OSMANLI DEVLETİ TAKDİRİN TEZAHÜRÜ

A -
A +
"Kostantîniyye elbette fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandandır! Onu fetheden askerler ne güzel askerlerdir!"
'Sevgililer Sevgilisi', âlemlerin bir tanesi yüce peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) asırlar öncesinden haber verdiği muhteşem müjde...
Her şey bununla başladı.
Bu asırlar öncesinden değil, madde âlemi öncesinden, mana âleminden gelen bir haberdi. Olacak olanların çok önceden yazıldığı âlemden...
**
Aslında Kostantîniyye'yi feth edecek komutan da belliydi, fethedecek ordu da... Onu fethedecek milletin tarihi, insanlık tarihi ile birlikte yazılmaya başlamıştı. Mayası kahramanlıkla, mertlikle yoğrulmaya başlamıştı. Nuh aleyhisselâmın oğlu Yafes'in soyundan gelen Türkler; âdeta Allah'ın yeryüzünde adaleti sağlayıcı kılıcı olarak takdir edilmişlerdi. Yolları ta ezelde belliydi, varacakları hedef de... Bilinen ve bilinmeyen insanlık tarihinde, sanki genlerine işlenmiş gibi; soyları, boyları aynı düstur ve hedef üzerine hareket etmişler, asırlar boyu dünya tarihindeki etkinlikleri ile, tarihe yön vermişlerdi. Haklının, mazlumun yanında yer almışlar; haksızın, zalimin amansız düşmanı olmuşlardı.
Soydan soya, boydan boya binlerce yılı aşa aşa, artlarında altın harflerle yazılmış bir tarih bırakarak bildirilen hakikate doğru yaklaştılar.
Dünyanın yaradılış hakikatini anlayamayanlar, dünyadaki olayları, yaşananları tesadüflere, mantıklarının kavradığı sebeplere bağlayıp izah etmeye çalışırlar. Evet, olaylar görünüşte sebeplere göre gelişir. Fakat hakikatte takdir edilen çizgide seyreder. Yani hiçbir şey tesadüf değildir. Vaki olan her şey tevâfukdur, çok ince bir ilahi hesabın tezahürüdür.
Hakikat yolunda hizmet, gönüldeki ateşin, meyilin gücüne göre tecelli eder. Gönül; zamanı ve mekânı olmayan âlemden bir latif... O ateş, ta ezelde o gönüle düşmüşse...
Daha 21 yaşında olan bir sultanın kendisine, ordusuna, dünya insanlarına hem dünyevî, hem uhrevî lütufların kapısını açacak bir fethin fatihi olma arzusu yüreğinde yangına dönmüşse...
Buna kim engel olabilir, önünde kim durabilir?
Kutlu Osmanlı Sultanı Fatih Sultan Mehmed han, gönlünü yakan Konstantîyye'yi fethetme niyetini, "İ'lâ-yı Kelimetullah ve ihyâ-i minnet-i Resûlullah etmiye gücümü sarf eylemek dilerim!" şeklinde divanda açıklarken "Ya ben Bizans'ı alırım, ya da Bizans beni!.." kararlılığındaydı.
Çünkü o Allah'a inanmıştı. Resülüne inanmıştı. Askerlerine, hocalarına, milletine inanmıştı. Fethin gerçekleşeceğine inanmıştı. Ezelde takdir edilene de...
**
Cumhurbaşkanlığı forsunda yer alan 16 yıldızı temsil eden devletler boşuna kurulmamıştı. Osmanlı Devletinin kuruluşu bir takdirin tezahürü idi. Başarıları boşuna değildi. Yolları ta ezelde belliydi, varacakları hedef de... Hiçbir şey tesadüf değildi. Osmanlı Devleti İstanbul'u fethederek, 'Sevgililer Sevgilisi'nin (sallallahü aleyhi ve sellem) müjdesini yerine getirdi. En büyük vazifesini gerçekleştirdi.
Asıl Osmanlı Devleti, bunun için kurulmuştu. Ezelde takdir edilen önemli bir vazifeyi icra etmek için...
Bu hafta 716. kuruluş yıld önümü kutlanan bu nasibli devlet, insanlık tarihinin en berrak sayfalarında, bütün ihtişamıyla daima anılacak, yaşayacak...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.