Metnin içerisindeki kalem izleri

Sesli Dinle
A -
A +

En son yazımda Altılı Masa tarafından ortaya konulan Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nde yer alan savunma, güvenlik, terörle mücadele ve savunma sanayiine dair konuları ayrı bir yazı ile değerlendireceğim diye belirtmiştim.

 

Geçtiğimiz yazımda bu mutabakat metnini kendi içerisinde üç ana gruba ayırmıştım.

 

Birinci grup içerisine alabileceğimiz bölümde, ortalama tüm vatandaşların itiraz etmeyeceği genel geçer ifadeler, ikinci grup içerisinde ise zaten yapılanın tekrarı niteliğinde yazılmış mahcup ifadeler, üçüncü grup içerisinde hem eskiye dönüşe dair vaatler hem de Türkiye’yi Soğuk Savaş yıllarından günümüze kadar domine eden Batı siyasetinin yörüngesine tekrar oturtmaya dair vaatler mevcut.

 

Elbette üçüncü gruba dair kaleme alınan cümleler özenle seçilmiş bir lisan ile kaleme alınmış.

 

Peki savunma, güvenlik, terörle mücadele ve savunma sanayiine dair metinde neler var?

 

TSK’nın stratejik kurumsal yönetiminde personelin yetiştirilmesi ve terfilerinde, yüksek askerî şûra kararlarında ehliyet, liyakat ve objektif kriterlerin esas alınacağı bir yapı oluşturulacağına dair ifadeler son derece önemli.

 

TSK, özellikle 15 Temmuz sonrası dünyanın gıpta ile izlediği dört geniş kapsamlı ve çok başarılı harekâtı Suriye’de icra etmişken, Irak’ın kuzeyinde Pençe harekâtlarını son derece başarıyla yürütürken hangi liyakatsizlik masayı rahatsız etmiş olabilir?

 

Genelkurmay Başkanlığının ışıkları siyasete had bildirmek için değil de ülkenin güvenliği için sabahlara kadar yanarken, Güney Kafkasya’dan Kuzey Afrika’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada âdeta soluk almadan görevlerini başarıyla ifa etmiş bir TSK’nın liyakatten uzak olduğuna dair ellerinde hangi veri mevcuttur acaba?

 

Yoksa TSK personelinin yetiştirilmesine dair ortaya konulan yukarıdaki ifadeler, RAND Corperation denilen merkezin müfredat rahatsızlığı ile aynı olmasın?

 

Aklıma, acaba bu metinde kalem oynatanlardan birisi de Rand Corporation denen merkezin sıklıkla atıfta bulunduğu kişi mi diye gelmedi değil hani.

 

İşte tam bunu düşünürken, o değil de acaba Crest Foundation tarafından beslenen Türkiye merkezli düşünce kuruluşunun kontörlü klavyeleri mi bu maddeleri kaleme aldı diye aklıma geliyor ama neyse...

 

Gelelim izaha muhtaç diğer önemli maddeye.

 

Büyük savunma tedarik projelerini, kuvvet yapısı ve kuvvet planlamasını bozmayacak şekilde somut güvenlik ortam ve ihtiyacına uygun, ülkenin dış politikası ile çelişmeyen bir biçimde yöneteceğiz ifadeleri de son derece sorunlu ifadeler.

 

O zaman bu ifadelerden bazı büyük savunma ve tedarik projeleri, hem kuvvet yapılanmaları ile hem de dış politika ile çelişiyor anlamı çıkabilir ya da masa, iktidara geldiği takdirde ortaya konulacak dış politika değişikliğinin büyük tedarik projelerine muhtemel yansıması burada ifade edilmiş olabilir.

 

 

Hangi büyük savunma tedarik projeleri?

 

 

Millî Muharip Uçak projesi mi?

 

Yoksa Altay Tank projesi mi?

 

Kızılelma, TB3 ya da TCG Anadolu mu?

 

Denizaltı programı mı?

 

Bunlardan hangisinin kastedildiği açıkta bırakılmış lakin anlaşılan bazı büyük savunma tedariki projeleri birtakım gerekçeler ile akamete uğratılacak şimdi de bu ifadeler ile açık açık bir temel atılmış.

 

Güney Kafkasya’dan Kuzey Afrika’ya kadar olan coğrafyada ABD ve Batı’yı rahatsız eden tüm harici siyasette büyük kırılmaların yaşanacağı ve bununla mütenasip bir savunma sanayi yürütüleceğini buradan anlayabiliyoruz.

 

O zaman Babacan’ın açıklamaları kulağına fısıldanan bazı hususların kontrolsüz dışavurumu mu?

 

Zaten uzunca bir zamandan bu yana Kafkasya’da, Afrika’da ve Balkanlarda istikrar ve huzur istiyorsanız Türkiye’nin savunma sanayii ürünlerinin bu coğrafyaya satışlarını mutlaka engellemelisiniz diye hançeresini yırtan ABD medyası ve onlara iliştirilmiş istihbarat kalemleri yazıyor ve konuşuyorlardı.

 

Eminim bu ifadeler ile onlardan da kocaman bir aferin almışlardır.

 

Kuvvet komutanlıklarının tekrardan Genelkurmay Başkanına bağlanması vaadi temelde çok yanlış görülmemekle birlikte bunun tarihî arka planı başka bir konu.

 

Malumunuz kuvvet komutanlıkları 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında yapı olarak Millî Savunma Bakanına doğrudan bağlandı. Bunun altında yatan en önemli gerekçe ise, darbelerin hiyerarşik yapısına neşter atmaktı.

 

Hatırlarsanız 15 Temmuz akşamı darbeye karşı direnen bazı generaller bile darbeye direniş gerekçelerini darbenin hiyerarşik bir yapıdan mahrum oluşu ile izah etmişlerdi.

 

Demek ki hiyerarşik bir darbe girişiminin başarı zeminine oturması daha yüksek bir ihtimal.

 

Bu gerçek göz ardı edilerek böyle bir madde buraya konulmuş olabilir mi?

 

Hiç sanmam, anlaşılan birileri metni kaleme alınırken, ileride darbeye teşebbüs ettiklerinde başarıya giden yolların virajsız ve düz olması konusunda epey çaba sarf etmiş.

 

 

Terörizm ile mücadele

 

 

Bu metin kaleme alınırken bir akıl dahi çıkıp ‘Yahu, biz yine metne tek kelime PKK, YPG ve FETÖ kelimesi koymadık ve bu konu üzerinden bizi kıyasıya eleştirecekler’ dememiş midir?

 

Elbette bu ifadeleri koymadıkları için eleştirileceklerini bal gibi biliyorlar, lakin mezkûr terör örgütlerinin isimlerinin buraya koyulması HDP tarafından ve FETÖ tarafından kırmızı çizgi olarak kabul edileceğinden fincancı katırları itina ile ürkütülmemiş.

 

Akıllı sınır inşa edeceklermiş.

 

Bu ifadeleri görünce ülkenin doğu ve güney sınırlarına her türden teknoloji ile donatılmış binlerce km uzunluğundaki akıllı sınırlar geldi ve sustum.

 

Bu ülkeyi yönetmeye talip olanlar olarak bu ülkenin gerçeklerinden bu kadar uzak olamazsınız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.