Karanlık mazi yine deşiliyor

Karanlık mazi yine deşiliyor

KÜLTüR - SANAT Haberleri

Siyahi yönetmen Spike Lee’nin “Karanlıkla Karşı Karşıya” filmi Amerikan ırkçılık tarihine çarpıcı bir bakış sunsa da sert üslubu ve dokümantere kaçan anlatımıyla beklentilerin altında kalıyor.

MURAT ÖZTEKİN

Her ne kadar Hollywood son yıllarda büyük bir sığlığa hapsolsa da Amerika’nın mazisi, eşeledikçe karanlık ve bir o kadar da orijinal hikâyeler bulmaya müsait. Amerikan sinemasının asi, sert ve politik karakteriyle tanınan siyahi yönetmeni Spike Lee de, Türkiye’de “Karanlıkla Karşı Karşıya” ismiyle gösterime giren “BlacKkKlansman” filminde tam da tarzına uygun bir hikâyeyi, yakın tarihten beyazperdeye taşıyor. “Do the Right Thing” ve “Malcolm X” gibi ırkçılık karşıtı filmleriyle tanınan yönetmen Lee, bu defa faşist teşkilat Ku Klux Klan’ın içerisine sızan siyahi polis Ron Stallworth’ün yaşanmış hikâyesi üzerinden bugünün ABD politikalarını tenkit ediyor. Filmin oyuncu kadrosunda John David Washington’ın yanı sıra Adam Driver, Topher Grace ve Laura Harrier da var.

GÖRÜLMEMİŞ ŞEY: SİYAHİ POLİS
Irkçılık ateşinin henüz sönmediği 70’lerin Amerika’sında geçen hikâyede, genç Ron, sokakta gördüğü bir iş ilanından sonra Colorado Springs’teki emniyet teşkilatına ilk siyahi polis olarak katılıyor. Bu ise o yıllarda kıyameti koparacak bir hadise. Bu yüzden pek göze batmayacağı bir arşiv bürosuna tıkılıyor. Tabii, üniformalar içindeki siyah bedeninin dikkat çekmemesi mümkün değil; kendisine yapılan ırkçı tacizlerin ardı arkası kesilmiyor. Ron da amirlerine, “Beni sivil polis yapın” deyince bir gün kendisini siyahi lider Kwame Ture’un toplantısına sızmış bir şekilde buluyor. Üstelik casusluk için gittiği toplantıda güzel aktivist Patrice Dumas’a gönlünü kaptırıyor. Polis kimliğini saklayarak onunla arkadaşlık kuruyor.
Bu esnada Ron, yine bir ilan görerek siyahi karşıtı faşist örgüt Ku Klux Klan’ın içerisine polis olarak sızmak istediğini amirlerine iletiyor. Fikri kabul görüyor. Ancak problem şu ki Ron bir siyahi, örgütün içerisine karışması imkan dahilinde değil. Bu sebeple Ron’u taklit etmek için Yahudi meslektaşı olan Flip Zimmerman, devreye giriyor. Ron telefonda konuşuyor, Filip de onun adını kullanarak örgüt içerisinde tutunmaya başlıyor. Bu oyun devam ederken ikili, Ku Klux Klan’ın gizli bir planını keşfediyorlar. Sevdiği kadın olan Patrice’e bir şeyleri izah etme zamanı gelen Ron, aynı zamanda yaklaşan belaya da mani olmak zorunda...

Lee’nin asi duyguları ön planda
Yönetmen Spike Lee “Karanlıkla Karşı Karşıya”da yine sert bir üslupla aşırı sağ ideolojiyi hicvediyor. Belki de işe çok fazla şahsi duygularla yaklaşıyor. İnce zekâ mahsulü diyaloglara şahit olduğumuz film, Ku Klux Klan mensuplarını aptal hâlleriyle karikatürize ediyor. Eserin kendine has bir temposu var; böylece aksiyon kategorisinin sınırlarına hapsolmuyor. Fakat Amerika’nın kirli mazisini Donald Trump’ın bugünkü politikasıyla bağdaştırma çabasından doğan film, bazı unsurlarıyla lokal kalıyor. Gerçek hikâyeye yapılan polisiye ilaveler de sırıtıyor. Filmin kötü olduğunu söylemeye çalışmıyorum ama sizi saracak bir atmosfer medyana getiremiyor. Hâlbuki realist hikâye buna müsait. Antisemitizmi büyütme çabası da filmin eksi hanesine yazılanlardan... Netice olarak; zaman zaman Michael Moore’un dokümanter filmlerini hatırlatan eser, seyretmeye değer ancak gerek rijit üslubu gerekse zayıf komplosuyla beklentilerin altında kalıyor.

Dijital dünyada kızının peşinde
Yönetmen Aneesh Chaganty’in filmi “Kayıp Aranıyor” bir babanın kaybolan kızını bulma çabasını mevzu ediniyor. Fakat film hikâyesinden ziyade sıra dışı görüntü idaresi ile dikkat çekiyor. Zira eserde, bütün sahneler her gün iletişim için kullandığımız teknolojik aletler üzerinden veriliyor. Hikâye bazen Youtube videosundan, bazen televizyon yayını üzerinden bazen de canlı konuşma aplikasyonlarından aktarılıyor. Filmdeki hikâye ise şöyle: David Kim’in internet üzerinden haberleştiği 16 yaşındaki kızı kaybolur. Baba çılgına dönerken kayıp kızın bulunması için mahallî bir tahkikat başlatılır ve davaya bir dedektif tayin olunur. Ancak geçen 37 saatin ardından tek bir ipucu bile bulunamaz. Hâl böyle olunca David, kimsenin bakmayı akıl etmediği, kızının laptopunu karıştırmaya karar verir. Acılı adam, evladını bulabilmek için dijital dünyada bir casus gibi istihbarat toplar. Gerilim dozu yüksek filmin “teknolojik anlatımı” bütün sinemaseverlerin sevebileceği cinsten değil.  

Felaket habercisi nereye saklandı?
Haftanın fantastik filmi “Eski Evdeki Büyülü Saat”, ailesini kaybettikten sonra amcasıyla beraber yaşamak zorunda kalan minik Lewis Barnavelt’in maceralarını mevzu ediniyor. “Clown”, “Otel” ve “Ayin” gibi filmleriyle tanınan Eli Roth’un yönetmen koltuğunda oturduğu filmde Owen Vaccaro, Jack Black ve Cate Blanchett rol alıyor. 10 yaşındaki Lewis, öksüz kaldıktan sonra amcası Jonathan’ın yanına gönderilir. Fakat ne amcası normal bir adam ne de onun evi sıradan bir yerdir. Amcasının bir büyücü olduğunu keşfeden Lewis, kısa zamanda onun sihirli dünyasına adımını atar. Bu esnada büyücü olan Isaac’ın kötü emellerini öğrenir. Dünyayı felakete sürüklemek isteyen Isaac, kara büyülü bir saat yapmıştır. Üstelik felaket için gün sayan bu saat amcasının evindedir. Lewis ve amcası Jonathan zaman dolmadan onu bulmak zorundadır.

HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ¥ Cesur Savaşçılar
¥ Küçük Ayak
¥ Göktaşı
¥ İstikamet: Düğün
¥ Üç Tepe
¥ Aile Oyunları

EN ÇOK SEYREDİLENLER
¥ ‘Bücür’ 70 bin 784
¥ ‘Dehşetin Yüzü’ 68 bin 656
¥ ‘İnanılmaz Aile 2’ 45 bin 574
¥ ‘Bırakma Beni’ 28 bin 493
¥ ‘Predator’ 28 bin 247
                                  *21-23 Eylül Box Office rakamları.

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...