Necip Fazıl Kısakürek'in 33. ölüm yıl dönümü

Düzenleyen:
Necip Fazıl Kısakürek'in 33. ölüm yıl dönümü

KÜLTÜR - SANAT Haberleri

Üstad Necip Fazıl Kısakürek 25 Mayıs 1983'te vefat etmişti. Usta şair Necip Fazıl 33. ölüm yıl dönümünde bir kez daha anıldı.

79 yaşında vefat eden Üstad Necip Fazıl, Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının ve düşünce hayatının çok yönlü, çok özel, yaşamı ve eserleriyle derin izler bırakan simalardan biridir. İşte Usta Şair Necip Fazıl'ın hayat hikayesi...

Necip Fazıl KISAKÜREK: (26 Mayıs 1905 İstanbul-25 Mayıs 1983)

Kahramanmaraşlı bir aileden gelen Necip Fazıl'ın çocukluğu, emekli mahkeme reisi büyük babasının İstanbul Çemberlitaş'taki konağında geçti.İlk ve orta öğrenimini Amerikan ve Fransız kolejleri ile Bahriye Mektebi'nde tamamladı. Lisedeki hocaları arasında Yahya Kemal de vardı. İstanbul edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdikten sonra gönderildiği Fransa'da Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde okudu. Türkiye'ye döndüğü 1928 yılından sonra çeşitli işlerde çalıştı. İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde hocalık yaptı(1939-43). Edebiyat dünyasına 17 yaşında girdi ve ilk şiirleri 1922'de Yeni Mecmu'da yayımlandı. Milli Mecmua ve Yeni Hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle kendisinden söz ettirdi. 1934 yılında Abdülhakim Arvasi'yi tanıdıktan sonra fikir hayatında görülen büyük  değişme, yazı ve şiirlerinede yansıdı. 1943'te yayımladığı Büyük Doğu ise, 14 Haziran 1978 tarihine kadar haftalık, aylık ve günlük olarak aralıklarla çıktı.

BAZI ESERLERİ

Şiir: Örümcek Ağı (1925), Kaldırımlar (1928), Çile (1962), Şiirlerim (1969); Oyun: Tohum (1935), Bir Adam Yaratmak (1938), Para (1942), Reis Bey (1964), Ahşap Konak(1964); Hikaye: Bir Kaç Hikaye Bir Kaç Tahlil (1933), Ruh Burkuntusundan Hikayeler(1965), Hikayelerim (1973); Roman: Aynadaki Yalan(1970), Kafa Kağıdı(1983); Tasavvuf: Halkdan Pırıltılar (1948), Çöle İnen Nur (1950), Altun Halka (1960), Tanrı Kulundan Dinlediklerim (1968): Hatıra: Cinnet Mustatili (1955), Büyük Kapı (1965, O ve Ben Adıyla 1974).

EYÜP BELEDİYESİ'NDE DÜZENLENEN ETKİNLİKTE ÜSTAD NECİP FAZIL ANILDI 

Üstad Necip Fazıl, yeni nesil gençlere ışık tutmaya ve şiirleriyle bizleri kendine hayran bırakmayı başarıyor. Eyüp Belediyesi, Eyüp İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi’nin katkılarıyla düzenlenen ve 2-6 Mayıs tarihlerinde yapılan ‘Necip Fazıl Günleri’nin açılış programı Eyüp Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.

Panele, Eyüp Belediyesi Kültür Şube Müdürü Davut Akgül, Eyüp İlçe Milli Eğitim Müdürü Murat Öğütcü, Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı, konuşmacılar, lise öğretmenleri ve öğrencileri katıldı. Açılış panelinde konuşan Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı, “Öncü isimleri yeni nesillere tanıştırma derdiyle bu programı düzenlemiş bulunmaktayız. Necip Fazıl büyük bir dava adamı ve bir edebiyat öncüsüdür. Necip Fazıl’ın anlaşılması demek, yarın ki Türkiye’nin anlaşılması demektir” dedi.

Necip Fazıl KISAKÜREK çocukluk hatıralarını anlatırken, içinde doğup büyüdüğü konağı en ince ayrıntılarına kadar tasvir eder:

''Çemberlitaş'ta, Sultanahmet'e doğru inen sokaklardan birinde, kocaman bir konakta doğmuşum...

Harem ve selamlık halinde iki kapılı, dört katlı ve bilmem kaç odalı bu konak, içinde, yakıcı hatıraların kaynaştığı tütsü çanağıdır. Renk renk, şekil şekil, fısıltı hatıralar... Bazen de çığlık çığlık...  Çocuk denecek kadar gençken yazdığım' Bir Yalnızlık Gecesinin Vehimleri' isimli hikayemdeki mekan işte bu konak... 

Selamlık kapısının önünde, bodrum katının üstünde, birkaç merdivenle çıkılan köşeleme mermer gibi bir sahanlık ve yanında küçük bir bahçe... Mermer sahanlığa, üst katın çıkıntısından iki sütun iniyor. Ve giriş Kapısı... 

Asıl bahçe, büyük bahçe, konağın arkasında... Bahçenin iki ucunda, uşak odası ve çamaşırhane, iki ayrı binacık...  Ortada, yakın bir bildik gibi suratının bütün çizgileriyle tanıdığım bir dut ağacı. Bahçenin konak tarafında, dikine batırılmış çakıl taşlarından daracık bir yol.

Bahçeye, komşu konakların arka cepheleri bakıyor. Şu esvapçıbaşının, şu bilmem kimin evi...

Konağın içi müthiş girifit. Kocaman salon... Sofalar üzerinde büyüklü küçüklü odalar; ve odalardan geçtikçe oradan buradan sağa sola kıvrılan dehlizler, geçitler, aralıklar, bölükler, merdivenler... Her tarafı loş, her köşede her an akşam havası...rutubet kokuyor her taraf...''[O ve Ben] 

Konakta en önemli konuma sahip olan büyük babasını da anlatan Necip Fazıl, dedesinin üzerindeki etkisini ve yetişmesindeki yerini şu satırlarla dile getirir:

''Büyük babamı görüyorum; Aşağı kattaki yemek salonunda, büyük sofranın başında... Etrafında haremi,kızları,torunları ve gelini... Solunda ve yanı başında ben varım... Hava soğuksa muhakkak onun kürküne bürülüyüm...

Şairimizin 1940'ta yazdığı, çocukluğundan da ipuçları veren ''Nakarat'' şiiri:

Küçükken derdi ki, dadım:
Çoğu gitti, azı kaldı.
Büyüdüm, ihtiyarladım,
Çoğu gitti, azı kaldı.

Vur kazmayı dağa Ferhat
Çoğu gitti, azı kaldı.
Kişne kır at, kişne kır at
Çoğu gitti, azı kaldı.

Doğar bir gün benim günüm,
Çoğu gitti, azı kaldı.
Kırk gün, kırk gece düğünüm,
Çoğu gitti, azı kaldı.

Ektik, ektik, yetişecek,
Çoğu gitti, azı kaldı.
Bütün yollar bitişecek,
Çoğu gitti, azı kaldı.

Bir gün anlaşılır şiir;
Çoğu gitti, azı kaldı.
Ekmek gibi azizleşir,
Çoğu gitti, azı kaldı…

Düzenleyen:  - KÜLTÜR - SANAT
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...