Sinemada hamaset hoş olmuyor!

Sinemada hamaset  hoş olmuyor!

KÜLTüR - SANAT Haberleri

215 Japon’un Tahran’dan kurtarılma hadisesini, “Yuvaya Dönüş” filmiyle beyazperdeye taşıyan Hakan Kurşun “Türkiye’de çok fazla hikâyemiz var diyoruz ama bunları ustalıklı bir tasvirle seyirciyle buluşturmamız lazım. Olaya ‘Japonları şöyle kurtardık böyle kurtardık’ diye hamasi şekilde baktığınız zaman hoş olmuyor” diyor.

MURAT ÖZTEKİN

Takvimler Mart 1985’i gösterirken İran-Irak Harbi bütün dehşetiyle devam ediyordur... Kaosun ortasında 215 Japon vatandaşı Tahran’da mahsur kalır... İnsanların kurtarılması gerekiyordur ama Saddam’ın füze fırlattığı hava sahasına Japonya dâhil hiçbir ülke uçak gönderemez. Ancak devrin Başbakanı Turgut Özal’ın emriyle Türk Hava Yollarının gönüllü pilotları tehlikeyi göze alıp İran’a uçar. Nihayetinde Japonlar, mahsur kaldıkları yerden kurtarılırlar. Bu fedakârlık Japonya’da hiç unutulmaz…
Yönetmen Hakan Kurşun, Japonların minnetle andığı bu hadiseyi, “Yuvaya Dönüş” filmiyle sinemaya adapte etti. Geçtiğimiz günlerde vizyona giren, bir arayış hikâyesinin işlendiği filmin başrollerinde Furkan Palalı, Megumi Masaki ve Burhan Öcal yer alıyor. Biz de yönetmen Hakan Kurşun ve Japon oyuncu Masaki ile filmi konuştuk… 

Türk sineması yakın tarihten hikâyeleri ön plana çıkmaya başladı. Biraz kendimize mi bakıyoruz artık?
Bu bir vizyon meselesi. Sinemada zaman zaman bu tarz trendler yaşanabiliyor. Bizim filmimiz tarihi bir hadise olmakla birlikte daha çok Türk-Japon yakınlığıyla alakalı. 215 Japon’un Tahran’dan kurtarılma hikâyesi “son yüzyılın kahramanlığı” diye anlatılıyor.

Sinemada hamaset  hoş olmuyor!

Hadise Ertuğrul faciası kadar bilinmiyor sanırım. Filmi çekmeye nasıl başladınız?
Erdal Güven’in Japonya hakkında yazmış olduğu üç romanı mevcut. “Tahran’dan Kaçış” da onlardan biri. Biz de bu kitaptan yola çıkarak eseri sinemaya adapte ettik. Çarpıcı bir baba kız hikâyesi ortaya koymaya çalıştık.

Filmde arayış hikâyesi ön planda yani…
Evet, biz kurtarma hadisenin sonrasında ortaya çıkan insani bir hikâyeyi ele aldık. Tahran’daki Japonlar arasında Türk istihbarat subayına âşık olan bir kadın da var. Japon kadının Türk subaydan Yumi isimli kız çocuğu oluyor ama ikilinin yolları ayrılıyor. Ardan yıllar geçiyor, Yumi’nin annesi, ölmeden evvel ardında bir mektup bırakarak “Senin baban bir Türk, onu bul” diye kızına vasiyette bulunuyor. Bunun üzerine Yumi, hesap sormak için Türkiye’ye doğru bir yolculuğa çıkıyor.

Mesele hamasi bir şekilde işlenmiyor böylelikle...
Tabii, olaya “Japonları şöyle kurtardık, böyle kurtardık” diye, hamasi şekilde odaklanmanız hoş olmuyor. Biz bu yüzden masalsı bir atmosfer meydana getirmeye çalıştık. Türkiye’de çok fazla hikâyemiz var diyoruz ama bunları ustalıklı bir tasvirle seyirciyle buluşturmamız lazım. Eğer iyi anlatmıyorsanız elinizdeki hikâyenin güçlü olması filmi kurtarmaz.

NEREDE MAZLUM VARSA…
Yine de Japonlar kendi vatandaşlarını gelip alamıyor ama Türk Hava Yolları yardıma yetişiyor. Bu büyük fedakârlık değil mi?

Türk uçaklarının, füzelerin atıldığı bir hava sahasına girip 215 Japon’u Türkiye’ye getirmesi elbette çok mühimdi. Kurtarma hadisesi aslında Türklerin nerede bir mazlum  varsa, oraya koşma misyonunun sonuncularından. Ama bizim Japonlarla irtibatımız çok eskilere dayanıyor. Ertuğrul Fırkateyni battığında Japonlar da Türk denizcilere el uzatmıştı. “Yuvaya Dönüş” zaten sıcak olan iki milleti daha da kaynaştıracak. Filmimiz Japonya’da da gösterime girecek.

HAYATIMI OYNADIM
Filmde Japonya’dan Türkiye’ye babasını aramaya gelen Yumi karakterini canlandıran Megumi Masaki, Tahran’dan kurtuluş hikâyesinin Japonya’da unutulmadığını söylüyor. Japon kadın oyuncu “Ertuğrul faciası bizim ortak hafızamız. Ancak ben Ertuğrul gemisindekilere Japonlar yardım etti, Tahran’dan kurtuluş da bunun karşılığıdır diye düşünmüyorum. O kurtarma yaşanmasa da Türkler Tahran’daki mahsur kalan Japonlara yardım ederdi” diye konuşuyor. Megumi Masaki, filme dâhil olma sahasını ise şöyle anlatıyor: İyi bildiğim bir konuda oyunculuk yapacağım için çok sevindim. Ama asıl mühim olan filmdeki hikâye benim yaşadıklarıma çok benziyordu. Ben de tıpkı babasının peşindeki Yumi karakteri gibi hiçbir şey bilmeden yalnız başıma Türkiye’ye geldim. Bu yüden Yumi’ye duygu katmam zor olmadı. Eser ilk filmimdi ve hayatımda büyük bir tecrübe oldu.

BİZİM ESKİ HÂLİMİZ
Türkiye’yi Japonya’nın modernleşmeden önceki hâline benzeten Masaki “Film çekimleri esnasında Türkiye’yi daha iyi tanıma fırsatı da buldum. Türkiye’ye Japonya’nın eski hâline çok benziyor. Sanayileşip modernleşmeden evvel Japonya’da da Türkiye’deki gibi bir kültür ve misafirlik anlayışı vardı. Şimdi Japonya’da herkes ferdî yaşıyor, küçük evlerimiz bile misafirliğe uygun değil” diyor. 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...