Gitmek için bir sebep daha EDİRNE “SARAYLI” OLUYOR

Sesli Dinle
A -
A +

Edirne Sarayı 22 hamamı, 21 divanhanesi, 17 cümle kapısı, 14 kasrı, 13 mescidi, 13 koğuşu, 5 mutfağı, 4 kileri ve 6 bin memuruyla şehir gibidir âdeta...

 

Batı’da saray denince şatafat, sefahat ve teşrifat gelir akla. Osmanlı Sarayı ise kısmen sultanın evi, daha ziyade devlet dairesidir. Bünyesinde divan vardır, fetva makamı vardır, serasker, nişancı, defterdar, müşavirler, mübaşirler, nazırlar, memurlar vardır.

 

Yani Bakanlar Kuruludur, Genelkurmay’dır, Danıştay’dır, Sayıştay’dır, Yargıtay’dır...

 

Kolay çalınan bir kapıdır, millet maruzatını bizzat sultana anlatır.

 

Bizim saraylarımız Avrupa’dakiler gibi devasa ve yekpare olmaz. Kralların odaları yarım dönümdür, yer mermer, gök duvar. Ağır perdeler, oturaklı sehpalar, devasa vazolar, okkalı şamdanlar, ipek cibinlikler, atlas yorganlar…  

 

Ben n’ideyim öyle ihtişamı, uzanıp yatamadıktan, çoraplarımı fıydıramadıktan, çekirdek çıtlayamadıktan sonra.

 

Osmanlı sultanları ise makul mekânlarda yaşar. Daireleri mütevazıdır, huzuru sadelikte arar.

 

Büyüklükte Topkapı’dan sonra gelen Edirne Sarayı Tunca kenarına kurulur, mescitler, hamamlar, mutfaklar, hassa fırını, maksemler, kilerler, çeşmeler, havuzlar...

 

Mumhâne, güllaphâne, cephane, kütüphane.

 

Sarayiçi’nde 6 bini vazifeli olmak üzere 40 bin kişi yaşar. Kâtipler, veznedarlar, aşçılar, mehteran, hâcegân, seyisler, bahçevanlar, baltacılar...

 

Kaldı ki halka açıktır, isteyen mesireye gelir, kilimini yayar.

 

 

 

Gitmek için bir sebep daha 
EDİRNE “SARAYLI” OLUYOR

 

 

 

MURAT HAN 1447

 

İlk binayı II. Murat Han yaptırır (1447). Sultan Fatih, baba yadigârını donatır ve Saray-ı Cedid-i Amire çıkar ortaya. Elbette Mimar Şehabeddin de çok şey katar.

 

En dikkat çeken bina Cihannüma Kasrıdır, yedi katlıdır ve sivri külahı ile saraya silüet kazandırır. Has Oda Köşkü, Eyyâm-ı Âhire, Mâbeyn-i Hümâyun gibi isimlerle de anılır.

 

Burası ileride şehzadeler mektebi olacak, padişah adayları devlet erkanı ile buluşacaktır.

 

En üst katı sekizgendir, tavan piramit çatı ile kapatılır. Ortada şirin bir havuz, etrafında sedirler sıralanır.

 

Hışşşt devlet sırrı… Bilirsiniz fıskiye şırıltısı, fısıltıları bastırır.

 

Kasrın duvarları çini ve kalem işleriyle bezenir, tavanlara çıtalar çakılır, üzerine deri gerilir ve ince ince nakışlanır.

 

Sancak-ı şerif, Hırka-i saadet ve hazine için daireler açılır, emanetler itina ile kollanır.

 

 

Gitmek için bir sebep daha 
EDİRNE “SARAYLI” OLUYORŞehitlik

 

 

 

ÂDETA KASABA

 

Malûm İstanbul’un fethi Edirne’de planlanır, hani o surları un ufak eden şahi topları yok mu? Onlar burada dökülür, tıraşlanır, cilalanır, cepheye yollanır.  

 

Türk ev mimarisi de Edirne Sarayında şekil alır, avlu, sofa, kafes, cumba, hayat gibi unsurlar taşraya taşınır.

 

H. 968 (1561) yılında Mimar Sinan’a yaptırılan adalet kasrı kule endamlı bir binadır. İlk katında şerbethâne, ikinci katında divanhane, üstte Edirnekâri bir havuz vardır. Devletliler rahat konuşsun diye padişah aralarına karışmaz, ekseri kafes arkasındadır.

 

Kanuni kanunları burada kaleme alır. Kasrın önünde iki taş kaide bulunur, birine dilekçeler bırakılır (Seng-i Hürmet) diğerinde cezalar açıklanır (Seng-i İbret).

 

Sadece Fatih ve Kanuni değil, II. Selim, IV. Mehmed, II. Mustafa ve I. Ahmed, II. Ahmed ve III. Ahmet Hanlar da Edirne’ye hayrandır. Her biri ilaveler yaptırır, binaların sayısı yüze yaklaşır.  

 

 

Gitmek için bir sebep daha 
EDİRNE “SARAYLI” OLUYOR
Fâtih devri eserlerinden Kum Kasrı Hamamında zarif mermer kurnalar vardır, yer yer kalem işi tezyinata rastlanır. Soğukluk, ılıklık, göbek taşı ve eyvandan müteşekkil üç kubbeli bir binadır. 

 

 

 

TUNCA’YA MERMER YATAK

 

Namazgâh, Kum Kasrı, Değirmen Kasrı, İftar Kasrı, Terazi Kasrı, Bostancıbaşı Kasrı; Şikar Kasrı, Aynalı Kasır, Iydiyye Kasrı...

 

Matbah-ı Amire, Babüssaade...

 

Sarayın beş meydanı vardır, Alay (Kese) Meydanı, Kum (Cihannüma) Meydanı, Divan Meydanı, Valide Sultan Taşlığı ve Çeşme (Enderun) Meydanı...

 

Tunca üzerinde ise Fatih, Kanuni ve Şehabeddin Paşa Köprüleri gerdanlık gibi sıralanır.

 

Mimar Sinan zemini düzeltir, Taşlımüsellim suyunun bir kolunu saraya bağlatır. Taşkınlardan korumak için, Tunca’yı böler, suyun mühim bir kısmını yay biçimli bir kanalla alandan uzaklaştırır

 

II. Beyazıt Tunca zeminini taşla kaplatır, rıhtımlar yaptırır.

 

Bilahare taşlar sökülecek, inşaat malzemesi olacaktır.

 

 

Gitmek için bir sebep daha 
EDİRNE “SARAYLI” OLUYOR
Matbah-ı amire dokuz kubbesi ve üç bacası ile buharlı gemileri andırır... Kasaplar, yamaklar, aşçılar, helvacılar yan yana çalışır. Aşçı Yahya Baba pilav artıklarını Tunca’nın balıklarına ayırır. 

 

 

 

ZELZELE VE YANGINLAR

 

Şerefü’l-mekân bi’l-mekîn demişler. Padişah teşrif etti mi saray şenlenir, aydınlanır, çocukların sünnetleri burada yapılır. Ziyaret aksarsa mahrum ve mahzun olur, manzara donuklaşır.

 

Bazı şehzadeler burada doğar, mesela Cem Sultan’ın tevellüdüne “27 Safer 864-Edirne” yazılır.

 

III. Ahmet Han İstanbul’a gidince (1718) saray metruk kalır, taaa III. Mustafa’ya kadar hiçbir padişah ayak basmaz, bu yarım asırlık sürede bayağı yıpranır.

 

1752’deki korkunç zelzele, 1776’daki büyük yangın...

 

1829 yılında Edirne’yi işgal eden Ruslar sarayı ordugâh olarak kullanır. Müzeyyen kapılardan girer, harabe bırakırlar.  

 

1868-73 arası Vali Hurşit ve Hacı İzzet Paşalar birçok binayı elden geçirtir, tamirat ve tadilat yaptırır.

 

Abdülaziz Han’ın Avrupa dönüşü uğrama ihtimali doğunca tekrar elden geçirilir, tertemiz boyanır.  

 

 

 

Gitmek için bir sebep daha 
EDİRNE “SARAYLI” OLUYOR

 

 

 

AH O RUSLAR

 

93 Harbinde (1877-1878) Ruslar tekrar Edirne’ye dayanır.

 

Zor günlerdir, kışlaya siyaset girmiş, emir komuta zinciri aksamıştır.

 

Cephaneyi kullanma yerine uçurma kararı alınır.

 

Tonlarca barut “bummm” diye patlayıp bitmez üç gün boyunca zemini kaynatır. Güzelim saray berhava olur, taşlar sütunlar etrafa saçılır.

 

Bunlar hem millet hem devlet tarafından toplanır, inşaatlarda kullanılır. Şimdi Süheyl Hoca nasıl kahrolmasın “Sanki ecdat bize saray değil, taşocağı bırakmış!”

 

Eski gravürlere bakarsanız üzülürsünüz, o kuğu endamlı binaların neredeyse tamamı toprağa karışmıştır.

 

Yetmez gibi İngilizler, musallat olmasın mı? Kraliçe için on yedi sandık çini toplanır, Londra’ya yollanır. Günümüzde Victoria-Albert Müzesinin en nadide eserleri arasındadır...

 

YIKA DAĞITA...

 

Edirne 4 işgal, bir harf devrimi yaşar. Rejim değişince tuğralar, kitabeler kazınır, bir devrin başşehri mazisinden koparılır.

 

Hâlbuki beylikten imparatorluğa geçilen devre şahitlik yapmıştır.

 

Bizim için Ahlat ve Malazgirt neyse Edirne de odur, serhat boyudur, Batı kapımızdır.

 

 

Gitmek için bir sebep daha 
EDİRNE “SARAYLI” OLUYOR
Millî Saraylar Başkanı Dr. Yasin Yıldız “Edirne’ye yüzlerce uzmanla gelecek, mesafe alacağız !”

 

 

 

YILLARIN HAYALİ

 

Sarayı ayağa kaldırma işi Edirnelilerin asırlık rüyası. Bu saray hem medeniyetimizi parlatacak hem de nüfusundan fazla turist ağırlayan şehre para kazandıracak.

 

Eskiden de saha ile ilgilenen kurumlarımız olur, hatta yer yer kazılar yapılır. Ama işler tek elden yürümez, belki on ayrı teşkilat imza koymak zorunda olunca, hatlar karışır.

 

Şimdi Edirne Sarayı’nı ayağa kaldırma işi Millî Saraylara verildi. Valilik, Belediye ve Üniversite de yanlarında. Umulur ki en kısa zamanda mesafe alınır.

 

TAŞLAR OTURACAK

 

Edirne’ye gelen turistler Selimiye, Eski Cami, Üç Şerefeli, Muradiye, Bayezid Külliyesi ve Meriç köprüsü ve Ali Paşa Çarşısını görünce hayran kalıyorlar. İyi de bunları yapanlar nasıl bir hayat sürüyorlardı acaba? İşte o sorunun cevabı burada.  

 

Bu çalışma bizim kadar komşu ülkeleri de heyecanlandırıyor, malum bir dönem onlar da buraya bağlıydı. Umulur ki flu kareler netleşecek, sisler puslar dağılacak, boşluklar dolacak...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.