Söz de, Karar da Milletin!..

A -
A +
Milletin verdiği kararı bir türlü doğru okuyamayan, o kararı bile bile çarpıtmaya çalışan siyasi partiler ve liderler, sittin sene iktidar yüzü göremez...

Demokrat Parti, altmış küsur sene evvel, "Yeter Söz Milletin!" diyerek, tek parti diktasına son vermişti. Adalet ve Kalkınma Partisi de, bundan on iki yıl önce; "Yeter, Söz de, Karar da Milletin..." deyip, siyasi vesayet düzenini bertaraf etme adımlarını attı. Geçen zaman zarfında, politik programını bu hedefe uygun biçimde tatbikata sokarak, istediği neticeleri tek tek almasını bildi. Millî iradenin kararı ile işbaşına gelmiş iktidarın, ilk defa gerçekten muktedir olduğu ve temel meselelerin çözümünde sivil siyasetin inisiyatif aldığı bu dönemde, vesayetçi zihniyetin kalıntıları bütün güçleriyle ve her yolu deneyerek, direnişini sürdürdü. Öyle ki, tarihi boyunca karşısına aldığı, hatta tehdit olarak algıladığı oluşumlarla dahi, gizli-açık ittifaklar kurmaktan çekinmedi.
Ancak vesayetçilerin çabaları beyhude idi. Tarih hükmünü icra etti ve çağ dışı düşüncelerin uzantılarını, bütünüyle saf dışına itti. Bu durumu anlayamayan, algılayamayan kimi zavallılar, hâlâ daha çırpınıp duruyorlar. 1950'de, tek parti diktasını yerle bir eden sade vatandaşları, "çarıklılar, kasketliler..." gibi sıfatlarla aşağılayan seçkinci-aristokrat kesim, demokrasi dışı unsurları her fırsatta devreye sokarak vesayet düzenini sürdürmekte ısrar etti. Her darbe, muhtıra ve benzeri müdahaleleri, sandıkta verdiği kararlarla kısa zamanda etkisiz kılan halkımız, demokrasi mücadelesini yılmadan, sabırla devam ettirdi. Millî iradenin ağırlığı altında ezilen vesayetçi zihniyetin bütün uzantıları, tek çare olarak vatandaşı aşağılamayı, seçim sandığından çıkan kararı hafife almayı, gayrimeşru yollardan iktidarı ele geçirme teşebbüslerini utanç verici bir biçimde sürdürüyor.
Her seçimden sonra, vesayetçi zihniyet müthiş hazımsızlık yaşıyor... Dün olduğu gibi bugün de, halkın verdiği kararı doğru okumak, bir türlü işine gelmiyor. Mütegallibenin kuyruğuna ilişmiş, kendini "BEYAZ TÜRK" olarak tanımlayan kimi zıpırlar ve baldırı çıplaklar da, aynı tavırla, halka tepeden bakma küstahlığında bulunuyor. 30 Mart'ta milletten kuvvetli bir şamar yiyen bu güruhtan kimi kadıncıklar, entel-dantel tipler, hepten kontrolü kaybedip, işi iyice seviyesizliğe döktüler! Daha önce de vatandaşı "bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adamlar..." gibi çirkin ifadelerle aşağılayan bu bedbahtların akıllanacağı filan yok. Bunların iktidarda görmek istedikleri siyasi kadrolar da, yenilen pehlivanın güreşe doymaması gibi, aynı hatada ısrar ediyor. Seçim gecesi ortalıktan kaybolan Kemal Kılıçdaroğlu, dün öğle vaktinde nihayet ortaya çıktı. Ancak sandığın verdiği mesajı anlamaktan uzak, 30 Mart öncesinde meydanlarda kullandığı hakaretamiz dili terk etmeyeceğini gösterdi. Bu üslup ona ne kazandırır bilemem, ama çok şey kaybettireceği kesin.
Bu arada, yakın gelecekte başkanlık koltuğunu muhafaza edebilmek için çok zorlanacağını da belirtelim. Siyasi etik açısından fazlasıyla problemli ittifaklarla elde edilen üç-dört puanlık artış, CHP Genel Başkanına bir garanti sağlayamaz. 30 Mart seçim sonuçları, bu bakımdan çok çok mühim!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.