Hücrelerine de sirayet etmiş!

Sesli Dinle
A -
A +

Cemil Koçak Hoca’ya ait sosyal medya hesabından gün geçmiyor ki CHP ve CHP tarihine dair hiciv dolu paylaşımlar yapılmıyor olsun.

 

CHP’nin tarihini Türkiye’de en iyi bilen ve bu konuda sayısız eser kaleme alan Cemil Hoca, geçtiğimiz gün aynen şu mesajı paylaştı:

 

"Meğer bütün CHP'liler, seçimi neden kaybedeceklerini önceden biliyorlarmış; fakat bunu seçim kaybedilince açıklamayı uygun görmüşler. Hepsinin birer strateji ve taktik dehası olduğu çok açık!.."

 

İnsan aklı ile alay edercesine şimdi neden Kılıçdaroğlu ile olmaz diye vaaz verenler döküldü piyasaya. Cemil Hoca’nın tabiriyle meğer hepsi aslında Kılıçdaroğlu ile olmayacağını biliyormuş…

 

Kendi sosyal medya hesaplarından anket yapıp, "Kılıçdaroğlu en az yüzde 60 alıyor" diyeninden tutun da "Kılıçdaroğlu’na oy veren milliyetçi seçmen Sinan Oğan’a oy verenden beş kat daha fazla" diye yazı kaleme alanına, "seçimlere Rus müdahalesi duyumları alıyoruz" diye konuşanlardan, bozuk ağzı ile her gün sayısız küfürlü mesaj paylaşan işsiz gazeteciye varana kadar hepsi ama hepsi şimdi bu işin başından bu yana sonucunun belli olduğunu yazıp çizmekteler...

 

 

 

Tek adam Kılıçdaroğlu

 

 

 

Onlar kendi aralarında tartışadursun sözde demokrat amca Kılıçdaroğlu, parti içindeki konumunu daha da tahkim edecek adımları seri şekilde atmaya devam ediyor.

 

Ekrem İmamoğlu ise bu şartlarda açık ve aleni bir tavır ortaya koyarak Kılıçdaroğlu’nun tek adamlığına karşı bir duruş sergilemezse, ikbal ve istikbali Kılıçdaroğlu’nun iki dudağı arasında olacaktır.

 

Bu konuda ortaya çıkabilecek muhtemel senaryoları "Demokrat amcaymış"(*) isimli yazımda daha önce paylaşmıştım. Dileyenler muhtemel ortaya çıkacak senaryolara mezkûr yazı üzerinden tekrar göz atabilir.

 

 

 

Liyakat sakızı

 

 

 

Son beş yıldan bu yana muhalefet, her fırsat bulduğunda iktidarı liyakatli kadroları göreve getirmemekle itham ediyor.

 

Elhak, Alev Alatlı Hoca’nın tabiri ile liyakat, bu toprakların son 250 yıldan bu yana en fazla ihtiyaç duyduğu kavram.

 

Liyakat kavramının sadece kamudaki istihdam üzerinden eleştiriliyor olması ise son derece önemli bir olgu. Bu perspektiften konuya baktığımızda var olan rahatsızlığın ana sebebi, liyakatten ziyade kamu kaynaklarının üleşimi.

 

 

 

Neden son 250 sene?

 

 

 

Alatlı bir röportajında Sultan 3. Mustafa'nın "Cihangir" mahlasıyla yazdığı bir dörtlüğe referans vererek konuyu açıklığa kavuşturuyor. Sultan 3. Mustafa padişah olmasına rağmen "Yıkılıpdur bu cihan sanma ki bizde düzele/Devlet-i çerh-i deni verdi kamu müptezele/Şimdi ebvab-i saadetle gezen hep hazele/İşimiz kaldı heman merhamet-i Lem Yezel'e" diye yakınıyor.

 

Günümüz Türkçesinde mealen, "Yıkılıp gitmektedir bu dünya, sanma ki bizde düzele/Aşağılık felek tümden bıraktı devleti müptezele/Şimdi saadet kapılarında gezenler hepten alçaklar/İşimiz artık kaldı Allah'ın merhametine" diyor...

 

Peki liyakat konusunu âdeta bir sakız gibi çiğneyen CHP, söz konusu kendisi olduğunda nasıl hareket ediyor?

 

CHP’nin yerel yönetimlerde ortaya koyduğu yönetim tarzı, liyakat kelimesinin CHP’ye on beden büyük bir kavram olduğunu bizlere her gün yaşatarak öğretiyor.

 

Konu CHP Genel Merkezi olduğunda ise, durum daha da içler acısı.

 

Erdoğan Toprak, Faik Öztrak, Engin Altay, İlhan Kesici, Veli Ağbaba, Özgür Özel, Mahmut Tanal, Bülent Tezcan gibi daha birçok isim hiç değişmeksizin yıllardır CHP’nin vitrininde, yönetim kurullarında ya da Meclis’te.

 

CHP son 20 sene içinde tek bir başarı ortaya koyamadığı hâlde, neden bu isimler ile ısrarla yol yüründüğü aslında çok açık.

 

 

 

Neden?

 

 

 

İsterseniz nedenini şu mesel üzerinden izah edelim.

 

Sadrazam ve İncili Çavuş bir gün tebdil-i kıyafet ile çarşı pazarı dolaşıp denetim yaparlar. O sırada balık pazarına gelirler. İncili Çavuş balık tezgâhlarındaki balıkların kuyruğunu koklayınca sadrazam dayanamaz ve sorar: "Ey İncili, bilmez misin balık baştan kokar, lakin sen sürekli kuyruğu koklamaktasın?"

 

Hazırcevaplığı ile tanınan İncili cevabı yapıştırır: "Devletlim, baş kokalı çok olmuş da kuyruğa da sirayet etmiş mi ona bakarım!.."

 

Sayısız seçim kaybetmesine rağmen oturduğu koltuktan kalkmayan, bu hakikate rağmen her seçimi kazanmış rakibine "tek adam", kendisine ise "demokrat amca" diyen bir genel başkanın liyakat anlayışı ne olabilirdi ki?

 

Kılıçdaroğlu’nda gördüğünüz ya da göremediğiniz her ne varsa, bire bir yönetim kadrosunda da var.

 

Sanırım bu bozulma kuyruğa kadar sirayet etmekle kalmamış, artık partinin hücrelerine kadar tesir etmiş durumda.

 

O yüzden, Kılıçdaroğlu gittiğinde parti kolayca kendine gelir mi sorusunu daha sık sormanın zamanı.

 

.....

 

(*) www.turkiyegazetesi.com.tr/kose-yazilari/yusuf-alabarda/demokrat-amcaymis-638415

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.