Milli Takım ve ciddiyet!..

A -
A +

Efendim, hocamız başaramadı, onu atalım, yerine falanı getirelim; o da silsin başarısız olan hocanın kadrosunu, kendi kadrosunu kursun, işlem tamam!.. "Bu zihniyet ve bu zihniyetin isteyip, beklediğini uygulama ile" geldiğimiz nokta, kafamızı Avusturya duvarına vurmamızdır; hem de "hedef" maça (Hollanda) üç hafta kala!.. Ne bekliyorduk; "Savunmamız Fenerbahçe, hücumumuz Galatasaray" diye övünmüyor muyduk?.. Ne bekliyorduk; orta sahamıza "takviyeli (Emre / Selçuk) Real Madrid (Hamit / Nuri)" diye bakmıyor muyduk?.. Hatta ne diyorduk, Avusturya maçına çıkarken, "yeni" hocamızın ağzından; "Güç olarak Hollanda'ya denk bir rakip bulamadık"; tercümesi; "Mecburen zayıf bir takımla oynuyoruz!.." Sonuç; skor olarak kötü, oynanan futbol ise çok daha kötü!.. Neden; sporumuzun her tarafında olduğu gibi (İşte Londra Olimpiyatları'ndaki acı tablo), futbolumuzda da,futbol milli takımımızda da "sistematiğimiz yok"; günü birlik, o gün esen ya da estirilen rüzgarlara göre kararlar alıyoruz; federasyon başkanı seçmemizden, hoca ve futbolcu seçmemize kadar!.. Gerçek ortada; dünden bugüne, futbolcumuz "hazırlık maçlarını ciddiye almıyor" ve hocalarımız aldıramıyor!.. Hocalarımızın bile "ciddiye aldığını" sanmıyorum; hemen hepsi "sahada kötü şeyler olunca", mazeretten de öte "Bu bir hazırlık maçı; oyuncu ve taktik deniyorum" bahanesinin peşine takılıyor!.. Federasyonların da "işi ciddiye almadığı" ortada; milli takımımızın oynayacağı maçların fikstürü belli, Hollanda ile ne zaman oynayacağımız belli, federasyonumuzun aldığı maçtan "Hocamızın nasıl şikâyet ettiği" de belli!.. "Hollanda'ya denk bir rakip bulamayan" Federasyonların, futbolumuzun başında ne işi var; belli ki, "Hocamızı da ciddiye almıyorlar" ve "onun isteklerini göz ardı edip", Avusturya gibi bir takımı rakip olarak seçiyorlar. Yukarıdan beri yazdıklarım; "sistemsizliğimizi ortaya koyacak" sadece ve sadece 3-5 örnek!.. Bir örnek de "saha içinden"; Milli Takım Hocamız, Süper Kupa Finali'ni "Galatasaray'a hediye eden" bir kaleciyi kaleye koyarak sahaya çıkıyor; o maçın "en kötü Galatasaraylısı olan" Hamit'i, oynadığı kanat "koridor olsun" diye (ki, oluyor) inatla sahada tutuyor; neden, işte nedeni: "Bütün bunlar" daha işin başında "bazı şeyleri iyice tartışamamamızın" sonucu!.. Hocalarımız, futbolcularımız, kendilerini "dokunulmaz" sanıyor!.. Söyleyin bana; "Abdullah Avcı, milli takım için henüz erken değil mi, tecrübesi yeterli mi" diye "doğru dürüst" tartışabildik mi?.. Tartışamayınca, onu o göreve getiren Federasyonun bile, "onu kaale pek almadığını", Hollanda maçı öncesi, "Hollanda'ya denk bir rakip bulmaması" göstermiyor mu?.. Ve asıl soru; o günlerde "doğru dürüst" bu konuyu tartışmayan, tartışamayan bizlerin, bugün hocayı ve takımını "doğru dürüst" eleştirmeye hakkımız ne kadar vardır?.. Avusturya maçı, hocamızın 1'inci, 2'nci maçı değil; 7'nci maçı; böyle bir skorun ve böyle bir futbolun mazereti olabilir mi; aynaya bakıp, kendi kendisiyle hesaplaşmalı!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.