Türkiye çok değişecek

Sesli Dinle
A -
A +

Batı, “2023’teki dünyanın en önemli seçimi Türkiye’de olacak” diyordu.

 

Kartların yeniden karıldığı, yeni bölüşümlerin yapıldığı ‘değişen dünya’da, kendilerine ayak bağı olan Erdoğan’ı iktidardan indirmek için özellikle son 10 yıldır bütün yolları denemişler, son kozları bu seçim kalmıştı…

 

Onu da tükettiler!

 

Üstün feraset sahibi Anadolu insanı, üzerine tekrar giydirilmek istenen deli gömleğini yırtıp attı...

 

Hem Meclis’te çoğunluğu yeniden Cumhur İttifakı’na verdi, hem de 21 yıldır ayakları Türkiye dışında hiçbir yere basmayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a anahtarı teslim etti.

 

Bundan sonrasını, yerli ve millî politikalarla Erdoğan’a daha güçlü bir alternatif oluşturmak yerine, terör örgütlerini yeniden diriltmeyi, millî politikalara sadık kalanları yargılamayı vadedip, başkalarına maşa olarak iktidara gelebileceklerini zannedenler düşünsün.

 

Büyük tehlikeyi atlattığımıza göre, şimdi önümüze bakma vaktidir.

 

     ***

 

Devletler, bireyler gibi hissî davranmaz.

 

Bize düşen ‘güvenilir’ insanları işbaşına getirmektir, onu da yaptık çok şükür.

 

Bundan sonrası, yetkilendirdiğimiz kişilerin işi.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu an dünya liderleri arasındaki en tecrübeli isimlerden biri.

 

Avrupa, Merkel’in de gidişiyle bu konuda en büyük sıkıntıyı yaşayan bölge.

 

Yeni dünyada oyun kurucular ABD, Çin, Rusya ve Türkiye.

 

Neticeyi, önümüzdeki 5-10 yıl içerisinde işte bu ülkeler arasındaki gizli-açık “bilek güreşi” ve strateji belirleyecek.

 

Elbette iş birlikleri de olacak, çatışmalar da…

 

     ***

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi tecrübeli bir liderin, kritik atamalarda bunu dikkate aldığı çok açık.

 

Erdoğan, birilerinin dediği gibi hiç umulmadık bir anda şapkadan tavşan çıkarabilen, kıvrak politika değişiklikleri yapabilen bir lider.

 

Hiçbirisi tesadüfi değil; zamanın ve günün şartları neyi gerektiriyorsa hiç çekinmeden bunu yapan ve gerektiğinde risk alabilen bir kişilik.

 

Öyle olmasa, 21 yıldır bunca badireyi atlatıp, Türkiye’yi pek çok alanda nasıl ileri taşıyabilirdi?

 

28 Mayıs seçimlerinden hemen sonra, Batı’daki ‘yumuşama ve birlikte çalışma’ sinyali veren tavır değişikliğine karşı, Erdoğan’ın da yeni bir pozisyon aldığı çok açık.

 

Bunu özellikle ekonomide görüyoruz.

 

Nitekim en büyük ihracatı Avrupa Birliği ülkelerine yapıyoruz ve -tıpkı Çin’in yaptığı gibi- Batı’dan daha fazla yatırım çekmek istiyoruz.

 

Sadece Doğu’ya yaslanarak yol yürüyemeyiz…

 

Bu hem riskli, hem de Türkiye gibi stratejik konuma ve iş birliklerine sahip ülke için akılcılıktan uzak bir tavır olur.

 

İki kanatla uçmak zorundayız, tam da bunu yapıyoruz.

 

     ***

 

Ancak, ekonomide yeni adımlar atılırken, son iki yıldır izlenen ve “üretimi artırmayı hedefleyen” politikaya ters düşülmeyeceğini de zaman içerisinde görmüş olacağız.

 

Aksi, çarkları durdurmak olur ki, buna Erdoğan asla izin vermez, nitekim açıklanan hedeflerden de bunu görüyoruz.

 

Sonuç olarak, yöntemde değişiklikler yapılsa da, ana hedefler belli;

  • Öncelikle pandemi ve deprem felaketinin sebep olduğu yüz milyarlarca dolarlık zararı hızlıca telafi etmek.

  • Dünyanın içinde bulunduğu savaş ve çatışma ortamından Türkiye’yi en az zararla çıkarmak.

  • Ekonomimizi, saldırıların başladığı 2013 öncesine döndürmek, üretimi ve ihracatı daha da artırmak.

  • EYT ve maaş artışları gibi vatandaşın refahını artıran çözümlerin ardından, millî geliri 14-15 bin dolara yükseltecek hamleler gerçekleştirmek.

  • Doğalgaz, petrol ve altın gibi yer altı zenginliklerimizin çoğaltılmasına yönelik çalışmalara daha da hız vermek.

  • Bugüne kadar doğalgazı ve teknolojiyi sadece ithal edip tüketen Türkiye’yi, doğalgaz ve daha fazla yüksek teknoloji ürünü ihraç eden ülke konumuna taşımak.

  • Kardeş Türk cumhuriyetleri, Orta Doğu ve Afrika ile stratejik ve ekonomik bağları daha da kuvvetlendirmek.

  • Terörü, Suriye ve Irak sınırımızdaki tehditleri tamamen bertaraf etmek ve Suriye savaşının sebep olduğu göç yükünü hafifletmek.

  • Türkiye’yi savunmada, teknolojide en ileri ülkeler düzeyine taşımak.

  • Eğitimde geri kaldığımız, gençliğimizi tehdit eden meseleleri çözmek.

  • Gerektiği kadar iş birliği yapan, ancak hiçbir ülke ya da güç merkezine hiçbir konuda bağımlı olmayan bir Türkiye inşa etmek.

     ***

 

Bunlar tastamam gerçekleştiğinde Türkiye çok değişecek.

 

En değerlisi de, -eğer başarabilirsek- sömürülmeyi ve başkalarına köle olmayı kabullenenleri tekrar kazanmamızı sağlayan ‘zihniyet devrimi’ olacak.

 

“Biz yapamayız” ön yargısı nasıl kırıldıysa bir gün bu da kırılır umudundayız.

 

Bunun için özellikle eğitim sistemimizin yeniden ele alınması lazım.

 

Özellikle de üniversitelerde.

 

“Önceliğimiz eğitim olacak” diyen Sayın Cumhurbaşkanımızın, göreve başlarken tekrarladığı ‘kucaklaşma’ mesajının temelinde de işte bu çaba vardır.

 

Ne yapıp edip, kendi ülkesine ve milletine hor bakan, özellikle de Batı’ya hayranlık besleyen kitleyi kazanmalıyız.

 

Erdoğan’ın çağrısına karşılık, inadına “düşmanlık” diyenlerin niyeti de bu normalleşmeyi önleme çabasıdır.

 

Siz düşünün, ya bunlar bir de iktidara gelseydi…

 

Şunların hangi birini, nasıl konuşacaktık!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.