"Bir numaralı tören"de gördüklerim...

A -
A +
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeni döneme başlama törenine davetliydik. Ankara'ya iner inmez yağışlı bir hava karşıladı bizi.
Bu yüzden Beştepe'ye ulaşmak, Külliye'ye girmek kolay olmadı. Nitekim tören de kapalı alanda yapıldı.
 
Ama etkileyici bir atmosfer vardı. En azından benim gibi ilk defa 'bir numaralı tören'e davet edilen birisi için fazlasıyla etkileyiciydi.
Salondaki tercihler önemli mesajlar içeriyordu. Mesela; Erdoğan'ın konuşma yaptığı kürsünün sağına Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, soluna ise Fener Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos ve diğer azınlık din adamlarının temsilcisi oturtulmuştu.
 
Bunun anlamı neydi? Yunan dili uzmanı emekli binbaşı yazar Azmi Aksoy'a sordum. Aksoy, "Patrikhane'de büyük bir mozaik duvar resmi bulunur. Ortada Fatih Sultan Mehmed Han, sağında şeyhülislam, solunda ise Fener Rum Patriği vardır. O fresk Fatih'in hem şarkın hem garbın hâkimi olduğu manasını taşır. Külliye'deki bu fotoğrafla da ince bir mesaj verildiğini düşünüyorum" dedi. Hoca'mın dediği gibi Fatih'ten esinlenilmiş midir bilemiyorum ama orada imparatorluk bakiyesi bir ülkeye yakışan, kuşatıcı bir görüntü verildi.
 
Erdoğan'ın sağında ve solunda futbolcu Mesut Özil, dünyaca ünlü bilim adamımız Aziz Sancar, gaziler, sporcular, gençler oturtulmuştu. Başı örtülü, başı açık, kalpaklı, spor şapkalı, tişörtlü, takım elbiseli... Milletin temsilcileri, milletin mekânındaydı...
 
Törene yoğun bir katılım vardı. Erdoğan, konuk devlet başkanlarının isimlerini zikretti. Cumhur İttifakı ortaklarına tek tek teşekkür etti. En büyük alkışı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli aldı. Sonra Aliyev ve Sinan Oğan... Milliyetçilik rüzgârı salonda da esti.
 
Emine Hanım başta olmak üzere kadınların yakalarında ay ve yıldız broşlar vardı. Erkeklerde hâkim kravat rengi kırmızıydı.
 
Erdoğan konuşmasında önemli mesajlar verdi. Muhalefete "Artık millî iradeyle barışmalarını istiyoruz" diye seslendi. Ancak salonda bu sözü üzerine alacak kişiler yoktu, muhalefetten bir tek temsilci göremedik. Muhalif gazeteciler de yoktu.
 
Kimi, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e dikkat kesildi. "Aaa o da mı gelmiş!" diyenler oldu. Oysa Gül, 2018'deki törende de yerini almıştı.
 
Misafirler için küçük bir kesede günün hatırasına Erdoğan'ın ismi ve imzasının yer aldığı hatıra para hediye edildi ki iyi düşünülmüş bir hareketti.
 
Törende, herkes kabineye kimlerin gireceğini konuşuyordu. Hakan Fidan'ın Dışişleri Bakanı olacağı kulise yayıldı. Gelecekler bilinmiyordu fakat mevcut bakanların gidecekleri yüzlerinden okunuyordu.
 
Fidan'a salonda büyük ilgi vardı. Misafirler kendisiyle fotoğraf çektirmek için birbiriyle yarıştı.
 
Salondakilerin dikkat kesildiği kişilerden biri de Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan oldu. Aliyev'in hemen arkasında oturan Paşinyan için de Erdoğan bir mesaj verir mi diye bekledik ama temas etmedi. Neticede Paşinyan'ın Ankara'ya gelmesi ülkesi adına büyük iş. Dışarıda karşılaştık, birlikte fotoğraf çektirdik. İlgiden memnundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan "Yeni şeyler söylemenin mücadelesini vermeliyiz" diyerek 'içeri'ye yeni bir sayfa açma önerisinde bulundu.
"Yurtta sulh cihanda sulh" düsturunun lafta kalmayacağını, hayata geçireceklerini söyleyerek de dışarı mesaj verdi.
 
Dünyanın her alanda daha kararlı, daha cesur, daha müşfik, daha aktif bir Türkiye bulacağını ifade etti.
 
Anladığımız üzere, Türkiye Yüzyılı, Türk'ün yüzyılı olacak... Yeni dönemde barışçıl dış politika öne çıkacak.

Şuraya yazıyorum

Candaş kalemlerden bu sıralar kan damlıyor. Kılıçdaroğlu'na "bırak git" diyorlar.
 
Oysa çoğu seçim öncesi gaz veriyor, açık mektuplar yayınlıyorlar, programlarına çıkarıp yağlayıp ballıyorlardı.
 
Kılıçdaroğlu bırakmaz. Düzen devam eder. Bugün isyan edenlerin yarın yine kuzuya döndüğünü görünce hatırlatmak üzere dediklerini şuraya yazıyorum:
 
-"Kemal Bey, artık sizinle gitmiyor, bunu görmeniz gerekiyor. Kazanamıyorsunuz." Fatih Portakal
 
-"CHP'yi geri almadan, Türkiye'yi geri alabilmek mümkün değildir. Tıpış tıpış değil. Defolup gideceksiniz kardeşim!" Yılmaz Özdil.
 
-"Kimseye söz söyletmediler. Sosyal medya yalanlarını gerçekmiş gibi gösterdiler." Deniz Zeyrek
 
-"Kılıçdaroğlu, seçimi kaybetti. Bahane arayamaz. 'Koltukkolik' olamaz. Tahminime göre 'Ben Kemal gidiyorum' diyecektir." Necati Doğru
 
-"Kılıçdaroğlu'nun önüne 'Siz kaybetmediniz. Seçmen yanıldı' yazılı raporlar gelecektir. Ya sonra? Aynı adımları atıp farklı sonuç beklemek yanlıştır." Barış Doster
 
-"Kemal Bey’in değişim isteği de dâhil olmak üzere toplumun verdiği tüm mesajları iyi okuyacağına ve gereğini yapacağına inanıyorum." Uğur Dündar
 
-"Ey CHP'li... Şeytani hilekârlıkla partiyi ele geçirenleri defet CHP genel merkezinden. Partine sahip çık, teslimiyete son ver." Soner Yalçın
 
-"Biz kimsenin emir eri, askeri değiliz. Stratejik seçim zırvaları bitmiştir. Artık dank etti." Cüneyt Özdemir
 
-"Saksıyı aday gösterseydiniz, yüzde 48 alırdı." Fatih Altaylı

Habertürk'te neler oluyor?

Habertürk, seçim öncesi muhalefetin yanında pozisyon aldı.
Fatih Altaylı, seçim sürecini manipüle etmeye kalktı, millî otomobilimize çamur attı.
 
Sevilay Yılman, Kılıçdaroğlu savunuculuğuna soyundu.
 
Nihal Bengisu Karaca, ortada aday yokken Millet İttifakı kimi gösterirse ona oy vereceğini yazdı.
 
Kübra Par, muhalefetin ara bulucusu görüntüsü verdi.
 
'Tokatçı' Muharrem Sarıkaya'nın çoktan gitmesi gerekiyordu.
 
Nagehan Alçı'yı hiç söylemiyorum.
 
Ve muhalefetle birlikte onlar da kaybetti. İlk fatura Fatih Altaylı'ya kesildi.
 
Sonra bazı yazarlar gönderildi. Diğerlerine de 'siyaset yazmayın' denilmiş.
 
Bir zamanların en keskin gazetelerinden biri Milliyet'ti. Sonra daha "renksiz" bir yayın politikası benimsedi. Siyasetten uzaklaştı. Şimdi bence ülkenin en okunur, en iyi gazetelerinden biri...
Kimbilir belki ileride Habertürk'ten de böyle bir şey çıkar.
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.