Para!.. Para!.. Para!..

A -
A +

Olimpik sporların temelinde "dört spor branşı" vardır; 1- Cimnastik, 2- Atletizm, 3- Halter, 4- Yüzme!.. "Bu sporlar olmasaydı", bilmem ki "gerçek" anlamda "spor" ve "sporcu" olabilir miydi?.. Eğer, bir Hollanda'nın yüzücülerine tanıdığı imkânları, bizler de yüzücülerimize tanıyamazsak, aynı şeyi cimnastikçilerimiz için Bulgaristan'ın yapabildiklerini yapamazsak, atletlerimize verdiklerimizi Yunanistan seviyesine yükseltemezsek, halterimizin yönünü "ithalden ihraca doğru çeviremez" ve imkân bakımından Kuzey Kore'nin bile gerisinde kalırsak, övünebileceğimiz tek şey vardır; "Olimpiyat'a kalabalık bir kafileyle gitmek!.." Ülkemizde "bu temel spor branşlarımızı geliştiremezsek", futboldan, basketbola, tenisten, badmingtona kadar bütün spor branşlarında yapabileceğimiz sadece ve sadece "taşıma suyla değirmen döndürerek" kısa dönemli başarılara, çoğu da "tesadüfen" alkış tutmaktır!.. Bakınız, bu "temel dört spor branşının federasyonlarının bütçelerine"; kaç tanesinin bütçesi, bir Galatasaray'ın, bir Fenerbahçe'nin "bir - iki orta karar yabancı futbol yıldızına ödediği" paraya yaklaşabiliyor?.. "Bir savaşı kazanmak için ne gerekir" diye soranlara Napolyon'un verdiği cevap çok ünlüdür; "Para!.. Para!.. Para!.." Aynı Napolyon, "Savaşı neden kaybettik" diye sorduğu Başkomutanı'ndan "Yüz sebebi var Haşmetmeap" diye cevap aldığında, "say" emrini verir!.. Başkomutan saymaya başlar; "Birincisi, barutumuz bitmişti"; Napolyon "Tamam" der; "Başka sebepleri söylemene gerek yok, barutu biten ordu kaybeder!.." İşte, "Londra Olimpiyatı'nda kalabalık kafileden öteye gidemememizin sebebi" budur; "Para", yani "sporun barutu!.." Ne "başka" mazeret arayalım, ne de bahane!.. >>> Koçumuz!.. Olimpiyat'ta oynadığı takımlara 15 - 20, hatta bize yaptığı gibi 30'dan fazla (89 - 58) sayı fark atan ABD Kadın Basketbol Takımı'nda "kimler var" diye bir baktım, Fenerbahçe başta, başka Türk takımlarında oynayanlar bir yana; 5 tane Galatasaraylı var; Seimone Augustus, Tamika Catchings, Diana Taurasi, Sylvia Fowles, Tina Charles !.. "Bu oyuncular" ile Galatasaray'ı şampiyon yapamayan, Avrupa'dan bir kupa getiremeyen koç kim; bugün Türk Kadın Milli Basketbol Takımı'na koçluk yapan hocamız!.. Çek maçında 4 farklı öndeyiz, oyunun bitmesine 18 saniye var; top bizde; hâlâ "uzunlarla dolu" bir 5'i sahada tutan, 18 saniyeyi pas yaparak geçirecek bir beşi düşünmeyen, "top getirip götürme, pas yapma yeteneği olan" oyun kurucuları yanında oturtan ve "kaptırılan" bir top için kaptıran "forvet" oyunculara bas bas bağıran bir koç!.. Hâlâ "Neden Galatasaray'dan gönderildi" diye eleştirenlere ithaf olunur!.. >>> Doping yok ama!.. 15 yaşında bir Çinli kız yüzücü, 400 metre karışık yarışının son 50 metresini dünyanın gelmiş geçmiş en iyi erkek yüzücülerinden daha hızlı yüzerse, ne düşünülür; "Doping!.." Ama "yapılan çok hassas doping testlerine rağmen" açıklandı ki; "dopingden eser yok!.." Bu konularda uzman olan Turgay Renklikurt Hocam'a sordum; "Doping olmayabilir, ya DNA???" dedi!.. Çinli "çocuk sporcuların nasıl yetiştirildiğine dair" resimler ve videolar internet kanallarını kaplamışken, "onlarda gördüğümüz sahnelerin işkence sahnelerini arattığını" da Turgay Hocamın "bu cevabına eklersek", yarınlarda "çok daha ilginç şeyler yapabilecek" Çinli ve Kuzey Koreli sporculara rastlayacağımız kesin!.. >>> Böyle başa, böyle tarak!.. Kendi kendimize propaganda yapma, "hayaller dünyasında gezinerek" kendi kendimizi pohpohlama, ne yazık ki, "acı uyanışı" geciktiremiyor!.. İşte, "üç takımımızın Avrupa Kupaları'nda" hem de "eleme turunda", adlarını, sanlarını çok kişimizin bilmediği, hatta duymadığı, güç olarak "vasatı aşmayan" ekiplere karşı aldığı sonuçlar, bunun son örneği!.. Yaldızlıya yaldızlıya bitiremediğimiz "onca transfere" rağmen Fenerbahçemiz, Bursasporumuz, Eskişehirsporumuz "üç eleme maçının ikisini kendi sahalarında oynadı"; sonuç; "1 mağlûbiyet, 2 beraberlik; 2 gol atabildik; 3 gol yedik!." Böyle giderse, yakında "şampiyonumuz" bile "ön eleme" oynayacak!.. Senelerdir süregelen ve seyrettiğimiz bu acı tablonun sebeplerini arayıp bulacağımıza, çözümler üreteceğimize, birbirimizi yiyip, tribün düşmanlıklarını pekiştirmek için elimizden geleni ardımıza koymuyoruz!.. Ne yazık ki, "Benden sonra tufan" zihniyeti ile hareket edip, "düşmanlık sendromunu ülkeye yaydıklarının farkında bile olmayan" yöneticilere "Dur" diyen de yok!.. Kanunlar, hem de "özel çıkarılanı da dahil" var; talimatlar var; ama "uygulayan" var mı; ne gezer; "raflar onlarla dolsun, lâflar ağızlardan eksik olmasın", ama iş "uygulamaya gelince" tam da söze uygun bir tablo; "Erkekliğin 10'da dokuzu kaçmak, 10'da biri de hiç görünmemektir!.." ("Yakalanmamaktır" sözünü, "görünmemektir" diye değiştirmem mâzur görülsün; buraya tam da "görünmemektir" uyuyor.) Şen olasın Futbol Federasyonu; Başkanın, daha dün "Türk Futbolu'nda temizlik Federasyon'dan başlamalıdır" diyen bir kulüp başkanıyla yan yana güzel de poz veriyor?.. >>> Bu kaçıncı?.. Aykut Kocaman başta, kimse kusura bakmasın; Romanya'nın "sıradan ve yeni ekibi" önünde alınan sonuca değil, "sahaya çıkan Fenerbahçe kadrosuna bakarak" söylüyorum; bu Hocamız ile, Fenerbahçe'nin "büyük başarılara imza atması" hayaldir!.. Zira "iş nedense" tam da "oyuncu tercihine ve ilk 11 tespitine gelince", hem de sürekli olarak "hata yapan" sonra da "bin bir mazeret ve bahane üreten" bir hoca ile karşı karşıyayız, yıllardır!.. Vaslui maçı bunun ne ilk örneğidir, ne de son örneği olacak!.. >>> Quo vadis, Beşiktaş?.. Rüştü ile başladı, sonra sıraya Egemen'ler, Quaresma'lar, Ernst'ler girdi; başkaları da var ama, "bunlar" fenomen!.. Onlara yapılan saygısızlık, "insanlık dışı" muamele ve sarf edilen sözler, unutulacak gibi değil!.. "Büyük ümitler bağlanan" Fikret Orman ile "büyük ümitler bağlanmayan" Samet Aybaba el ele verdiler; Yıldırım Demirören ve Carvalhal'i aratmak için yarışıyorlar!.. İnşallah sonu hayırlı olur!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.