Aziz Yıldırım'a hatırlatmalar (1)

A -
A +

Anlaşılıyor ki Aziz Yıldırım; "önüne kalkan olarak Fenerbahçe'yi koyup", savaşa devam edecek!.. Ortaya hiçbir tanık / belge koymadan hakiminden savcısına, polisinden federasyonuna, rakip kulüplerden, kendi kulübünün bazı üyelerine, "teşekkür ettiği" İlhan Cavcav'la beraber "en çok başkanlığını yaptığı" Kulüpler Birliği'nden, medyaya / spor medyasına kadar suçlamadığı kurum ve kişi kalmadı; "sadece kendi ve kulübü temiz", öteki "her şey kirli!.." 6222 / 6250 sayılı kanunlara göre "suç olan" bir çok sözü söylemekte mahzur görmüyor, tehdide ve tahrike varan her türlü tavrı alıyor; "geçen yıl açtığı savaşı", tekrarlayalım "anlaşılıyor" ki, bu yıl da sürdürülecek!.. Herkes, kulüpler, federasyonlar, hakemler, spor medyası hazırlıklı olsunlar; "gerilim politikasını tercih eden" Aziz Yıldırım, camiasını, taraftarını, sporcularını ayakta tutabilmek ve "yargıya baskıyı arttırabilmek" için "yoluna geçen yılki gibi" devam edecek!.. "İki bölüm hâlindeki" bu yazı (ikincisi Cuma günü), sürdüreceği anlaşılan bu savaşta Aziz Yıldırım'ın "benzer hatalara düşmemesi için dikkatli olması gerektiğine inanan" bir spor yazarının, bir gazetecinin uyarısıdır!.. "Fenerbahçe Türkiye Cumhuriyeti'nin kendisidir" ya da "Bizi Fenerbahçe yargılayacak, tarih yargılayacak" gibi "kerameti kendinden menkûl" sözleri bir yana, bir taraftan konuşmasında "başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere siyasi parti liderlerine ve milletvekillerine teşekkür ederken", öte yandan sarf ettiği "şu sözler" öfkenin ve çaresizliğin "tecrübeli" bir yöneticiyi dahi nasıl bir çelişkinin içine düşürebileceğini göstermektedir: "Şahıslar ve kulüp ayrılamaz. Ben şike yaptıysam Fenerbahçe için yaptım. Ben kendim içim şike yapmadım. Öyle saçma şey olur mu?" Peki, UEFA Başkanı Platini ile görüşen ona "Şahıslar ile kulüpler ayrılmalıdır, suç işleyen yöneticiler yüzünden kurumlar cezalandırılmamalı" diyen kimdir?.. Sayın Başbakan, bununla da yetinmeyip, 6222 sayılı kanunu bu görüş çerçevesinde değiştirmek için konuyu Meclis'e getiren ve 3-4 günde kanunlaştıran kişi değil midir; ona, diğer partilerin genel başkanları, yöneticileri ve milletvekilleri de 'şahıslar ve kurumlar ayrılmalı' görüşünde uzlaşarak destek olmamış mıdır?.. Dahası, Futbol Federasyonu da talimatlarında "bu görüşe paralel olarak" değişiklikler yapmamış mıdır?.. "Şahıslarla kurumların ayrılması ile ilgili gelişmeler" böylesine çok açık bir şekilde ortada iken, sporumuzda gerginliğin azalmaya başladığı ve liglerin başlamasına da çok az bir zaman kaldığı bu günlerde, "tekrar tekrar aynı iddialarını bu defa çok daha ağır sözlerle gündemin en üstüne koymanın" ve üstelik bütün siyasetçileri de karşısına alarak "Öyle saçma şey olur mu" demenin, "savaş açtığı cepheyi genişletmek olduğunu" Fenerbahçe gibi bir büyük kulübün başkanı nasıl düşünemez?.. Aziz Yıldırım'a "Bu yaptığın hatadır, yanlıştır; Fenerbahçe'nin yararına değildir" diyecek bir Fenerbahçeli yönetici yok mudur, o yönetimin içinde?.. Bitmedi; "öfkeden ve çaresizlikten" tarih de "yeniden" ve "yanlış" yazılmaya çalışılmaktadır. Fenerbahçe Yönetimi'nin resmi açıklamasında yer alan "Sitelerindeki ortak havuzdan başka havuz bilmedikleri dönemlerde, Havuz sistemini Türk futboluna kazandıran Aziz Yıldırım'a bu konuda ukalalık ve bilirkişilik taslayanlar, kamuoyu önünde komik duruma düşmektedirler" cümlesi ne demektir?.. Şenes Erzik, Futbol Federasyonu başkanı iken ve "havuzu inşa ederken" ortada ne "Aziz Yıldırım" adında bir yönetici, ne de bir başkan vardı!.. Daha sonra "büyük kulüpler", Fenerbahçe Başkanı Ali Şen'in girişimiyle ve Babıali'nin büyük medya kuruluşlarının desteği ile "havuzu yıkıp geçmek, kendi başlarına birer TV kanalı ile anlaşmak için" harekete geçmişler, "onlarla mücadele edemeyeceğini anlayan" Erzik istifa etmiş ve ard arda kısa sürede Özkan Olcay ve Abdullah Kiğılı Federasyon Başkanı olmuşlar ama onlar da "problemi çözemeyerek ve büyük kulüplerle büyük medya kuruluşlarının baskısına dayanamadıklarından" istifa etmişlerdi:.. Bu arada devreye "Alaattin Çakıcı'lı, Sedat Peker'li babaların da girdiği" iddiaları ortaya atılmış, sonunda "devletin güvenlik güçlerini arkasına alan" Halûk Ulusoy, adeta "kelle koltukta", büyük kulüplerin ve büyük medyanın desteklediği Mustafa Kefeli'ye karşı aday olup başkan seçilince, "Havuz meselesini kökünden çözmüş", Anadolu Kulüplerinin de "hakları olan payı alacağı" sistemin bir daha geri dönülmemek üzere uygulamaya konmasını sağlamıştı; bunlar olurken "ortada" gene Aziz Yıldırım yoktu; o günlerde belki de villasının bahçesindeki havuzda yüzüyordu!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.