Savaşın ablukasını kitaplarla deldiler

Savaşın ablukasını kitaplarla deldiler

KÜLTüR - SANAT Haberleri

Daraya’daki dört senelik abluka esnasında yıkıntılardan kitap toplayarak saklı bir kütüphane meydana getiren gençlerin hikâyesi dokümanter film oldu. Kütüphanenin kahramanlarından Cihad Dalain “Kitap okumak, yaşadığımızdan uzaklaşmanın bir yoluydu. Ablukayı zihinlerimizde bu şekilde deldik” diyor.

MURAT ÖZTEKİN

Ahmed Muaddamani, Shadi Mattar ve Cihad Dalain… 2011’den bu yana sadece barut, toz ve ölüm kokan Suriye’de, inanılması zor bir şeyi başarmış gençlerden sadece üçünün ismi bunlar… Daraya’daki gençler, dört yıl boyunca devam eden Rejim ablukasını enteresan bir şekilde deldi. Yıkılmış evlerin içerisindeki kitapları ‘kurtarıp’ 15 bin kitaplık bir kütüphane meydana getiren gençler, savaşın ortasında pasif direniş başlattı.
Daraya, şimdilerde rejim kuvvetlerince boşaltılıp bir hayalet şehre dönse de o gençlerin ‘kütüphane hikâyesi’ Fransız gazeteci Delphine Minoui’nin ortak yönetmenliğini yaptığı bir dokümanter filmle kayıt altına alındı. Mühim bir kısmı şehre bombalar yağarken çekilen “Daraya: Bombaların Altındaki Kütüphane”   filmi, bir imkânsızı başarma hikâyesi. Aynı zamanda artık rakamlarla anılan Suriyelilerin yürek burkan acılarının belgesi… Biz de gösterimi Fransız Kültür Merkezinde yapılan film vesilesiyle Daraya kahramanları ve Delphine Minoui ile buluşup hikâyelerini dinledik...

Savaş ortamında canlarınızı kurtarmak yerine niçin kitapları seçtiniz?
Ahmed: Bir diktatör, bir milleti yok etmek için önce onun kültüründen başlar. Bu yüzden kitapları kurtarmak, şehrin ruhunu kurtarmak gibiydi.

Kütüphaneyi meydana getirme safhası nasıl başladı?
Ahmad: Birbirimizle irtibatımız sohbet grubu olarak başladı. Gruptan bir arkadaş Daraya’nın farklı yerlerinde bulunan kitapları toplama fikrini ortaya attı. Hepimiz bu fikri benimsedik, 2014’te 20 kişiden fazla bir grupla kitap toplamaya başladık. Yavaş yavaş kütüphane kuruldu.

Nerelerden topladınız kitapları?
Ahmad: Eserleri ekseriyetle camilerden ve evlerden aldık. Ancak evlere girmeden önce Suriye dışında olsalar bile sahiplerine telefon ve internet yoluyla ulaşarak, izinler aldık. Kitapları daha sonra iade edebilmek de için üzerlerine sahiplerinin isimlerini yazdık.
Shadi: Kütüphaneyi kurmaya başladıktan sonra Daraya dışında olan başka insanlara da bizi arayarak kitaplarını yerlerini söylediler.

BOMBALAR YAĞARKEN BİZ ÇEKİM YAPIYORDUK
Bombaların altında kitap okumaya çalışmak nasıl bir histi?
Cihad: Kitap okumak yaşadığımız gerçeklikten uzaklaşmanın bir yoluydu. Bazı insanlar daha çok roman okuyordu, bazıları da içinde bulundukları durumdan uzak şeyleri öğrenmeye çalışıyorlardı. Ablukayı zihinlerimizde bu şekilde deldik.

Yıkıntılardan kitap seçerken bir sınırlarınız var mıydı?
Ahmed: Elimize ne geçerse topladık. Aslında bu sayede yasaklı olan kitaplara da ulaştık. Esad rejimi birçok kitabı yasaklamıştı ve bunlar yıkıntıların arasında ortaya çıkmış oldu.

Kitapları toplarken rejim güçleri size mani olmadı mı?
Cihad: Daraya, o zaman abluka altında bir şehir olduğu için içeride Esad askerleri yoktu. Ama içeride asker olamaması emniyette olduğumuz manasına gelmiyordu. Devamlı bombalar üzerimize yağıyordu. Zaten belgeselde de cenazesine yer verdiğimiz Ömer dâhil birçok arkadaşımızı bu saldırılarda kaybettik.

Kütüphane ne kadar zaman açık kaldı?
Cihad: 2014’te başlayan kütüphane maceramız 2016’da hava saldırılarının yoğunlaşması sebebiyle sona erdi. Ama birinin kitaba ihtiyacı olduğunda kütüphaneden alabiliyordu. Şimdi ise boşaltılan Daraya bir hayalet şehir…

Filmde kütüphane için “Karanlıktaki Kandil” tabirini kullanıyordunuz. O kandil söndü mü, yoksa bir yerlerde yanıyor mu?
Shadi: Suriye rejimi onu söndürmeye çalıştı. Bu nispeten başardılar ama hâlâ buradayız. Biz daha sönmedik, inşallah yeni şeyler meydana getireceğiz.

BELGESEL İLERİDE DELİL OLACAK
Belgeselin ortak yönetmenliğini üstlenen Le Figaro muhabiri Delphine Minoui, Daraya’daki gençlerle tanışma hikâyesini şöyle anlatıyor: Suriyelileri internette araştırırken, Facebook’ta karanlık ama duvarları kütüphaneyle kaplı bir odada kitap okuyan gençlerin olduğu bir fotoğraf gördüm. Bu fotoğraf beni çok tesir altında bıraktı ve kütüphaneyi kuran kişilerden birine ulaştım. Öğrendim ki, Suriyeliler yıkıntıların arasından çıkardıkları 15 bin eserler bu kütüphaneyi kurmuşlardı.

 

“Kütüphane, umudun peşinde gidişti” diyen Minoui, belgeselin ortaya çıkış serüvenini de şu sözlerle dile getiriyor: Suriyeli kahramanlar yaşadıklarını videoya çekmişlerdi. Bu görüntülerin belgesel olabileceğinin farkındaydım ama onları bir şeyler çekin diye yönlendirmek istemiyordum. Çünkü çekim esnasında hayatları da tehlikeye girebiliyordu. Bir müddet sonra Türkiye’ye gelen Sadi’nin elindeki videoları görünce bunun belgeselinin yapılması gerektiği düşüncesi tamamen kafama yerleşti.
Dokümanter filmin, Suriyelilerin terörist olmadıklarını ispatladığını söyleyen Fransız gazeteci “Suriye’de 80’lerde yaşanan Hama katliamında neler yaşandığını tam olarak kimse bilmiyor. Ancak şu anda Suriye’de devam etmekte olan vahşet, bu belgeselle kayıt altına alınmış durumda. Bütün bunlar milletlerarası mahkemelerde delil bile olabilir” şeklinde konuşuyor. 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...