Urfa'nın etrafı 'güzel insanlar'

A -
A +
Yeryüzünde önemli, özel ve kadim şehirler vardır. Bu şehirler geçmişten günümüze tarih, bilim, hukuk, inanç, kültür, sanat, edebiyat, medeniyet gibi insanlık kültürünün oluşumuna ve gelişimine mekân olmuş önemli merkezlerdir. Bu şehirlerden bazıları; Mekke, Medine, Kudüs, İskenderiye ve Urfa'dır...  

 
İşte Harran Üniversitesi'nin kalıntıları. Dünyanın ilk üniversitesi başka ülkede olsa, taş taş  yeniden düzenler, dünyanın gözdesi bir antik kent haline getirirlerdi.

Şanlıurfa, kadim bir medeniyetin izlerini taşıyan ancak tarihi mirasa yeterince sahip çıkılamamış, muhteşem bir şehir... Son yıllarda artan turist sayısına bakılırsa, insanlar yeni yeni farkına varıyor. Ahali memnun. Şehrin manevi sultanı Hayat bin Kays El Harrani hazretlerini ve Urfalı dostlarımızı ziyarete gidiyoruz. Büyüklerimizin sohbetlerinden birinde, vefatından sonra tasarrufları kuvvetle devam bazı veliler vardır, bu evliyalar Maruf-i Kerhi, Abdülkadir Geylani ve Hayat bin Kays El Harrani hazretleridir, diye kalmış aklımda.  Önce şehrin büyüğüne gidiyor, boyun büküyoruz. Biz mücrimlerin duası kabul olur mu bilinmez ama, Allahü Teala dostlarının hatırını kırmaz. Hele tasarrufları böyle devam ederken... Nitekim Fatih Sultan Mehmed Han'ın hocası Akşemseddin Hazretleri buyurdular ki. 
Tasarruf ehlidir ruh-u veli, dü cihanda,
Deme bu ölüdür, nasıl derde derman ola!
Ruh şimşir-i Huda'dır ten kılıf olmuş ona,
Dahi alâ kâr eder, bir tığ ki, üryan ola.
(Mecmuat-ül cevahir)

Yani deniyor ki:
Evliyanın ruhu, iş yapar iki cihanda,
Deme, bu ölüdür, nasıl olur derde deva!
Ruhu, Hakk'ın kılıcı, vücut kılıftır ona,
Kınından çıkan kılıç tesirli olur daha. 
Biz de kınından çıkmış, keskin kılıca teslim oluyor, mübarek kabrinde boyun büküyoruz. Türbe ziyaretçilerle dolup taşıyor, bir teyze, ağlayan minicik bir bebeği türbeye bırakıp çıkıyor. Susuyor çocuk... Yarım saat sonra gelip alıyor oradan.  Bir beldede Evliya ve Allah dostu varsa, inanın o belde her bakımdan güzelleşiyor. Mesela Bağlum, 25 yıl kadar önce gittiğimizde, çamur içinde küçük bir köydü. O zaman belediye başkanına uğramış, buranın nesi meşhur? Demiştik. "Efendi hazretleri var daha ne olsun" demişti başkan. Şimdi ise, Seyyid Abdülhakim Efendi hazretlerinin ziyaretçileriyle dolup taşıyor. Belde güzelleşmiş, çiçekler, ağaçlar içinde, doyum olmuyor. 
Şanlıurfa'nın insanı bir başka. Sıcak ve samimi. Birçok kişi samimiyetle davet ediyor evine. Acıyı, isotu seviyorlar. Halilürrahman başta olmak üzere, bütün tarihi ve turistik yerlerde minik çocuklar kesiyor önünüzü. "Siye İngilizce, Almanca, Arapça, Farsça, Fransızca buranın tarihini anlatim mi abey" diyorlar. Nazik bir teşekkürle, gitmeleri ne mümkün. Siz hayır dedikçe üsteliyorlar, iyice umutları kırılınca da "bi türkü söylem mi abey" deyip gülümsetiyorlar insanı.
Haliliye Kaymakamı Yusuf Ziya Çelikkaya bey, sanat edebiyat ve kültür aşığı... Bilge insan... Onun rehberliğinde geziyoruz şehri. Aslında vali beyin de olmasını arzu ediyoruz lakin, programı yoğun olduğu için katılamıyor.  
MEŞHUR BALIKLIGÖL
Şanlıurfa'da hayat Halilürrahmanda. Şehrin en sosyal yeri burası, meşhur Balıklıgöl yani. Halk gece geç saatlere kadar burada manevi havayı teneffüs ediyor. Hele ramazanı şeriflerde sahura kadar herkes orada, piknik yapanlar, çay içenler, tepelerdeki mağaralarda cafeler gençlerle dolu. 
Şanlıurfa'nın en çok sıkıntı çektiği  hususlardan biri Suriyeli mülteciler... Ceylanpınar'da sık sık düşen toplar, mermiler, yaralananlar... İnsanlar bu konuda huzursuz ve tedirgin.  Şehir içinde Suriyeli mülteciler dolanıyor, bazen tartışma ve kavgalar çıkıyor, genelde cami önlerinde kadınlar ve çocuklar dileniyor, "yaaa ibadullah" diye inliyor yaşlılar. 
İnsanın içi gidiyor, sadaka sadaka nereye kadar? Bu savaş bitip hepsi evine barkına, memleketine dönmeli. Veya madem ki sayıları bir milyonu geçti. İkinci Halep şehri kurmalı onlara. Herkes mesleğini yapsın tutunsun hayata. Geçici olarak çadırlar, misafirhaneler veriliyor. Ancak çözüm değil. Üçüncü yılı buldu zulüm. Suriye dramı, Rusya, İran, Çin gibi ülkelerin ayak diretmesiyle uzadıkça uzuyor. 
GAP İLE DEĞİŞEN ÇEHRE 
Şanlıurfa'yı gezmeye doyamıyoruz. Balıklı gölün hemen yanı başında yıkıma yüz tutmuş mağara evler var. Rehberimiz "İşte İbrahim Tatlıses bu evlerden birinde doğmuş." Gerçekten çok ilginç. Uçsuz bucaksız Harran ovası, GAP'ın yaptığı dev hizmetler, her yer kanallarla, sulu tarıma elverişli hale getirilmiş. Gerçekten büyük proje. Rahmetli Turgut Özal'ın başlattığı GAP tamamlanmak üzere. Hem şehrin sanat ve kültür hayatına da katkıda bulunuyor. 
Rahmetli Özal mahalle kahvelerine gider, her bahane ile halkın arasına karışmaya bakar. Aslını inkâr etmez, "Kürt çocuğu" olduğunu söylemekten korkmaz. Kürt gençlerine "Sizden aldığımız verginin 30 katını GAP'a harcıyoruz, kafası çalışan bölücülük yapar mı" diye sorar.  
GAP Başkanı dostumuz Sadrettin Karahocagil'i ziyaret ediyor, bilgi alıyoruz. Bölgedeki Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak ciddi anlamda projelerle ayağa kalktı, diyor. 
İSOT DAİMA POPÜLER
Şanlıurfa dendi mi akla tabi ki "isot" gelir. Çeşit çeşit, kırmızının birçok tonunda isot var. Yabancılar acıya alışmakta zorlansa da, Urfalılar için isot; bal kaymaktan farksız. Çok acı yemekten mi, fazla türkü çığırmaktan mıdır, sesleri de pek yanık. 
HALİLULLAH İBRAHİM ALEYHİSSELAM 
Nemrûd, İbrahim aleyhisselamın getirdiği dini kabul etmez ve mücadeleye girişir. Onu yanına getirmelerini emreder. İbrahim Aleyhisselam, Nemrûd'u Allah-ü Teâlâ'ya îmân etmeye davet eder. Nemrûd, bunu reddettiği gibi, İbrahim Aleyhisselam'ın kendisine secde etmesini ister. Secde etmeyince, hapse atar ve ateşte yakılmasını emreder. Günlerce yığılan odunlar ateşlenir. Şiddetinden yanına yaklaşamadıkları ateşe Hazret-i İbrahim'i mancınıkla atarlar. Ateşe atılırken; "Hasbiyallah ve ni'mel vekil", yâni "Bana Allah'ım yetişir. O ne iyi vekildir, yardımcıdır" der. Ateşe düşerken Cebrâil Aleyhisselam gelip; "Bir dileğin var mı?" diye sorunca; "Var, fakat sana değil, Rabbim beni görüyor, biliyor" der. Onun bu hâli Kur'ân-ı Kerîm'de övülür ve; "Sözünün eri olan İbrahim." buyrulur. 
Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde meâlen ateşe; "Ey ateş! İbrahim'e karşı serin ve selâmette ol!" (Enbiyâ sûresi: 69) diye emreder. Ateşin içi yemyeşil bir bahçe kesilir. Cebrâil Aleyhisselam da kendisine arkadaş olur. Cennet'ten gömlek ve yaygı getirir ve onu Cennet nîmetleri ile doyurur. Ateşte yedi gün kaldığı rivâyet edilir. Ateş sönünce mucizeyi gözleriyle görenlerden kardeşi Haran, amcasının kızı ve sonra hanımı olan Hazret-i Sâre ve bazı kimseler iman ederler. İbrahim Aleyhisselam ateşten kurtulduktan sonra Keldânî kavmini bir müddet daha imana davet eder. Fakat zalim Nemrûd ve putperest ahâli küfürlerinden vazgeçmez. Allahü Teâlâ, Nemrûd ve kavmine sivrisinekleri musallat etti. Sinekler onların kanlarını emerler ve kuru kemik hâline getirirler. Sineklerden biri de Nemrûd'un burnundan girip beynine yerleşir. Uzun zaman azap ve ızdırap verir. Hatta başını tokmakla dövdüre dövdüre ölür. Allahü Teâlâ, tanrılık iddia eden Nemrûd'u en aciz mahlûklarından biri olan sivrisinekle cezalandırır...
Hazreti İbrahime, Allahü Teala'nın bu dostuna ve peygamberine dualar ediyoruz. 
 
 
Meşhur balıklıgöl. Buradaki balıkların odun olduğu ve balığa dönüştüğü söylenir halk arasında. Balıklar kutsal sayılır, kimse dokunmaz, bol bol yem atılır.

 

GAP BAŞKANI ANLATIYOR
GAP Başkanı Sadrettin Karahocagil, Şanlıurfa ve diğer GAP illerinde yaşanan gelişmeleri anlatıyor. Kadınlara yaptıkları projelerle ürettikleri ürünleri dünya pazarına sunduklarını ifade ediyor.
 

Hazreti Eyüb Aleyhisselam için yapılmış Eyyubiye Camii.

Hazırlayan: Ahmet Sırrı Arvas
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.