7,7 ve 7,6… Felaket çok büyük çok!..
“1939 Erzincan Depreminden sonraki en büyük felaket…” Bu açıklama Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geldi. Günün ağarmasıyla birlikte on ayrı vilayetten gelen görüntüler her şeyi anlatıyordu. 7,7 ve peşinden 7,6’lık şok!..
Maalesef, boydan boya deprem kuşağı üzerinde yerleşik ülke olarak belli aralıklarla, bu felakete maruz kalıyoruz… Her seferinde aynı manzaralar. Bir tarafta enkaz altındaki canları kurtarabilmek için zamana karşı verilen amansız yarış. Diğer yanda yıkıntıların etrafında, molozların altından canlı çıkmasını bekledikleri yakınlarını görebilmek için gözyaşları içinde bekleşen insanlar… Tek kelime ile insanoğlunun çaresiz kaldığı durum! Alet-edevat, teknoloji, devletin maddi imkânları… Hepsi bir yere kadar. Allahü teala muhafaza buyursun. Hep birlikte acizlik ve çaresizliğimizi seyretmekten başka bir şey yapamıyoruz. Elimizden gelen tek şey dua etmek… Dua, müminlerin kurtuluş reçetesi. Cenab-ı Hak’ka yalvaracağız ve ondan imdat isteyeceğiz. Başka hiçbir şey, böyle felaketlerden bizi koruyamaz ve kurtaramaz.
Evet, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da dile getirdiği üzere, 1939’daki Erzincan Depreminden bu yana, yaşanan en büyük felaketle karşı karşıyayız. Ülke olarak çok büyük bir imtihandan geçiyoruz. İnşallah bu felaketin yaralarını da tez zamanda sararız. Sabaha karşı saat 04.17’de merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan korkunç sarsıntının şiddeti tam130 atom bombasıyla mukayese ediliyor. Peşinden üç tanesi 6,6 şiddetinde olan 78 artçı meydana geldi. Fakat en büyük korku ve dehşet, saat 13.25'te yani ilk depremden yaklaşık 9,5 saat sonra; bu defa Kahramanmaraş Elbistan merkezli, 7,6 şiddetinde yeni bir sarsıntı meydana geldi ve ilkinde hasar almış olan binaları yıktı. Pek çok insan bu enkazın altında kalmaktan son anda kurtulabildi. Malatya’da, bu ikinci depremde yıkılan binanın görüntüsü tek kelimeyle şok ediciydi. Deprem Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Kilis, Osmaniye, Diyarbakır, Adana, Şanlıurfa, Malatya ve Adıyaman’da büyük yıkım yaptı. Bu deprem herhâlde dünya literatürüne çok farklı geçecek… Suriye’de de çok büyük yıkım var. Irak, Lübnan, Mısır, Kıbrıs ve Gürcistan’da da sarsıntılar hissedildi.
Depremin maddi ve manevi bilançosu korkunç. Bu satırlar yazılırken, yıkılan bina sayısı 2824 olarak veriliyordu. Can kaybı da bini geçmişti. Maalesef saatler ilerledikçe bu sayının artması kaçınılmaz görünüyor. Vefat eden vatandaşlarımıza Allahü tealadan rahmet, yaralılara acil şifalar ve kederdide ailelere de sabır ve metanet diliyoruz. İnşallah yıkıntıların altında kurtarılmayı bekleyen insanlarımıza da bir an evvel ulaşılır… Acılar çok büyük ve çok taze. Ancak depreme karşı tedbirler konusunu hatırlamadan da edemeyiz. Her seferinde yıkılan binaların içinde, resmî devlet dairelerinin olması dikkat çekici değil mi? Hatay ve İskenderun’da hastane binası ve polis evinin yıkılması bu cümledendir. Henüz hasar tespit çalışmaları yapılamadığından gerçek rakamları bilmiyoruz. Bu saatten sonra bilmenin de pratikte faydası yok. Ama gelecek için plan-program yaparken bu gerçekleri hep göz önünde tutmamız şart. Maddi ve manevi kayıpların bir diğer önemli sebebi de, şüphesiz ağır hasarlı binaların gereken muameleye tabi tutulmaması…
Ağır hasarlı binayı “hafif hasarlı” diye rapor etmek basbayağı cinayettir. Ne yazık ki bu şekilde yanlış tespitten dolayı, daha önceki depremlerde yıkılmayıp bu sefer yüzlerce, belki binlerce cana mal olan binalar var!.. Esas muhasebeyi bu gibi kritik konularda yapmamız gerekiyor… İhmal ve kusurlar, bize en büyük faturayı yüklüyor. Türkiye ekonomik bakımdan zor bir dönemden geçerken, bu büyük felakete de maruz kaldı. El ele vererek, inşallah bunun da yaralarını saracağız. İlk yardım ve kurtarma çalışmaları için 45 ülkeden teklif gelmiş olması insanlık adına sevindirici. Vatandaşlar olarak bizim de imkânlar dâhilinde seferber olmamız lazım. Bozguncuların yalan haber ve tezviratına kanmadan yardıma koşmamız ve yetkililere kolaylık sağlamamız çok önemli...
Tekrar milletçe başımız sağ olsun. Allahü teala beterinden saklasın. Âmin!