Süreyya Aygün Paşanın başına gelenler

A -
A +

Siyaset dünyamız, bir bulgur kazanı gibi kaynıyor. Beni ilim dünyamız, siyaset dünyamızdan daha çok ilgilendiriyor. Çünkü siyaset adamlarımız, bizi çıkmazlara sokabilir. Milletimizi düşman kamplara ayırabilir. Halbuki ilim, hem kalkınmamız, hem de başımızı dik tutmamız için takip edeceğimiz tek yoldur. İslâmiyet kadar, âlimi ve ilmi öven bir din yoktur. Fakat, Müslümanlar kadar ilimden, irfandan kopan bir topluluk göstermek de çok zordur. Geçen haftaki yazımda belirtmiştim: İslâm Konferansı Teşkilatı Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmelettin İhsanoğlu, çok mükemmel bir hizmette bulundu: İslâm dünyasının devlet yetkililerini ikna ettiği için, İslâm devletleri, bundan böyle bütçelerinin %1'ini ilmî çalışmalar için ayıracaklar. Artık sıra, hukukî zemini de hazırlamaya gelmiştir. Hukuki zemin de çok önemli. Batıdaki ölçüleri dikkate alacak olursak, Türkiye'nin geri kalmışlıktan kurtulması için 360.000 ilim adamına, 3 milyon 600 bin teknik elemana ihtiyacı var. Şimdi bu sayıların çok aşağılarında olduğumuz doğrudur. Lâfla peynir gemisi tarihin hiçbir devrinde yürümedi. Hem yeteri kadar ilim ve teknik elemanımız olacak. Hem ilmî çalışmalar, araştırmalar, yatırımlar için yeterli miktarda bütçemiz bulunacak, hem de kanunlarımız yani mevzuatımız, ilmi çalışmalarımıza engel olmayacaktır. Kabul edelim ki 360.000 ilim adamımız, 4 milyon civarında teknik elemanımız ve yeterli miktarda bütçemiz var da kanunlarımız, tüzüklerimiz, yönetmeliklerimiz yani mevzuatımız müsait değil. O zaman yine yerimizde saymaya devam edeceğiz. İşte size, bizzat yaşadığım ve hadiseyi mağdurundan dinlediğim dehşetli bir mevzuat hikâyesi: Ben, Veteriner Hekim Prof. Dr. Süreyya Aygün Paşamızı 1975 yılında tanıdığımda, 65 yaşlarındaydı. Dünya çapında bir âlim. Birtakım hastalıkları, ceninlerden aldığı kök hücrelerle tedavi eden ilk âlim kişiydi. Orta Doğudan hastaları vardı. Birtakım nüfuzlu kişiler, Türkiye'ye gelerek Süreyya Paşaya tedavi oluyorlardı. Almanya devleti, Süreyya Paşanın keşfinden haberdar olmuş, kendisine teklifte bulunmuştu: "Almanya'ya gel. Sana istediğin bütün imkânları sağlayalım!" demişti. Süreyya Aygün Paşa, çok vatanperver bir adamdı. Almanların bu teklifini kabul etmemişti. Ama, bizim kanunlarımız da bir veteriner hekimin kök hücre tedavisine imkân vermiyordu. Bazı doktorlar, onu şikâyet ettiler. Ankara Cumhuriyet Savcısı, Süreyya Paşanın laboratuvarını bastı. Paşanın, ceninlerden aldığı hücrelere, suç unsuru gerekçesiyle el koydu. Süreyya Aygün Paşanın, anasından emdiği burnundan getirildi. Af kanunundan istifade etmeseydi, belki de onu mahkûm edeceklerdi. Kök hücre tedavisi şimdi suç değil. Mevzuat hazretlerimiz yeni uyandı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.