Vahideddin'in kabri -II-

A -
A +

Sultan Vahideddin, II. Meşrutiyet rejimi cari olduğu halde 4 Temmuz 1918'de taçlı demokrasinin hükümdarı olarak tahta geçti. Aslında bu taht değil, bir yangın enkazıydı. Eski yaveri Mustafa Kemal'i milleti millî mücahadeye/millî cihada hazırlaması için Anadolu'ya yolladı. Din büyüklerine İstiklal Harbi için dua etmelerini ve cemaatin de dua etmesi için telkinde bulunmalarını rica etti... Savaştan sonra 1 Kasım 1922'de Saltanat ve Hilafet birbirinden ayrılarak saltanat kaldırıldı, Sultan Vahideddin'in ismi hutbelerden çıkartıldı. Bu sırada bir kısım ahali, Padişah aleyhine hakaret dolu gösteriler yapıyor, Yıldız Sarayı'na hakaret telefonları açılıyor, telgraflar gönderiliyordu. Kırşehir meb'usu Yahya Galib, Sultan'a çektiği telgrafta 'seni Sultanahmet Meydanı'nda asacak, karılarını-kızlarını askere peşkeş çekeceğiz' derken, muhalif gazeteci Ali Kemal Bey'i linç ettiren Nurettin Paşa 'seni de linç ettireceğim!' diye tehditler savuruyordu. Mahlû/devrik Padişah, bunun üzerine 17 Kasım 1922'de hadiseler durulunca tekrar dönme ümidiyle yanına devlete ait hiçbir dünyalık almadan Malta adasına, oradan da Hac için Hicaz'a geçti. 16 Mayıs 1926'da İtalya'nın San Remo şehrinde ilaç alacak parası dahi olmadan vatan hasretiyle vefat etti. Ailece bakkala bile borçlanmışlardı. Mahalle esnafı, tabutuna haciz koydurdu. Cenazesi 15 gün hacizli olarak bekletildi. Zor-güç temin edilen bir parayla ödeme yapıldı. Mevta Şam'a götürülerek Sultan Selim Camiî haziresine defnedildi. Sultan Vahideddin Han, Sevr projesini şiddetle reddedip imzalamayarak bu millete çok büyük bir hizmet yapmıştır. Özür dileme veya iadeyi itibar adına Payitahtına getirilmesi yanlış olur. Çünkü, defnedildiği tarihte Şam vilayeti, Osmanlı mülküdür. Dolayısıyla gurbette değil, vatanda yatmaktadır. Yapılması gereken Şam'daki kabrinin bir Padişaha yakışır şekilde türbeye tahvil edilmesidir. Yeni kurulacak Suriye rejiminde bu mümkün olur. O'nun getirilmesi düşünülürse Muradı Hüdâvendigar'ın Kosova'daki türbesinin nakli de, dışarıdaki şehitliklerin nakli de gerekir. Çanakkale'de ölüleri yatan ecnebiler, böyle bir şey düşünüyorlar mı? Erken ve orta Cumhuriyet döneminde Osmanlı teb'asını kendi yerlerinde tutamayarak Türkiye'ye hicret ettirdik. Halbuki şimdi yerlerinde olsalardı bugün manzara çok başka olurdu. Dün dirilerimiz, ata yurtlarından göçtü. Bugün de ölülerimizi getirmeyelim. Bedeli şehid hayatları olan toprakları er'den sultan'a nöbetçilerimiz kıyamete kadar beklerler. Eda edilmesi gereken bir vazife daha var. Bu iç barışın bir parçası olacaktır. Kemal Atatürk, Nutuk'ta Mehmed Vahideddin'e "hain" demekte. Bazıları bunu ölçü olarak almaktalar. Herhalde "kahraman" demesi beklenmezdi. O zaman "madem kahramandı neden tahtından ettin?" derlerdi. Her darbe yapan, bir önceki iktidarı kötüler. Bu itibarla TBMM bir karar alarak bu ve benzeri haksız ve galiz cümleleri nutuktan çıkartmalıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.