7 cephede 7 düvel ile savaşmak

A -
A +

Biz de tam bu meseleyi yazma hazırlığındaydık. Aynısını diyecektik, '7 düvel ile muharebe halindeyiz'. Daha evvel yazdıklarımız da farklı değil. Bu fikir onlarda da ana eksen. Bir kere daha makalemize hazırlanırken TBMM başkanı Cemil Çiçek, bu gerçeği dile getirdi. Sayın Çiçek, TBMM'de şehid ve gazi akrabalarına iftar vermişti. O gün ciğerpârelerini kaybedenler, milletin merkez mekânında şefkatle ağırlanıyorlardı. Meclis Başkanı, iftardan sonra 'bu günlerimizi sizlere borçluyuz' diye bir mukaddes hakkı teslim ettikten sonra ekliyordu, '7 düvelle savaşıyoruz. Bunlardan bazısı, yanı başımızda, bazısıyla aynı ittifaklar içindeyiz. Eskiden cephelerde savaşırdık, şimdi içimizden vuruyorlar.' Bu tesbitler, aynen imzalanacak kadar doğrudur. Şehidlerimizin eş, evlat, ana ve babalarının bunları duyması onları bir nebzecik de olsun ferahlandırmıştır. Ancak, meclis başkanı, bu ülkenin vatandaşı olup Kürtçülük ideolojisiyle dağa çıkmışlara da 'gelin bu vatan hepimize yeter!' diye sesleniyor. Ne var ki Şemdinli örneği bu sözlerin hakikat olmasına dair ümitleri kırmakta. Kürtçü militanlar, düvel-i muazzamanın kim bilir hangisinden aldığı destekle Suriye sebebiyle doğan dumanlı havayı fırsat bilerek Şemdinli'de tehlikeli işlere giriştiler. Şemdinli, bıçağın kemiğe dayandığı dönüm noktasıdır. Düvel-i muazzama... yazılarımızda zaman zaman bu ibare geçmekte. Bazı okuyucuların anlamayacağını bile bile yazıyoruz. Zahmet edip sözlüklere bakılsın diyoruz. Zaten bölmeye evvela din, dil, ilim ve irfandan başladılar. Evvela tavanı tutan sütunları sarstılar. Düvel, 'devletler' demek. Devlet-i muazzama, Büyük Devletler daha doğrusu 'azametli devletler'. Birinci Dünya Harbi'nin öncesi ve sonrasında Devlet-i ali Osman'a musallat olan haçlı kini. Bu devletler, gasp edebildikleri, koparabildikleri topraklarla tavizleri aldıktan sonra Lozan'da kolu kanadı kırılmış bir ülkeyi devlet olarak tanıdılar. Bu millet iflah olmasın diye de içeride devrine göre türlü fitneler çıkarttılar. Cumhuriyet tarihinde her 10 yıla bir başka fitne damgasını vurmuştur. En büyük yıkım, zihnen ve hayat olarak yabancılaşmış sözde aydınlar ve taklitçi ideolojilerle yapıldı. Kürtçülük, batının son büyük kozuydu. Rejimi öyle dizayn etmişlerdi ki hem muhafazakârlar ve hem de Kürtler zulüm üstüne zulüm yaşadı. Bugün, Silivri'ye kapatılmış Ergenekon çıbanının kökü o günlerdedir. Şimdi muhafazakârlarla Kürtlerin birbirini anlaması gerekir. Eğer, büyük Kürt kitlesi, yerine göre Zerdüşt, yerine göre sosyalist ve her zaman faşist, düveli muazzam taşeronu bir avuç eli kanlı militanın esiri olmazsa aklı selimle hareket edip anlaşılması gerekeni anlayacaktır. Daha doğrusu anlıyorlar. Fakat esirler, onları tesir altına almışlar. Sessiz yığınlar, serbest iradelerini ortaya koyamıyor. Artık o sessiz yığınların ses vermesi gerekir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.