Yalan yok, o sinirle hanıma bi’ tokat attım

Sesli Dinle
A -
A +

Düğünler üzer beni… Gelin adına…

 

Beklediğini bulamayacağını daha baştan bilirim.

 

Hiçbir erkek, hiçbir kadını tam olarak mutlu edemez çünkü…

 

Süslenmiş, kına yakılmış gelin, hep kurbanlık koyun duygusu verir bana…

 

Davul - zurna hüzündür; belki de biz doğu çocuklarının ninnilerine, öykülerine, acılarına, zorluklarına, hatıralarına yoldaşlık ettiği için…

 

“Pembe panjur, biri kız biri erkek, iki çocuk” hayallerinin ömrü kısadır.

 

Evlenince roller biter, makyajlar silinir, gerçekler başlar.

 

Beş yıl flört edip, iki yıl evli kalamamanın sebebi budur.

 

Büyüyü bozan genellikle erkek olur. Ortalığa bırakılan kokmuş çorap teki, çekilmeyen sifon, yıkanmayan dişler, ödenecek taksit tartışması veya her şeye karışan bir kaynana, romantizmin katili olur.

 

Kaç kapalı kapı ardında kaç dram yaşanıyor sessiz sedasız, kim bilir!..

 

Kim bilir kaç çatının üstüne karabulutlar çöküyor, akşamın karanlığıyla…

 

Anneler mutlu olsun diye yapılan, anneler mutsuz oldu diye bitirilen evlilikler…

 

Neyse…

 

★ ★ ★

 

Geçen hafta oynanan Beşiktaş - Alanyaspor maçının devre arasında, "fuayede" çay içerken, tanıdığım bir foto muhabiri yanıma geldi.

 

Motor gibi konuşuyordu:

 

★ ★ ★

 

- Kıt kanaat geçiniyoz işte be abi... Şikâyetçi değilim haa... Haşa… Taş oluruz!

 

Ellerinizden öper, bir de kızım var abi, koleje gidiyor.

 

Etimize budumuza bakmadan bir de tutup araba kampanyasına girdik mi? Haydaaa!

 

Maddi olaraktan zor günler yaşıyom aslında. Yannış anlama, iş filan istemiyom, çalıştığım gazeteden memnunum. Burhan Abi müdür değil, baba gibi, Allah’ı var.

 

Asıl üzüntüm, eşime para veremiyom. Onun da ihtiyaçları oluyo biliyon mu; ama asildir, problem etmez.

 

Öyle çan çan konuşup kafa ütülemez.

 

Geçtiğimiz ay başında bu şey parası veriyolar ya, neydi yaa... Tikıt tikıt... Onun parasını eşime veriim dedim. Zaten ara sıra para versem de, bir süre sonra geri istiyom.

 

N’aapiim abi biz dışarıdayız, beş parasız sokağa çıkılmaz di mi?

 

Dur bi' sigara yakiim; alır mısın?

 

Diyeceğim o ki... Ne diyodum yaa?

 

Hah, "Bi' iki yüz lira ver" dedim eşime dün sabah...

 

“Yok ki” demez mi?

 

Yahu, daha iki gün önce dokuz yüz lira vermişim!

 

Bağırdım çağırdım; bir de tokat patlattım. Çok şiddet yanlısı değilim aslında, sinirime dokunmayacan ama…

 

Neyse, sadece ağladı hanım, bi' şey demedi.

 

Çocuğun önünde böyle bi' tartışmadan ben de üzüldüm ama...

 

Gece salonda, kanepede yattım.

 

Sabah işe gitmeden önce kahvaltıdayım. Bak, dargın olsak da kırgın olsak da asla kahvaltı hazırlamayı aksatmaz, sağ olsun.

 

Doksan dokuz, iki bin yirmi iki... Eee, matematiğim kötü, yirmi küsur yıldır evliyiz, hiç kahvaltı yapmadan evden çıkmadım, Allah seni inandırsın.

 

Ne anlatıyordum ben?

 

Hah, akşamdan küs yattık.

 

Sabah kahvaltı hazırlamış. Apar topar yiyip gazeteye gideceğim.

 

Geldi tebessümle beni öptü. Hep o barışır zaten. Bana kalsa ömür boyu küsüz!

 

Elleri arkasındaydı; hoop bi' sürpriz!

 

Küçük bir paket uzattı, açtım; işte şu kolumdaki saat!

 

Evlilik yıl dönümümüzmüş meğer...

 

Kırk yılda bir verdiğim parayı benim için harcamış.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.