Bu ihanet cezasız kalamaz!..

A -
A +
Devlet sırlarının sızdırılması karşısında pişmiş kelle gibi sırıtıp, bunu iktidara atılan bir gol gibi görenler, vatanseverlik adına hangi iddiayı ileri sürebilir?

Son iki buçuk ayda sosyal medyaya sızdırılan, oradan da yazılı ve elektronik medyaya servis edilen; dublajlı-montajlı kasetler, ses kayıtları ve benzeri kirli malzeme ile elde edilmek istenen sonuç, tartışmasız belli. İktidarı zayıflatmak, başbakanı yıpratmak; hükümeti düşürmek ve ülkeyi siyasi bir istikrarsızlığın içine sürüklemek... Bunu yolsuzluklarla mücadele kılıfı içinde sunmaya çalışmak, hiç kimsenin yutmayacağı kadar bayat bir yöntem. Fakat yapılanların şakası yok. Devletin en mahrem sırları, dosta düşmana faş ediliyor. Üstelik bunun üzerinden, Türkiye'nin bugünkü ve yarınki dış politika tasarımlarına ket vuruluyor.
Televizyonlarda beşuş çehre ile ahkâm kesenlerin, aslında ağlanası bir durum karşısında, pişmiş kelle gibi sırıtanların vatanseverlik adına ne gibi bir iddiası olabilir ki? Kendi devletinin madara edilmesinden, sırf farklı siyasi ve ideolojik cepheye mensup olmak hasebiyle, keyif alanların ne gibi erdeminden bahsedilebilir ki? Başbakan Erdoğan'ın bu alçakça ihaneti yapanlara karşı, bütün hücrelerinin nefretiyle öfke saçması, her açıdan haklı bir tavır değil mi? Kim kimin hesabına çalışıyor, bilelim... Türkiye'nin, düşman tehdidi altına girmiş sınırları bir toprak parçasının (Süleyman Şah Türbesi ve saygı karakolunun) savunulması ve orada görevli askerî unsurların emniyetinin sağlanması için, devletin en üst düzeydeki yetkili adamlarının konuşmasını, ortam dinlemesiyle kaydedip yedi düvele ilan etmek, hainlikten, kansızlıktan başka bir şey olabilir mi?
Bu alçaklığın önüne set çekme gayretlerini, fikir özgürlüğüne baskı ve diktatörlük gibi sunmak, hangi ahlaka sığar? Bu teraneleri üfüren sefil adamlara sormak lazım: Amerika'nın, İngiltere'nin, Almanya'nın dışişleri bakanını, onun müsteşarını, genelkurmay ikinci başkanını, istihbarat teşkilatının başkanını bu şekilde topluca dinleyip sızdıranlara karşı, o ülkeler acaba nasıl bir muamele yapardı? O durumlarda, Twitter ya da YouTube gibi mecraların engellenmesine karşı bir kısım medya organları cazgırlık yapar mıydı? Yaparsa kulak asan olur muydu? Beyler bu türden yavelerin ciddiye alınacak tarafı yok. Şaka değil, ülkenin en hayati sırları deşifre edilip, ulusal güvenliği tehlikeye atılıyor. Ama kimi şaşkın veya kanı bozuklar, harici şirketlerin hukuk sistemimizle dalga geçmesine arka çıkıyor! Yapsınlar bakalım. İşin sonu önemli... Bakalım el mi yaman bey mi yaman!..
Duyarlı medyanın bu ihanete karşı takındığı ortak tavır, bu ülkenin menfaati adına, bu devletin güvenliği adına zaruri bir duruştur ve gerçekten takdire şayandır. Küresel güçlerin bu yollardan Mısır'ı, Ukrayna'yı ne hâle getirdiğini görüyoruz. Nedense özgürlük meselesi, hep bazı ülkelerin istikrarsızlaştırılıp parçalanması için politik bir araç olarak kullanılıyor! 30 Martta, halkın sandık başına vereceği kararı etkilemek, hatta seçimleri dahi yaptırmamak için yırtınan şer odakları, istediğini elde edememiştir. Pazartesi sabahı, Türkiye yepyeni bir döneme uyanacaktır. Ve bu andan itibaren, vatan hainleri de kaçacak delik arayacaktır!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.