Dönem "vasıflı işçi" dönemi

A -
A +
Türkiye'nin "Orta Gelir Tuzağı"ndan çıkması lazım. Bu da "Ucuz işçi" devrini kapatıp "Vasıflı işçi" dönemini başlatmasıyla mümkün...

Türk iş âleminin sahip olduğu beşeri sermayeye "ucuz işçi" gözüyle bakması sistemi kilitledi. İşverenin emeğin "ucuz"luğuna bakması geçmişte belki işe yarıyordu ama şimdi bu sistem hem iş yerine ve hem de ülke ekonomisine zarar verir hâle geldi. Uzun vadeli proje üretmeye ve sürdürülebilirliğe mani oluyor çünkü.
"Küçük olsun, benim olsun" dönemi bitti. Dolayısıyla "ucuz işçi" konusundaki ısrarının "vasıflı işçi" arayışına dönüşmesinin vakti geldi de geçiyor.
Türkiye Avrupa Birliği'ne (AB) üye olmaya çalışıyor. Ki, AB kriterlerinde insana değer vermek var. İşverenin çalıştırdığı işçinin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamasını şart koşuyor. Türkiye bu kriteri yerine getirmek için "iş yeri hekimi" ve "iş güvenliği uzmanı" istihdam etmeyi kanunla hükme bağladı.
Ayrıca ihraç edilen ürünlerin belli standartlara uyması da isteniyor. Dolayısıyla iş yerlerinin belli kalite ve standart belgelerini alması gerekiyor. Bunların her birisi ayrı bir maliyet unsuru.
Yabancı markalar birçok Türk firmasına fason üretim yaptırıyor. "Al, üret" şeklinde olmuyor tabii bu. Adamlar önce firmanın vergi ya da sigorta prim borcu var mı ona bakıyor. İş yerini inceleyip hijyen şartlarını gözden geçiriyor. Bilançosuna bakıp borç ve alacak hareketlerini mercek altına yatırıyor. Her şey uygunsa, iş anlaşması yapıyor. Yoksa, başkasına gidiyor.
Hasılıkelam dünya değişti. "Ucuz işçi" devri kapanıyor. Çin şimdilik o avantajı kullanıyor. Çin bıraksa, Hindistan var. Da... Çin 1 milyar 500 milyon nüfuslu bir ülke. Hakeza Hindistan. Orada da bir milyar 300 milyon insan yaşıyor. Türkiye'nin bu ülkelerle aşık atmasına imkân var mı?
Türkiye'nin "Orta Gelir Tuzağı"ndan çıkması için iktisadi politikalarını değiştirmesi lazım. En başta da insan kaynaklarından başlamalı bu değişim. Ne kadar gecikirse, Türkiye o kadar ağır fatura öder. Neden ağır fatura? Onu da anlatayım.
Türkiye'de insan kaynaklarına önem veren, teknoloji ve Ar-Ge yatırımı yapan firma yok değil, var. Fakat bu firmaların, aynı sektörde faaliyet gösteren "merdiven altı" işletmelerle başı dertte. Merdiven altı üretimde kalite ve standart olmadığı gibi fatura kesme alışkanlığı da yok. Neresinden bakarsak bakalım, aralarında en az yüzde 25 fiyat farkı oluyor. Bu fark, kaliteden taviz vermeden yoluna devam etmek isteyen işletmeleri zorluyor!
Kalitesiz firma, kaliteli firmalara da zarar veriyor yani. Onların yeni yatırım yapmalarına mani oluyor çünkü. En fenası ise bu sektörlere yabancı sermayenin gelmesine engel olması. Halbuki Türkiye'nin yabancı sermayeye şiddetle ihtiyacı var. Yabancılar da gelmek istiyor ama kayıt dışıyla rekabet edemeyeceklerini gördükleri için gelmiyorlar. Bu şartlarda Türkiye'nin "Orta Gelir Tuzağı"ndan çıkmasına imkân yok.
Rekabetçi ekonomilerde devletin görevi denetimdir. Türkiye'de de yapılıyor ama nedense hep kayıtlı şirketler denetleniyor. Kayıt dışı ise elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Ne fena!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.