Hastane odasında kendimi epey hesaba çektim...

A -
A +

Anneciğim bir gün demişti ki: “Utanma hissi bir kadına en çok yakışan rütbedir, nişandır, zenginlik, makam ve mevkidir…”

 

 

 

İnsan karakterindeki bütün bozulmalar ve deformasyonlar muhabbet eksikliğinden oluyor. İnsanlar sadece ve sadece muhabbetin zaferiyle huzuru, adaleti, doğruluğu ve birbirleriyle eşit olmayı bulabiliyor.

 

Bu gidişin kim olacak farkında?

 

Kim huzur bulmaz evinde barkında?

 

Çalış, didin, mal topla, sonra bırak,

 

Ne yaparsan yap Hakk'ın emrine bak!

 

Aklım erdiği günden beri bu kadar yalnız başıma kalmamıştım. Bu durumdan mı ne, hastane odasında kendimi epey hesaba çektim, diğer bir ifadeyle iyice hırpalandım. Hatırlayabildiğim bütün mazimi eski bir film şeridi gibi geri sardırarak yeniden seyrettim. Kendi kendime hüzünlendiğim anlar olduğu gibi güldüklerim, hatta yüzümün kızardığı utandıklarım da… Anneciğim bir gün demişti “Utanma hissi bir kadına en çok yakışan rütbedir, nişandır, zenginlik, makam ve mevkidir…” O zaman ayaklarım yere basmadığından olsa gerek “Geri kafalılardan, gerici sözler...” deyip geçmiş, zavallıyı alaya bile almıştım.

 

Dört beş yaşlarında vardım, bir gün heyecanla fırlamıştım banyodan: “Anneeeeee! Maymun gözü kadar bir balon çıktı burnumdan!” Kadın ne demek istediğimi anlamış olmalı ki koşarak geldi, “Hay Allah iyiliğini versin Meryem Jale’m!” deyip elindeki mendille burnumu silmiş, yanağıma bir öpücük kondurmuştu. Çocuk aklı neylersin...

 

Serpilip gelişmiş olmalıyım ki erkeklerin dikkatini çekiyordum. Ailemize inat süslenip püslenip sokağa çıkmaktan büyük bir zevk alıyordum. Canım anneciğimin “Kızım yapma etme…” diye başlayan yalvarmalarına bende masumane cevap çoktu: “Anne, merak etme, sesimi erkeklere duyurmakla namusum kirlenmez! Ha elim açıktaymış, ha da baldırlarım! Ne bu telaş? Gezip tozmaktan, gülüp eğlenmekten, sevip sevilmekten dolayı kıyamet mi kopar? Nerede görülmüş dünyanın yıkıldığı? Avrupa en âlâsını yapıyor, adamların memleketinde zelzele bile olmuyor. Olsa da kimsecikler zarar görmüyor. “Niçin öyle?” Kafanızı iki elinizin arasına alıp hiç düşündünüz mü? Hiç kendinize bu veya benzeri sualleri sorabildiniz mi? Nerede o kabiliyet? Çünkü onlar adam gibi çalışmışlar, hurafelerle uğraşmamışlar. Üretmişler, eğlenmenin, gezip tozmanın en âlâsını yapmışlar. Hem üstün teknolojiye sahipler, hem dünyanın tadını çıkarıyorlar! Anlayacağınız, nerede ne yapacaklarını biliyorlar! Bakın onlar Ay’ı fethetti gezegenlere yöneldiler, bizler daha kızlarının etek boyuyla, başının kılı tüyü göründü, görünmedi, kavgalarıyla uğraşıyoruz! Çok gerideyiz çook!”

 

Daha neler sayar dökerdim. Zavallı kadıncağızın nefesi kesilir, boynunu büker öylesine kalakalırdı.

 

Biz Avrupa’nın oyun, eğlence ve her türlü hayat tarzını delicesine kabullenmiş, hatta bazı sahalarda onları geride bile bırakmıştık. Avrupa yüksek ve en son teknolojileriyle dünyayı yerinden oynatan makinalar, cihazlar üretirken bu sahada bizde tık bile yoktu. Söylediklerimizle yaptıklarımız birbirine uymuyordu. Tam bir tezat içindeydik ama bunu bize soracak, suçluları arayıp bulacak kafa da yoktu, kimsecikler de... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.