Left
Lamba

HAYIRLI RAMAZANLAR

__:__:__
Lamba
Right

Sinemada bu hafta | 15 Kasım

Sinemada bu hafta | 15 Kasım

KÜLTüR - SANAT Haberleri

Ford ve Ferrari’nin 1960’larda giriştiği rekabeti arka planına alan “Asfaltın Kralları” iki yarışçının mücadelesi üzerinden tesirli bir spor dramı sunuyor. İki buçuk saatlik film, otomobillere alaka duymayan kişileri bile cezbedecek türden...

MURAT ÖZTEKİN

SÜRAT SAVAŞLARI!
Dünyanın en büyük otomobil firmalarından Ferrari ve Ford, tarihler 1960’ları gösterirken “ölümcül” bir rekabetin içerisine girer… Ferrari, 24 saatlik tehlikeli Le Mans yarışlarında yıllar boyunca birinciliği eline tutmuş, Ford hep onu takip etmiştir. II. Henry Ford, şirketin başına gelince bu yarışa ayrı bir önem atfeder, markasının birinci olmasını kafaya koyar. Zira düşen araba satışlarını artırmanın yolunun buradan geçtiğini bilir. Fakat yaptırdığı araştırmalarda görür ki, arabalarının durumu hiç de iç açıcı değildir. Bu yüzden, önce Ferrari’yi satın almak için hamle yapar, umduğunu bulamayınca elemanlarına “Bana Ferrari’den daha iyi araba yapın!” der ve enteresan bir rekabet başlar…

Yönetmenliğini “Logan” ve “Wolverine” filmlerinden tanıdığımız James Mangold’un yaptığı “Asfaltın Kralları” (Le Mans ’66) işte bu hikâye üzerinden bir spor dramı sunuyor. Filmin oyuncu kadrosunda Christian Bale, Matt Damon, Caitriona Balfe, Tracy Letts ve Jon Bernthal gibi oyuncular yer alıyor.

MÜKEMMEL ARABA KAVGASI
Aslında yarış filmleri rakipler üzerinden ele alınır. Ancak eser, bunu iki takım arkadaşının çabası üzerinden anlatıyor. Carroll Shelby, şampiyon bir yarış pilotuyken yaşadığı kalp rahatsızlığından ötürü pistlerden çekilir. Artık kendini süper arabalar dizayn etmeye verir. Henry Ford’un pazarlama müdürü Lee Iacocca, patronunun emrini doğrultusunda onun kapısını çalar; Carrol’a, dünyanın en süratli otomobilini yapmak istediklerini, boş çek bile yazabileceklerini söyler. Ancak eski şampiyon “Paradan daha fazlasına ihtiyacımız var” der ve asi yarış pilotu Ken Miles’ı işaret eder. Yaşadığı maddi sıkıntılardan sonra yarış pilotluğunu kafasında bitiren Ken, Carrol’un teklifini el mahkûm kabul eder. İkili sırt sırta verir; Ken geliştirilen arabaları kullanırken bir kardiyolog gibi dinler ve eksiklerini Carrol’a söyler, o da Ferrari’yi alt edecek mükemmel yarış arabasını imal etmek için ter döker. Ancak karşılarında sadece Ferrari değil, paraya odaklanan Ford’un takım elbiseli adamları da vardır...

Sinemada bu hafta | 15 Kasım

VİTES 1'DE OLSA DA AKIYOR...
Yönetmen James Mangold, “Asfaltın Kralları” filminde, yaşanmış hikâyeler üzerinden çarpıcı bir yarış dramı ortaya çıkarıyor. Tahmin edeceğiniz üzere sıradan bir yarış filmi değil bu; ilham verici bir mücadele ve yakıcı bir dram var ucunda... İki buçuk saatlik zaman dilimine yayılan filmde vites bazen bire düşse de sıkılmıyorsunuz. Buna rağmen mesele araba yarışları olunca, otomatik olarak yükselen sürat bekleyişi tam olarak karşılık bulmuyor. Eserin görüntü idaresi ise oldukça çarpıcı, hassaten 1950’lerin havasını vermek için kullanılan soft ton dikkat çekici. İşin oyunculuk yönü de dikkate değer. Daha ziyade Ken Miles üzerinde kurulan eserde, Christian Bale yüreğiyle oynuyor! Ancak filmde, hayati bir tehlikeyi de barındıran birincilik çabasında Miles’ın motivasyonu hakkıyla izah edilemiyor. Filmin çok erkeksi olduğuna dair tenkitler ise bugünün yanında maziyi de kendi ideolojileri doğrultusunda değiştirmek isteyenlerin bir “kuruntusu”! Netice-i kelam: “Asfaltın Kralları” birtakım eksikliklerine rağmen otomobillere alaka duymayan kişileri bile tesiri altına alacak, ustaca çekilmiş bir dram...

'ZAFER'İN YOLU PERDEDEN GEÇİYOR
Sinemada kadın söylemleri son yıllarda daha bir revaçta. Öyle ki erkek karakterlerin olduğu efsane seriler bile tamamen kadın karakterlerle çekiliyor. Bununla âdeta “erkek egemen” geçmişten intikam alınıyor!  “Siyah Giyen Adamlar”ın son filmindeki yenilik, “Ocean’s 8”in kadın hâkimiyetinde olması ve kadın James Bond söylentileri bu minvalde işler… Tabii, bir de aynı tonda sinemada yer edinen kadın başarı hikâyeleri var… Daha geçen hafta vizyona giren “Onun Adı Petrunya” bunun ileri örneklerindendi. Bu hafta da karşımızda Maria Peters’ın yazıp yönettiği “Bir Kadın Zaferi” (The Conductor) var…

Sinemada bu hafta | 15 Kasım

Başrollerinde Christanne de Bruijn, Benjamin Wainwright ve Scott Turner Schofield’ın yer aldığı film, milletlerarası müzik camiasında ilk kadın orkestra şefi olan Antonia Louisa Brico’nun hayatını anlatıyor. 1920’lerin ABD’sinde başlayan hikâyede küçük Antonia, orkestra şefi olmanın hayalini kuruyor ama kimse onu ciddiye almıyor. Tahmin edileceği üzere Antonia pes etmiyor ve çabası Berlin’e kadar uzanıyor. Ancak bu defa da sevdiği adam “Ya ben ya müzik!” diyor ve genç kadın bir kıskacın arasında buluyor kendini… Anlatımı oldukça tanıdık olan film, gerçek bir hikâyeden yol alsa da sathi bir dram sunuyor.

SOSYAL MEDYA KÜLLERİ KALDIRDI
Baran Seyhan’ın hem senaryosunu yazdığı hem de yönetmen koltuğunda oturduğu “Söz Vermiştin” yıllar sonra yeniden karşılaşan bir kadın ile adamın yaşadıklarını merkezine alıyor. Stepan Scipacyov’un bir şiirinden esintiler taşıyan filmde Emre Karayel ve Aslı Tandoğan’ın yanı sıra Şenay Gürler, İlyas Özçakır, Gözde Seda Altuner ve Enes Üstündağ gibi oyuncular rol alıyor. Filmdeki hikâye şöyle: Yurt dışına giden Liyan, çalıştığı şirket Türkiye’de ofis açınca yeniden doğduğu topraklara döner. Bu esnada okul orkestrasında gitar çalarken kendisinin gizli hayranı olduğu müzik yapımcısı Nesim’e sosyal medyada rastlar. Bir mesajla başlaya bu tesadüfi karşılaşma, kısa zamanda bir sevgiye dönüşür. Lilyan ve Nesim’in aşkı hızla gelişir ancak hayatın gerçekleri onlara sürprizler yapacaktır. “Söz Vermiştin”in hayatın içerisinden, realist bir hikâyesi var.

Sinemada bu hafta | 15 Kasım

KRAL ÖLDÜ YAŞASIN KRALİÇE!
Daha önce Mersin’deki Aslanköylü kadınların tiyatrocu olma hikâyelerini dokümanter filme dönüştüren yönetmen Pelin Esmer, bu defa “Kraliçe Lear” filminde beş kadının çıktığı 30 günlük turneyi işliyor. Aynı tiyatrocu kadınlar, “Shakespeare’in Kral Lear” oyununu suyun bile zor ulaştığı ücra dağ köylerinde sahnelemek üzere yollara düşüyor. Dokümanter filmde, sarp yollardan geçerek tiyatro oyunu sergileyen kadınların üzerinden Anadolu’daki gelenekler ameliyat masasına yatılıyor. Realist bir çekim tekniğinin olduğu eserde, maddiyat ile sadakat kıyaslanırken yerleşik kültüre, çerçeveleri dar bir feminist gözlükten bakılıyor.

Sinemada bu hafta | 15 Kasım

HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ
¥ “Gece Gelenler”
¥ “Ayı Kardeşler: Zamanda Yolculuk”
¥ “Ve Sonra Dans Ettik”

EN ÇOK SEYREDİLENLER
¥ “Recep İvedik 6” 1 milyon 23 bin
¥ “7. Koğuştaki Mucize” 188 bin 412
¥ “Cinayet Süsü” 72 bin 733
¥ “K. Ş. Korsanlar Diyarı” 45 bin 840
¥ “Joker” 22 bin 956

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...