

CEVAP

Mahzuru olmaz.

Sual: Yılbaşı gecesi, toplanıp mevlid okumak uygun mu?

CEVAP

Uygun değil. Bu gecede de, her gece ne yapılıyorsa aynı şeyler yapmalı, farklı bir şey yapmamalı.

Sual: Mevlid münasebetiyle Peygamber aşırı övüldü. “O da bir beşer [insan] idi, Kur’anı getirmekle görevi bitti. Aşırı övmek şirk değil mi?

CEVAP

O, ilah değildi, elbette beşer idi, ama “Seyyid-ül-beşer” idi, bütün insanların efendisi idi. Hiç kimse Onu Allahü teâlânın övdüğü kadar övemez. Bu övgüden de ancak başka dinde olan rahatsız olur.

Hatırlatma: Bazı Hristiyan fırkaları, doğum günü kutlamazlar. Doğum günü kutlamasına yaratıklara tapınmak derler. Selefiyeciler de doğum günü olan mevlidi bid’at sayar, Peygambere tapmak derler. Bunların, Hristiyanlarla bu benzer inanışlarında bir sebep olması gerekir.

Sual: İslamiyet’in emretmediği bir şeyi ibadet olarak, sevab kazanmak niyetiyle yapmak bid’at olduğunu göre, mevlid okumak bid’at değil midir?

CEVAP

Hadis-i şerifte, (Beni övmek ibadettir) buyuruluyor. Resulullahı övmek, bid’at değil ibadettir. Mevlid kandilinde, Peygamber efendimizin doğum zamanlarında görülen halleri, mucizeleri okumak, dinlemek çok sevabdır. Kendisi de anlatırdı. Eshab-ı kiram da bir yere toplanıp, okurlar ve birbirlerine anlatırlardı.

Mevlid okunurken bid’atler işlenmesi, mevlidi ibadet olmaktan çıkarmaz. Bugünkü şekliyle yapılan Mevlid cemiyetlerinin çoğu bid’attir. Kadın erkek karışık oluyor, hatta teganni yapılıyor. Mevlide Kur’an-ı kerimden daha çok öncelik tanınabiliyor. Çalgı eşliğinde okuyanlar da var. Bunları ibadet olarak görmek yanlıştır. Bu yanlışlara bid’at denecek yerde, mevlidin aslına bid’at demek yanlış olur.

Nitekim devir-iskat işine de bid’at diyenler oluyor. Bugünkü yapılış şekli uygun değil diye, devir-iskat yapmaya bid’at denemez.

Mevlide bid’at diyenler, (Bugünkü mevlidlere çok bid’at karıştırılıyor) deseler doğru olur, ama Vehhabiler işin aslını inkâr ediyorlar. Peygamber efendimizin övülmesine tahammül edemiyorlar.

Doğum ve vefat günü

Sual: Peygamber efendimizin doğum günü olan Mevlid kandili biliniyorsa da, vefat ettiği gün genelde bilinmiyor. Sebebi nedir?

CEVAP

Doğum sevinç günüdür, Mevlit kandili yapıldığı için, çok kimse doğum gününü biliyor. Vefat, üzüntü günüdür. Dinimizde matem yoktur. Vefat gününü anlatıp üzülmeye sebep olunmadığı için çok kimse vefat gününü bilmiyor.

Resulullah efendimiz, 571 senesi Nisan ayının yirmisine rastlayan, Rebiül-evvel ayının on ikinci pazartesi gecesi, sabaha karşı, Mekke’de doğdu. 632’de Rebiül-evvel ayının on ikinci pazartesi günü öğleden evvel 63 yaşında vefat etti.

Mevlid gecesi sevinen, o geceye kıymet veren müminler pek çok sevab kazanır. Bir mümin, onun doğduğu gece sevinir, malını uygun yerlere dağıtır, ziyafet verir, böylece, Resulullah'a olan sevgisini gösterirse, Allahü teâlâ onu Cennetine sokar. (M. Nasihat)

Mevlid gecesinde, Peygamber efendimiz doğduğu için sevinenlerin günahları affedilir. Mevlid gecesinde, Resulullah’ın doğduğu zaman görülen hâlleri okumak, dinlemek, öğrenmek çok sevabdır. Kendisi de anlatırdı. Eshab-ı kiram da, toplanıp anlatırlardı. (S. Ebediyye)

KUTLU DOĞUM HAFTASI

Sual: Kutlu doğumu, miladi yıla göre kutlamak caiz midir? 

CEVAP
Dinimizde mübarek geceler, hicri yıl ile kutlanır. Bütün ibadetlerde ve dini faaliyetlerde kameri aylar esas alınır. Hac, oruç, kurban ve bayram günleri kameri aylara göre tespit edilir. Haccı Allahü teâlânın bildirdiği zilhicce ayında yapmayıp da, miladi bir ayda, mesela hep ocakta yapmak, orucu, ramazanda değil de, hep şubatta tutmak, dini değiştirmek olur. Bütün mübarek geceler de, kameri aylara göre tespit edilir. Kadir gecesini ramazanda değil de, şubat ayında aramak, Berat Gecesini şaban ayında değil de, temmuz ayında kutlamak, Aşure Gecesini muharrem ayında değil de, eylül ayında kutlamak dini bozmak olur. Her Müslüman bilir ki, İslamiyet'te güneş yılının ayları içinde sayılı bir mübarek gün yoktur. Kutlu doğum, 12 Rebiul-evvelde olmuştur. Miladi her sene, başka tarihe denk gelir. Bunu 20 Nisana almak caiz olmaz.

Dinimize aykırı bir husus için, (Niyetimiz iyi) demek veya (Herkes kutlu doğumdan bahsederken, susmak uygun olmaz) demek de, geçerli bir mazeret değildir. Haram bir iş, iyi niyetle de yapılsa haramlıktan çıkmaz. İçki içen de, zina eden de veya her türlü haramı işleyen de, iyi niyetle yapıyorum diyebilir. Böyle iyi niyet insanı kurtarmaz. (Cehennem iyi niyetlilerle doludur) buyurulmuştur. Bir kimse, iyi niyetle işlediği harama alışır, sonra bunu dinin emri zanneder. Hazret-i Ömer, (Dininizi doğru öğrenip, buna uygun yaşayın. Yoksa yaşadığınızı din zannedersiniz) buyuruyor.

Doğum günü kutlarken

Sual: (Doğum günü ve mübarek geceler, hicri sene ile kutlanır) deniyor. Biz mübarek geceleri, hicri seneye göre kutluyorsak da, doğum günlerini miladi yıla göre kutluyoruz. Bunun mahzuru var mıdır?

CEVAP

Doğum günü kutlamak, ibadet değil, âdettir. Ayrıca, herkes miladi yıla göre kutlarken, hicri seneye göre kutlamak, fitneye de sebep olabileceği için miladi yıla göre kutlamakta mahzur yoktur. Mübarek gecelerin durumu farklıdır, bunlar ibadet olduğu için hicri yıla göre kutlanır.

Kutlu doğumu kutlamak

Sual: Kutlu doğumu kutlayanlar, (Biz, kutlu doğumu ibadet olarak kutlamanın bid’at olduğunu biliyoruz, onun için âdet olarak kutluyoruz) diyorlar. Bir bid’at, âdet olarak işlenince o yapılan iş, iyi niyetimizden dolayı bid’at olmaz mı? Mesela ölünün kırkıncı günü âdet olarak mevlit okutmak, bid’at olmaktan çıkar mı?

CEVAP

Kutlu doğumu kutlayanların bu sözleri, (Biz, şarabı şarap olarak içmenin haram olduğunu biliyoruz, onun için üzüm suyu olarak içiyoruz) demeye benziyor.

Niyetimizin iyi olması onu bid’at olmaktan çıkarmaz. (Ameller, niyetlere göre iyi veya kötü olur) hadis-i şerifi mübahlar içindir. Bid’at ve haramlar için değildir. Mesela, kuvvetlenip daha iyi ibadet etmek gibi iyi bir niyetle şarap içmek caiz olmaz.

İşte bid’atler böyle iyi niyet kılıfı altında yayılıyor. (Biz o niyetle değil de, şu güzel niyetle yapıyoruz) diyorlar. Peygamber efendimizi övmek, onu hatırlayıp dua, salevat okumak ibadettir. İbadete âdet denir mi? Camiye belki âdet olarak giden de olabilir. Ama orada ibadet ediliyor. İbadete bid’at karıştırmak büyük günahtır. Hele bir de kutlu doğum haftasında yapılan ibadetlere, çalgılar karıştırılıp, kadın erkek karışık mevlitler de okunursa, ibadete haram karıştırılırsa, daha büyük günah olur. Harama önem verilmezse küfür de olur.

Bir hadis-i şerif:
(Bir bid'at çıkaranın namazı, orucu, haccı, umresi, cihadı, tevbesi, farzı, nafilesi ve hiçbir iyiliği kabul olmaz, yağdan kıl çıkar gibi, dinden çıkması kolay olur.) [İbni Mace]

(Dinden çıkması kolay olur) buyurulmasının sebebi, dini değiştirip uydurulan bir şeyi yani bid’ati ibadet olarak işlediği içindir. Bid’at işlene işlene zamanla ibadet olarak kabul edilir. Haram, ibadet olarak işlenince dinden çıkmak kolay olur.

Bid’ati, kükremiş aslandan ve zehirli yılandan daha tehlikeli bilmeli, iyi niyetle veya âdet olarak işlemekten çok sakınmalıdır.

MÜBAREK GÜNLERDE ORUÇ TUTMAK

Sual: Mübarek günlerde, hangi gün oruç tutmak uygun olur?

CEVAP
Mübarek günler, mübarek geceleri takip eden günlerdir. Mesela, Cuma gecesi, Perşembe gününü Cumaya bağlayan gecedir.

BERAT GECESİ:
Şaban ayının 15. gecesidir. Bunun günü, bu geceyi takip eden gün, yani 15 Şaban olur. Oruç tutan, bu günde tutmalıdır. Eğer bugün, Cuma veya Cumartesi gününe gelirse, bir gün öncesi veya bir gün sonrasıyla tutmalıdır.

Bir hadis-i şerif meali:
(Şabanın 15. gecesini ibadetle, gündüzünü de oruçla geçirin! O gece Allahü teâlâ buyurur ki: “Af isteyen yok mu, affedeyim. Rızk isteyen yok mu, rızk vereyim. Dertli yok mu, sıhhat, afiyet vereyim. Ne isteyen varsa, istesin vereyim” Bu hâl, sabaha kadar devam eder.) [İbni Mace]

MİRAC GECESİ:
Recep ayının 27. gecesidir.

Bir hadis-i şerif meali:
(Recebin 27. günü oruç tutana, 60 yıllık oruç sevabı verilir.) [İ. Gazali, Ebu Musa el Medeni]

Eğer bugün, Cuma veya Cumartesi gününe gelirse, bir gün öncesi veya bir gün sonrasıyla tutulmalıdır.

REGAİP GECESİ:
Receb ayının ilk Cuma gecesidir. Perşembe günü oruç tutup gecesini de ihya etmek çok sevab olur.

Bir hadis-i şerif meali:
Allahü teâlâ, Receb ayında oruç tutanları mağfiret eder.) [Gunye]

AŞÛRE GÜNÜ:
Muharrem ayının 10. günü, Aşûre günüdür. Aşûre günü de, tek olarak oruç tutmak mekruhtur. Bir gün öncesi veya sonrasıyla birlikte tutmalıdır.

İki hadis-i şerif meali:
(Aşûrenin faziletinden faydalanın! Bu mübarek günde oruç tutan, melekler, peygamberler, şehitler ve salihlerin ibadetleri kadar sevaba kavuşur.) [Şir’a]

(Aşûre günü bir gün önce veya bir gün sonra da tutarak, Yahudilere muhalefet edin.) [İ. Ahmed]

MEVLİD GECESİ:
Rebiul-evvel ayının 11 ve 12. günleri arasındaki gecedir. 11 veya 12. gününde oruç tutmak iyi olur.

Peygamber efendimiz, Pazartesi günü oruç tutardı. Sebebini sorduklarında, (Bugün dünyaya geldim. Şükür için oruç tutuyorum) buyurdu. (Hak Sözün Vesikaları)

AREFE GÜNÜ:
Kurban bayramından önceki gündür.

Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Arefe günü tutulan oruç, bin gün [nafile] oruca bedeldir.) [Taberani]

Arefe günü oruç tutmak müstehabdır. Nevruza veya cumartesi gününe isabet etse de, bugün Arefe diye oruç tutan kimse, mekruh işlemiş olmaz. Nevruz diye, cumartesi diye tutarsa mekruh olur, Arefe diye tutarsa mekruh olmaz.

CUMA GÜNÜ:
Cuma günleri oruç tutmak çok sevabdır.

Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Cuma günü, oruç tutan için, on ahiret günü oruç sevabı yazılır.) [Beyheki]

Cuma günü, tek olarak oruç tutmak, mekruh diyen âlimler de, olduğu için, Cuma günü, tek olarak değil, Perşembe veya Cumartesi günüyle birlikte tutmalıdır.

Bir hadis-i şerif meali:
(Yalnız Cuma günü, oruç tutmayın! Bir gün öncesi veya bir gün sonrasıyla tutun.) [Buhari]

ZİLHİCCE AYINDA ORUÇ:
Zilhiccenin ilk 9 gününde oruç tutmalıdır.

Bir hadis-i şerif meali:
(Zilhiccenin ilk 9 günü oruç tutana, her günü için bir yıllık oruç sevabı verilir.) [Ebul Berekat]

MUHARREM AYINDA ORUÇ:

İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ramazandan sonra en faziletli oruç, Allah’ın ayı Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farzlardan sonra en faziletli namaz, gece namazıdır.) [Müslim, İbni Mace, Tirmizi, Nesai]

(Nafile oruç tutacaksan Muharrem ayında tut; çünkü o, Allah’ın ayıdır. O ayda bir gün vardır ki, O günde Allah geçmiş kavimlerden birinin tevbesini kabul etti. Yine o gün tevbe edenlerin günahlarını da affeder.) [Tirmizi] 

Zilhiccenin son günü ve Muharremin birinci günü oruç tutan, o senenin tamamında oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur. (Ey Oğul İlmihali)

RECEB AYINDA ORUÇ:

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Haram aylar, Receb, Zilkade, Zilhicce ve Muharremdir.) [İbni Cerir]

(Haram aylarda Perşembe, Cuma ve Cumartesi günleri oruç tutana iki yıllık ibadet sevabı yazılır.) [Taberani]

(Haram aylarda bir gün oruç tutup bir gün yemek çok faziletlidir.) [Ebu Davud]

(Receb ayında Allahü teâlâya çok istigfar edin; çünkü Allahü teâlânın, Receb ayının her vaktinde Cehennemden azat ettiği kulları vardır. Ayrıca Cennette öyle köşkler vardır ki, ancak Receb ayında oruç tutanlar girer.) [Deylemi]

(Cennette öyle köşkler vardır ki, onlara ancak Receb ayında oruç tutanlar girer.) [Deylemi]

(Allahü teâlâ, Receb ayında oruç tutanları mağfiret eder.) [Gunye]

ŞABAN AYINDA ORUÇ:

Âişe validemiz buyuruyor ki:
(Resulullahın, hiçbir ayda, Şaban ayından daha çok oruç tuttuğunu görmedim. Bazen Şaban ayının tamamını oruçla geçirirdi.) [Buhari]

Şaban ayında niçin çok oruç tuttuğu sorulduğu zaman Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Şaban, öyle faziletli bir aydır ki, insanlar bundan gâfil olurlar. Bu ayda ameller, âlemlerin Rabbine arz edilir. Ben de amelimin oruçluyken arz edilmesini isterim.) [Nesai]

İki hadis-i şerif meali daha:
(Ramazandan sonra en faziletli oruç, Şaban ayında tutulan oruçtur.) [Tirmizi]

(Şaban’da üç gün oruç tutana, Hak teâlâ Cennette bir yer hazırlar.) [Ey oğul ilmihali]

Bünyesi zayıf olanın, Şaban ayının 15’inden sonra oruç tutmayıp, farz olan Ramazan-ı şerif orucuna hazırlanması iyi olur. Sağlığı yerinde olan ise, Şaban ayının çoğunu, hatta tamamını oruçlu geçirebilir.

ŞEVVAL AYINDA ORUÇ:
Şevval ayında oruç tutmak, çok sevabdır.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Şevval ayında altı gün oruç tutan, yeni doğmuş gibi günahsız olur.) [Taberani]

(Ramazandan sonra, Şevvalde de altı gün oruç tutan, bir yıl oruç tutmuş sayılır.) [İbni Mace]

PAZARTESİ ve PERŞEMBE:
Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutmak, diğer günlere göre daha sevabdır.

Bir hadis-i şerif meali:
(Ameller, pazartesi ve perşembe günleri arz olunur. Ben de, amelimin oruçluyken arz olunmasını isterim.) [Tirmizi]

HER AY 3 GÜN ORUÇ:
Her ay 3 gün oruç tutmak çok iyidir.

İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Her ayda, üç gün oruç tutmak, bütün yılı oruçlu geçirmek gibi sevabdır.) [Buhari]

(Kameri ayın 13, 14 ve 15. günlerinde oruç tutan, bütün yıl oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur.) [Nesai]

Not: Mübarek günlerdeki bu oruçlar nafiledir. Nafile oruç tutmak da çok sevabdır.

Bir hadis-i şerif meali:
(Ramazan ayı dışında, Allah rızası için bir gün oruç tutan, iyi bir yarış atının bir asırda alacağı mesafe kadar, Cehennemden uzaklaşır.) [Ebu Ya’la]

Hele yukarıda bildirilen mübarek günlerde oruç tutulursa, sevabı daha çok olur. Ancak, nafilenin kıymet ve sevabının, farz yanında denizde damla bile olmadığını, İslam âlimleri bildiriyor. Bunun için, oruç kazası olan kimse, bu oruçları tutarken, (ilk kazaya kalan Ramazan orucuna) diye niyet etmeli. Kaza borcumuz yoksa da, yine böyle niyet ederek tutmalıdır; çünkü tutulan bu oruç, zaten nafile olur. Unutulmuş bir kazamız varsa, onun yerine geçer. Böyle olursa, hem oruç borcumuzu ödemiş olur, hem de o mübarek gün için bildirilen oruç sevabına kavuşmuş oluruz.

Ayın başı ve sonu
Sual: (Receb-i şerifin bir gün başında, bir gün ortasında ve bir gün de sonunda oruç tutana, Receb’in hepsini tutmuş gibi sevab verilir) buyuruluyor. Başı, 1, ortası 15, sonu da 30 mu oluyor?

CEVAP
Hayır. Başında demek, ayın ilk günleri demektir. Ortası, ortadaki günlere yakın olan günler demektir. Sonu da, ayın son günlerinde demektir.

MÜBAREK GECELERLE İLGİLİ ÇEŞİTLİ SORULAR

Sual: Peygamberin doğumunu yani Mevlid kandilini kutlamak, mübarek geceler ihdas etmek bid’attir. Hatta bazı İslam ülkelerinde de böyle bilinir. Çoğunluğa uymak lazım. 

CEVAP 
İfade tarzınız bir mezhepsizden ziyade bir misyonerin ifade tarzına çok benziyor. Yoksa mezhepsizler bilmeden misyonerlerin kuklaları mı oldu? Bir müslüman böyle soramaz. Peygamber efendimizin... der. Böyle diyorlar, doğrusu nasıldır, gibi sorular sorar. Siz ise Peygamber, Peygamberin... diyorsunuz. İfadelerinizden o yüce Peygambere inanmadığınız şüphesi hasıl oluyor. Biz yine sizin müslüman olduğunuza inanarak, buna göre cevap verelim.

Vehhabiler ve onlara uyan diğer mezhepsiz ülkeler elbette Peygamber efendimize olan düşmanlıklarından dolayı mevlide hücum ederler. Allahü teâlânın o mübarek günlere kıymet verdiği hadis-i şeriflerle sabit. İnsanlar hiç kıymet vermese ne önemi var? Dünyada müslümanlar çok azınlıktadır. Müslümanların içinde tesettürlü olanlar da azınlıktadır. Az olduğu için, insanlar değer vermediği için kapanmaya Allah da değer vermiyor mu demektir? Çoğunluğa uymak lazım sözü cahillerin uydurmasıdır.

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: 
(İnsanların çoğuna uyarsan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar.) [Enam 116] 

Sual: Mübarek gecelerde özel ibadetler yapmak Kur’anın emrine aykırıdır, bid’attir. Hatta küfür ve şirktir.

CEVAP 
Mevlid geceleri Kur’anın emrine aykırı olarak ne yapılıyor ki? Kur’an okunuyor, Resulullah övülüyor, salevat-ı şerife getiriliyor. Bunlar Kur’anın hangi âyetine aykırıdır? 

Her gece mevlid okunsa yine mahzuru olmaz. Çünkü ibadet etmek, mevlid okumak, salevat getirmek yasak edilmiş değil ki. Bid’at, dinin emretmediği şeyi ibadet olarak yapmaktır. Dinimiz, Kur’an okumayı, mevlid gibi ilahileri okumayı bid’at mı kabul ediyor da bid’at damgasını basabiliyorsunuz?

Mevlide bid’at diyen sadece vehhabiler ve onların izinden giden mezhepsizlerdir. Hiçbir ehl-i sünnet âlimi mübarek gecelerde ibadet etmeye bid’at dememiştir. Bir tane bile gösterilemez. Peygamber efendimiz de zaten bu gecelerde ibadet etmeyi övmüştür. Peygamberimize uymayı da Allahü teâlâ bildirmiştir. Resulüme uyun buyurmuştur. Resulünün emrine uymaya küfür ve şirk demek vehhabilikten başka bir şey değildir.

Mübarek olsun demek

Sual: Cuma, bayram ve kandil geceleri, cuma günleri mübarek olduğu hâlde, ne diye (Cumanız, bayramınız ve kandiliniz mübarek olsun) deniyor?

CEVAP
Böyle söylemek, (Bu günler, senin için hayırlara vesile olsun, işlerin rast gitsin, iyi ibadet etmene sebep olsun, günahların affolsun, kötü işlerden uzak kalmana yol açsın) gibi mânalara gelen çok güzel bir duadır.

Kandil simidi

Sual: Kandillerde, kandil simidi alıp ikram etmekte bir mahzur var mıdır?

CEVAP
Hayır, mahzuru olmaz. Aksine, kandil simidi veya başka bir yiyecek, tatlı alıp ikram etmek, sevab olur.

Bayram geceleri hangi gecelerdir?

Sual: Bir hadis-i şerifte, (Bayram gecelerini ihya edenin kalbi, kalblerin öldüğü gün ölmez) buyuruluyor. Bu geceler hangileridir?

CEVAP
S. Ebediyye’de, (Ramazan Bayramı gecesi, Ramazan-ı şerif ayının son günüyle bayramın birinci günü arasındaki gecedir. Kurban Bayramı geceleri ise, Kurban Bayramı’nın birinci, ikinci ve üçüncü günlerinden sonraki gecelerdir. Ramazan Bayramının diğer geceleri de mübarektir) deniyor.

Mübarek gecelerle ilgili iki hadis-i şerif:
(Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde yapılan dua, reddolmaz. Bu geceler: Ramazan ve Kurban Bayramının birinci gecesi, Berat ve Arefe gecesidir.) [İsfehânî]

(Regaib, Berat, Cuma, Ramazan ve Kurban Bayramı gecelerinde yapılan dua geri çevrilmez.) [İbni Asakir]

Dört gecenin gündüzü

Sual: Mübarek gecelerin gündüzü de, geceleri gibi kıymetli midir?

CEVAP

Genelde öyledir.

Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Dört gece, gündüzü gibi, dört gündüz de, gecesi gibi kıymetlidir. Allahü teâlâ, o günlerde dua edenin isteğini geri çevirmez, onları mağfiret eder ve onları bol ihsana kavuşturur. Bunlar, Kadir gecesi, Arefe, Berat ve Cuma geceleriyle gündüzleridir.) [Deylemî]

Bu dört gece ve gündüzü iyi değerlendirmelidir.

MUBÂREK GÜN VE GECELER

Mubârek geceler, islâm dîninin kıymet verdiği gecelerdir. Allahü teâlâ, kullarına çok acıdığı için, ba’zı gecelere kıymet vermiş, bu gecelerdeki, düâ ve tevbeleri kabûl edeceğini bildirmişdir. Kullarının çok ibâdet yapması, düâ ve tevbe etmeleri için bu geceleri sebeb kılmışdır. Kıymetli geceye, kendinden sonra gelen günün ismi verilir. Önceki günü öğle nemâzı vaktinden, o gecenin fecrine kadar olan zemândır. Yalnız, Arefe ve üç kurban günlerinin geceleri böyle değildir. Bu dört gece, bu günleri ta’kîb eden gecelerdir. Bu geceleri ihyâ etmeli, ya’nî kazâ nemâzları kılmalı, Kur’ân-ı kerîm okumalı, düâ, tevbe etmeli, sadaka vermeli, müslimânları sevindirmeli, bunların sevâblarını ölülere de göndermelidir. Bu gecelere saygı göstermelidir. Saygı göstermek, günâh işlememekle olur.

(Rıyâd-un-nâsıhîn) kitâbının yüzyetmişikinci sahîfesinde buyuruyor ki, (İmâm-ı Nevevî, (Ezkâr) kitâbında diyor ki, (Gecenin oniki kısmından bir kısmını [bir sâat kadar] ihyâ etmek, bütün geceyi ihyâ etmek olur. Yaz ve kış geceleri için hep böyledir). [İbni Âbidîn, birinci cild, 461. ci ve üçüncü cildin 289. cu sahîfelerinde de bu konuda bilgi verilmişdir.] (Hakâyık-ı manzûme)de diyor ki, (Fıkh kitâblarında sâat demek, bir mikdâr zemân demekdir). İmâm-ı Nevevî, Şâfi’î mezhebinde müctehiddir. Hanefîlerin de, geceleri böyle ihyâ etmeleri uygun olur).

MÜSLİMÂNLARIN ON MUBÂREK GECESİ VARDIR:

1 — KADR GECESİ: Ramezân-ı şerîf ayı içinde bulunan bir gecedir. İmâm-ı Şâfi’î “rahmetullahi teâlâ aleyh” onyedinci, imâm-ı a’zam Ebû Hanîfe, yirmiyedinci gecesi olması çok vâkı’ olur dedi. Yirmi ile otuzuncu geceleri arasında arayınız denildi. Kur’ân-ı kerîmde medh edilen en kıymetli gecedir. Kur’ân-ı kerîm, Resûlullaha bu gece gelmeğe başladı.

2 — AREFE GECESİ: Arefe günü ile Kurban bayramının birinci günü arasındaki gecedir. Zil-hicce ayının dokuzuncu ve onuncu günleri arasındaki gecedir. Arefe günü bin ihlâs okumanın çok sevâb olduğu, 10. cu maddede bulunan Aşure Gecesi bahsindeki 7. ci hadîs-i şerîfle bildirilmektedir.

3 — FITR BAYRAMI GECESİ: Ramezân-ı şerîf ayının son günü ile bayramın birinci günü arasındaki gecedir.

4 — KURBAN BAYRAMI GECELERİ: Kurban bayramının birinci, ikinci ve üçüncü günlerinden sonraki gecelerdir. Bu üç güne (Eyyâm-i nahr) denir.

5 — MEVLİD GECESİ: Rebî’ul-evvel ayının onbirinci ve onikinci günleri arasındaki gecedir. Dünyâdaki bütün insanlara Peygamber olarak gönderilen, Peygamberlerin sonuncusu ve en üstünü Muhammed Mustafâ aleyhisselâmın doğduğu gecedir. Mîlâdın 571. ci senesinde doğdu denilmekdedir. Bu gece, Kadr gecesinden sonra, en kıymetli gecedir. Bu gece, O doğduğu için sevinenler afv olur. Bu gece, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” tevellüdü zemânlarında görülen hâlleri, mu’cizeleri okumak, dinlemek, öğrenmek çok sevâbdır. Kendileri de anlatırdı. Bu gece, Eshâb-ı kirâm “radıyallahü anhüm” da, bir yere toplanıp, okurlar, anlatırlardı.

Resûl-i ekrem “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimiz, mîlâdın beşyüzyetmişbirinci [571] yılı nisan ayının yirmisine rastlıyan, Rebî’ul-evvel ayının onikinci Pazartesi gecesi, sabâha karşı, Mekke-i mükerreme şehrinde dünyâya gelmişdir. Dünyânın her tarafındaki müslimânlar, her sene, bu geceyi, mevlid kandili olarak tes’îd etmekdedir. Her yerde (Mevlid kasîdeleri) okunarak Resûlullah hâtırlatılmakdadır. Erbil sultânı Ebû Saîd Muzaffer-üd-dîn Kükbûrî bin Zeyneddîn Alî, mevlid gecelerinde şenlikler yapar, ikrâm ve ihsânlarda bulunurdu. Sultânın güzel ahlâkı, hayrât ve hasenâtı, İbni Hilligânın târîhinde ve (Huccetullahi alel’âlemîn)in ikiyüzotuzdördüncü sahîfesinde ve seyyid Abdülhakîm efendinin (Mevlid-i şerîf) risâlesinde uzun yazılıdır. Mevlid, doğum zemânı demekdir. Rebî’ul-evvel, ilkbehâr demekdir. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” nübüvvetden sonra, her yıl, bu geceye ehemmiyyet verirdi. Her Peygamberin ümmeti, kendi Peygamberinin doğum gününü bayram yapmışdı. Bugün de, müslimânların bayramıdır. Neş’e ve sevinç günüdür. Âdem aleyhisselâm rûh ile cesed arasında iken, O Peygamber idi. Âdem aleyhisselâm ve herşey, Onun şerefine yaratılmışdır. Arş ve gökler ve Cennetler üzerine, islâm harfleri ile mubârek ismi yazılmışdır. Ona (Muhammed) adını, dedesi Abdülmuttalib koydu. Onun adının yer yüzüne yayılacağını, herkesin Onu medh ve senâ edeceğini rü’yâda görmüşdü. Muhammed, çok medh olunan demekdir. Cebrâîl aleyhisselâmın, ilk gelerek, Peygamber olduğunu bildirmesi ve hicretde Mekke şehrindeki mağaradan çıkması ve Medîne-i münevverenin Kubâ köyüne ayak basması ve Mekkeyi feth için Medîneden çıkması ve vefâtı, hep pazartesi günü olmuşdur. Doğduğu zemân, göbeği kesilmiş ve sünnet olmuş görüldü. Yeryüzünü şereflendirince, şehâdet parmağını kaldırdı ve secde etdi. Melekler beşiğini sallardı. Beşikde iken konuşmağa başladı.

6 — BERÂT GECESİ: Şa’bân ayının onbeşinci gecesidir. Ya’nî ondördüncü günü ile onbeşinci günü arasındaki gecedir. Allahü teâlâ, ezelde, hiç birşey yaratmadan önce, herşeyi takdîr etdi, diledi. Bunlardan, bir yıl içinde olacak herşeyi, bu gece meleklere bildirir. Kur’ân-ı kerîm, Levhilmahfûza bu gece indi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” bu gece, çok ibâdet, çok düâ ederdi.

7 — Mİ’RÂC GECESİ: Receb ayının yirmiyedinci gecesidir. Mi’râc, merdiven demekdir. Resûlullahın göklere çıkarıldığı, bilinmiyen yerlere götürüldüğü gecedir.

Mekke ehâlîsi îmân etmiyor. Müslimânlara çok sıkıntı veriyordu. İşkenceye başlamış, işi azdırmışlardı. Resûlullah çok üzüldü. Hicretden bir yıl önce, elliiki yaşında idi. Zeyd bin Hâriseyi alarak Tâife gitdi. Tâif halkına bir ay nasîhat eyledi. Hiç kimse îmân etmedi. Alay etdiler. İşkence yapdılar. Yuhâladılar. Çocuklar taşa tutdular. Ümmîdsiz, üzüntülü, yorgun geri dönerken, mubârek bacakları yaralandı. Zeydin başı kan içinde kaldı. Çok sıcak bir sâatde, yol kenârında, bitkin hâlde oturdular. Orada bulunan bağ sâhibi, Rebî’a oğulları zengin Utbe ve Şeybe adında iki kardeş, köleleri Addâs ile, birer salkım üzüm gönderdi.

Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” üzümü yirken Besmele okudu. Addâs “radıyallahü teâlâ anh”, o zemân hıristiyan idi. Bunu işitince şaşırdı. (Yıllarca buralardayım. Kimseden böyle söz duymadım. Bu nasıl sözdür?) dedi.

Resûlullah: Sen neredensin? buyurdu.

Addâs: Nineveliyim, dedi.

Resûlullah: Yûnüs aleyhisselâmın memleketinden imişsin, buyurdu.

Addâs: Sen Yûnüsü nereden tanıyorsun? Onu, buralarda kimse bilmez, dedi.

Resûlullah: O benim kardeşimdir. O da, benim gibi Peygamber idi, buyurdu.

Addâs: Bu güzel yüzün, bu tatlı sözlerin sâhibi yalancı olmaz. Ben inandım ki, sen Allahın Resûlüsün, dedi. Müslimân oldu. Yâ Resûlallah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”! Yıllarca bu zâlimlere, bu yalancılara kulluk ediyorum. Herkesin hakkını yiyorlar. Herkesi aldatıyorlar. Hiç iyi tarafları yok. Dünyâlık toplamak, şehvetlerini yapmak için her alçaklığı göze alıyorlar. Onlardan nefret ediyorum. Sizinle birlikde gitmek, size hizmetle şereflenmek, câhillerin, ahmakların size yapacağı saygısızlıklara hedef olmak, mubârek vücûdünüzü korumak için fedâ olmak istiyorum, dedi.

Resûlullah, tebessüm buyurdu: Şimdi efendilerinin yanında kal! Az zemân sonra, adımı her yerde işitirsin. O zemân bana gel, buyurdu. Bir müddet istirâhat edip, yaralarını, kanlarını sildiler. Mekkeye yürüdüler. Karanlıkda şehre girdiler. Birkaç ay Mekkede çok sıkıntılı geçdi. Her taraf düşman idi. Gidecek bir yer yokdu. Doğruca amcası Ebû Tâlibin kızı Ümm-i hânînin Ebû Tâlib mahallesinde bulunan evine geldi. Ümm-i hânî, o zemân îmân etmemişdi. Kimdir o? dedi.

Resûlullah: Amcan oğlu Muhammedim “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”. Kabûl edersen, müsâfir geldim buyurdu.

Ümm-i hânî “radıyallahü teâlâ anhâ”: Senin gibi doğru sözlü, emîn, asîl, şerefli müsâfire can fedâ olsun. Yalnız, teşrîf edeceğinizi önceden bildirseydiniz, birşeyler hâzırlardım. Şimdi yidirecek birşeyim yok, dedi.

Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”: Yiyecek, içecek istemem. Hiçbiri gözümde yok. Rabbime ibâdet etmek, yalvarmak için bir yer bana yetişir, buyurdu.

Ümm-i hânî, Resûlullahı “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” içeri alıp, bir hasır, leğen, ibrik verdi. Gelen müsâfire ikrâm etmek, onu düşmandan korumak, arablar için en şerefli vazîfe sayılırdı. Bir evdeki müsâfire zarar gelmesi, ev sâhibi için büyük yüzkarası olurdu. Ümm-i hânî düşündü. Bunun Mekkede düşmanları çok. Hattâ öldürmek istiyenler var. Şerefimi korumak için, sabâha kadar Onu gözeteyim, dedi. Babasının kılıncını alıp, evin etrâfında dolaşmağa başladı.

Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” o gün çok incinmişdi. Abdest alıp, Rabbine yalvarmağa, afv dilemeğe, kulların îmâna gelmesi, se’âdete kavuşmaları için düâya başladı. Çok yorgun, aç, üzüntülü idi. Hasır üzerine uzanıp uyuyuverdi.

O ânda, Allahü teâlâ, Cebrâîl aleyhisselâma:

Sevgili Peygamberimi çok üzdüm. Mubârek bedenini, nâzik kalbini çok incitdim. Bu hâlde, yine bana yalvarıyor. Benden başka, hiçbirşey düşünmüyor. Git! Habîbimi getir! Cennetimi, Cehennemimi göster. Ona ve Onu sevenlere hâzırladığım ni’metleri görsün. Ona inanmıyanlara, sözleri, yazıları ve hareketleri ile Onu incitenlere hâzırladığım azâbları görsün. Onu ben tesellî edeceğim. Onun nâzik kalbinin yaralarını ben gidereceğim buyurdu. Cebrâîl “aleyhisselâm”, bir ânda Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” yanına geldi. Mışıl mışıl uyuyor gördü. Dürtmeğe, uyandırmağa kıyamadı. İnsan şeklinde idi. Mubârek ayağının altını öpdü. Bu şeklde Resûlullahı uyandırdı. Cebrâîl aleyhisselâmı hemen tanıdı ve: (Ey Cebrâîl kardeşim! Böyle vaktsiz niçin geldin. Yoksa bir hatâ mı etdim, Rabbimi gücendirdim mi? Bana acı haber mi getirdin?) buyurdu ve Rabbinin darılacağından çok korkdu.

Cebrâîl “aleyhisselâm”: Ey bütün yaratılmışların en üstünü! Ey Yaratanın sevgilisi! Ey Peygamberlerin efendisi, iyilikler menba’ı, üstünlükler kaynağı olan şerefli Peygamber! Rabbin sana selâm ediyor. Hiçbir Peygambere, hiçbir mahlûkuna vermediği ni’meti sana ihsân ediyor. Seni kendine da’vet ediyor. Lutfen kalk. Buyur, gidelim, dedi. Kâ’be yanına geldiler. Orada, bir kimse geldi. Göğsünü yardı. Kalbini çıkardı. Zemzem suyu ile yıkadı. Yine yerine koydu. Sonra Cennetden gelen Burak adındaki beyâz hayvana binip, bir anda Kudüsde, Mescid-i Aksâya geldiler. Cebrâîl “aleyhisselâm” kayayı parmağı ile deldi. Burakı oraya bağladı. Geçmiş Peygamberlerden ba’zısının rûhları insan şeklinde orada idi. Cemâ’at ile nemâz için Âdem, Nûh, İbrâhîm Peygamberlere, imâm olmalarını sıra ile söyledi. Hiçbiri kabûl etmedi. Özr dilediler. Kusûrlu olduklarını söylediler. Cebrâîl “aleyhisselâm”, Habîbullahı ileri sürdü. Sen varken, başkası imâm olamaz, dedi. Nemâzdan sonra, mescidden çıkıp bilinmiyen bir mi’râc ile, bir ânda, yedi kat gökleri geçdiler. Her gökde bir büyük Peygamberi gördü. Cebrâîl “aleyhisselâm” Sidrede kaldı ve kıl kadar ilerlersem, yanar, yok olurum dedi. Sidret-ülmüntehâ, altıncı gökde bulunan büyük bir ağacdır. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Cenneti, Cehennemi, sayısız şeyleri görüp, Refref adındaki bir Cennet yaygısı üstünde olarak Kürsî, Arş ve rûh âlemlerini geçip, bilinmiyen, anlaşılamıyan, anlatılamıyan şeklde, Allahü teâlânın dilediği yüksekliklere ulaşdı. Mekânsız, zemânsız, cihetsiz, sıfatsız olarak Allahü teâlâyı gördü. Gözsüz, kulaksız, vâsıtasız, ortamsız olarak Rabbi ile konuşdu. Hiçbir mahlûkun bilemiyeceği, anlıyamıyacağı ni’metlere kavuşup, bir ânda, Kudüse ve oradan Mekke-i mükerremeye, Ümm-i hânînin evine geldi. Yatdığı yer henüz soğumamış, leğendeki abdest suyunun hareketi durmamış idi. Dışarda dolaşan Ümm-i hânî “radıyallahü teâlâ anhâ” uyuklamış, birşeyden haberi olmamışdı. Kudüsden Mekkeye gelirken, Kureyşin kervanına rastladı. Kervandaki bir deve ürkdü, yıkıldı.

Sabâh olunca, Kâ’be yanına gidip mi’râcını anlatdı. İşiten kâfirler alay etdi. Muhammed aklını kaçırmış, iyice sapıtmış dediler. Müslimân olmağa niyyeti olanlar da vaz geçdi. Birkaçı sevinerek Ebû Bekrin evine geldi. Çünki, bunun akllı, tecribeli, hesâblı bir tüccâr olduğunu biliyorlardı. Kapıya çıkınca hemen sordular:

Ey Ebâ Bekr “radıyallahü teâlâ anh”! Sen çok kerre Kudüse gitdin geldin. İyi bilirsin. Mekkeden Kudüse gidip gelmek, ne kadar zemân sürer dediler.

Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh”: İyi biliyorum. Bir aydan fazla, dedi.

Kâfirler bu söze sevindi. Akllı, tecribeli adamın sözü böyle olur, dediler. Gülerek, alay ederek ve Ebû Bekrin “radıyallahü teâlâ anh” de kendi kafalarında olduğuna sevinerek:

Senin efendin, Kudüse bir gecede gidip geldiğini söyliyor. Artık iyice sapıtdı diyerek, Ebû Bekre sevgi, saygı ve güvenc gösterdiler.

Ebû Bekr “radıyallahü anh”, Resûlullahın mubârek adını işitince, (Eğer O söyledi ise, inandım. Bir ânda gidip gelmişdir) deyip içeri girdi. Kâfirler neye uğradıklarını anlıyamadı. Önlerine bakıp gidiyor ve (Vay canına, Muhammed ne yaman büyücü imiş. Ebû Bekre sihr yapmış) diyorlardı.

Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh” hemen giyinip, Resûlullahın yanına geldi. Büyük kalabalık arasında, yüksek sesle (Yâ Resûlallah! Mi’râcınız mubârek olsun! Allahü teâlâya sonsuz şükrler ederim ki, bizleri, senin gibi büyük Peygambere, hizmetçi yapmakla şereflendirdi. Parlıyan yüzünü görmekle, kalbleri alan, rûhları çeken tatlı sözlerini işitmekle ni’metlendirdi. Yâ Resûlallah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”! Senin her sözün doğrudur. İnandım. Canım sana fedâ olsun!) dedi. Ebû Bekrin sözleri, kâfirleri şaşırtdı. Diyecek şey bulamayıp dağıldılar. Şübheye düşen, îmânı za’îf birkaç kişinin de kalbine kuvvet verdi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, o gün Ebû Bekre (Sıddîk) dedi. Bu adı almakla, bir kat dahâ yükseldi.

 Kâfirler bu hâle çok kızdı. Mü’minlerin kuvvetli îmânına, Peygamberin “sallallahü aleyhi ve sellem” her sözüne hemen inanmalarına, Onun çevresinde pervâne gibi toplanmalarına dayanamadılar. Resûlullahı “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” mahcûb, mağlûb etmek için, imtihân etmeğe yeltendiler:

Yâ Muhammed “aleyhisselâm”! Kudüse gitdim diyorsun. Söyle bakalım! Mescidin kaç kapısı, kaç penceresi var, gibi şeyler sordular. Hepsine cevâb verirken, hazret-i Ebû Bekr, öyledir yâ Resûlallah, öyledir yâ Resûlallah derdi. Hâlbuki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” edebinden, hayâsından karşısındakinin yüzüne bile bakmazdı. Buyururdu ki, (Mescid-i aksâda etrâfıma bakmamışdım. Sorduklarını görmemişdim. O ânda Cebrâîl “aleyhisselâm”, Mescid-i aksâyı gözümün önüne getirdi. [Televizyon gibi] görüyor, sayıyordum. Sorularına, hemen cevâb veriyordum). Yolda, develi yolcular gördüğünü söyledi. İnşâallah çarşamba günü gelirler buyurdu. Çarşamba günü güneş batarken, kervan Mekkeye geldi. Fırtına eser gibi olduğunu, bir devenin yıkıldığını söylediler. Bu hâl mü’minlerin îmânını kuvvetlendirdi. Kâfirlerin düşmanlığını artırdı. (Rûh-ul-beyân)da (Tefsîr-i Hüseynî)den alarak ve (Bahr)de, imâmlığı anlatırken, diyor ki, (Resûlullahın Mekkeden Beytül-mukaddese götürüldüğüne inanmıyan kâfir olur. Göklere ve bilinmiyen yerlere götürüldüğüne inanmıyan ise, dâl ve mübtedi’ olur). Ya’nî sapık olur.

8 — RECEB AYI VE REGÂİB GECESİ: Receb ayının ilk Cum’a gecesine (Regâib gecesi) denir. Receb ayının her gecesi kıymetlidir. Her Cum’a gecesi de kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, dahâ kıymetli olmakdadır. Regâib gecesinin kıymeti, çeşidli hadîs-i şerîfler ile bildirilmişdir. (İslâm ahlâkı) kitâbının 430.cu sahîfesine bakınız!

Receb ayı, Âdem aleyhisselâmdan beri kıymetli idi. Bu ayda muhârebe etmek günâh idi. Her ümmet, bu aya saygı gösterirdi. Receb demek, mürecceb, mu’azzam, muhterem, kıymetli demekdir. Fârisî (Enîsülvâ’ızîn) kitâbında diyor ki, (Îsâ “aleyhisselâm” zemânında bir genc, güzel bir kıza tutulmuşdu. Ona kavuşmak için çırpınıyordu. Nice zemân sonra söz aldı. Bir akşam, odada buluşdular. Soyundular. Genç, pek sevincli idi. Ansızın, pencereden hilâli [yeni ayı] gördü. Bu hangi aydır dedi. Kız, Receb deyince, genc toparlandı. Giyindi. Kız şaşırıp, ne oluyorsun dedi. Genç, babalarımdan işitdim. Receb ayında günâh işlenmez. Bu aya saygı gösterilir deyip, özr diledi ve evine gitdi. Allahü teâlâ, Îsâ aleyhisselâma vahy gönderip, olanları bildirdi. Bu genci ziyâret et! Selâmımı söyle buyurdu. Genç, Receb ayına gösterdiği bir saygı için, büyük bir Peygamberin “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” kendine gönderildiğine sevinerek îmân etdi. İyi bir mü’min oldu. Receb ayına gösterdiği bir saygı sebebi ile, îmân şerefine kavuşdu.)

9 — MUHARREM GECESİ: Muharrem ayının birinci gecesi, müslimânların kamerî yılbaşı gecesidir. Müslimânların şemsî yılbaşı gecesi ise, efrencî Eylül ayının yirminci gecesidir. Muharrem ayı, islâm kamerî senesinin birinci ayıdır. Muharrem ayının birinci günü müslimânların kamerî senesinin, birinci günüdür. Kâfirler, kendi yılbaşıları olan ocak ayının birinci gecesinde, noel baba yapıyorlar. Güyâ hıristiyan dîninin emr etdiği küfrleri işliyorlar. Bu gecede tapınıyorlar. Müslimânlar da, kendi sene başı gecelerinde ve günlerinde müsâfeha ederek, mektûblaşarak tebrîkleşir. Birbirlerini ziyâret eder, hediyye verirler. Senebaşını mecmû’a ve gazetelerle kutlarlar. Yeni senenin, birbirlerine ve bütün müslimânlara hayrlı ve bereketli olması için düâ ederler. Büyükleri, akrabâyı, âlimleri evinde ziyâret edip düâlarını alırlar. O gün, bayram gibi temiz giyinirler. Fakîrlere sadaka verirler.

10 — AŞÛRE GECESİ: Muharrem ayının onuncu gecesidir. Muharrem ayı, Kur’ân-ı kerîmde kıymet verilen dört aydan biridir. Aşûre, bu ayın en kıymetli gecesidir. Allahü teâlâ, birçok düâları Aşûre günü kabûl buyurdu. Âdem aleyhisselâmın tevbesinin kabûl olması, Nûh aleyhisselâmın gemisinin tûfândan kurtulması, Yûnüs aleyhisselâmın balığın karnından çıkması, İbrâhîm aleyhisselâmın Nemrûdun ateşinde yanmaması, İdrîs aleyhisselâmın diri olarak göke çıkarılması, Ya’kûb aleyhisselâmın, oğlu Yûsüf aleyhisselâma kavuşması ve gözlerindeki perdenin kalkması, Yûsüf aleyhisselâmın kuyudan çıkması, Eyyûb aleyhisselâmın hastalıkdan kurtulması, Mûsâ aleyhisselâmın Kızıldenizden geçip, Fir’avnın boğulması ve Îsâ aleyhisselâmın vilâdeti ve yehûdîlerin öldürmesinden kurtulup, diri olarak göke çıkarılması hep Aşûre günü oldu. Nûh “aleyhisselâm” gemide aşûre tatlısı pişirdiği için müslimânların Muharremin onuncu günü aşûre pişirmesi ibâdet olmaz. Muhammed “aleyhisselâm” ve Eshâb-ı kirâm “radıyallahü anhüm ecma’în” böyle yapmadı. Bugün aşûre pişirmeği ibâdet sanmak, bid’atdir, günâhdır. Muhammed aleyhisselâmın yapdığı veyâ emr etdiği şeyleri yapmak ibâdet olur. Din kitâblarının yazmadığı, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirmediği şeyleri yapmak, sevâb olmaz. Günâh olur. O gün, herhangi bir tatlı yapmak, tanıdıklara ziyâfet, fakîrlere sadaka vermek sünnetdir, ibâdetdir. İbni Âbidîn, beşinci cild, ikiyüzyetmişaltıncı sahîfede diyor ki, (Kirpiklere sürme çekmek sünnetdir. Fekat, bunu yalnız Aşûre günü yapmak harâmdır).

Hazret-i Hüseyn “radıyallahü anh” o gün şehîd oldu diyerek, mâtem tutmak, döğünmek de bid’atdir. Günâhdır. Şî’îler, hazret-i Hüseyn için mâtem tutuyorlar. Hazret-i Hüseyni, hazret-i Alînin oğlu olduğu için, tapınırcasına övüyorlar. Ehl-i sünnet ise, onu Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” torunu olduğu için çok seviyoruz. İslâmiyyetde mâtem tutmak yokdur. Müslimânlar, yalnız Aşûre günü mâtem tutmaz. Kerbelâ fâciasını hâtırlayınca her zemân üzülür. Kalbleri sızlar. Gözleri kan ağlar. İslâmiyyetde mâtem tutmak olsaydı, Aşûre günü değil, Resûlullahın Tâifde mubârek ayaklarının kana boyandığı ve Uhudda mubârek dişinin kırılıp, mubârek yüzünün kanadığı ve vefât etdiği gün mâtem tutulurdu.

Yukarıdaki on geceden, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci gecelere (Kandil) geceleri denir.

Yukarıda bildirilen on geceden başka, fıtr bayramının diğer geceleri, Zil-hicce ayının ilk on geceleri, Muharremin ilk on geceleri ve her Cum’a ve pazartesi gecesi de mubârekdir. Şernblâlî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (İmdâd-ül-fettâh) kitâbında, bu gecelerin fazîletlerini uzun yazmışdır.

Aşağıdaki hadîs-i şerîfler, muhtelif kitâblarda yazılıdır:

1 — Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde yapılan düâ, tevbe, red olmaz. Fıtr bayramının ve Kurban bayramının birinci geceleri, Şa’bânın onbeşinci [Berât] gecesi ve Arefe gecesi, [Kadr gecesi, birçok hadîs-i şerîflerde bildirildiği için burada da bildirilmeğe lüzûm görülmemişdir].

2 — Allahü teâlâ, ibâdetler içinde, Zil-hiccenin ilk on gününde yapılanları dahâ çok sever. Bu günlerde tutulan bir gün oruca, bir senelik oruc [nâfile oruc] sevâbı verilir. Gecelerinde kılınan nemâz, Kadr gecesinde kılınan nemâz gibidir. Bu günlerde çok tesbîh, tehlîl ve tekbîr ediniz!

3 — Bir müslimân, Terviye günü oruc tutarsa ve günâh söylemezse, Allahü teâlâ, onu elbette Cennete sokar.

4 — Arefe gününe hurmet ediniz! Çünki Arefe, Allahü teâlânın kıymet verdiği bir gündür.

5 — Arefe gecesi ibâdet edenler, Cehennemden âzâd olur.

6 — Arefe günü oruc tutanların, iki senelik günâhları afv olur. Biri, geçmiş senenin, diğeri, gelecek senenin günâhıdır. [Arefe, Zil-hiccenin dokuzuncu günüdür. Başka günlere Arefe denmez!].

7 — Arefe günü bin İhlâs okuyanın bütün günâhları afv olur ve her düâsı kabûl olur. Hepsini Besmele ile okumalıdır.

8 — Receb, Allahü teâlânın ayıdır. Receb ayına ikrâm edene, saygı gösterene, Allahü teâlâ, dünyâda ve âhıretde ikrâm eder.

Abdülkâdir-i Geylânînin “rahmetullahi aleyh” arabî (Fütûhulgayb) kitâbının ve bunun, Abdülhak Dehlevî, fârisî şerhinin, [1313] Hindistân baskısı, ikiyüzyetmişdördüncü sahîfe

Düzenleyen:  - GÜNDEM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...