Sizin zararınız, sizde kalmaz!

A -
A +
Her ne iş yapıyorsanız yapın o işin size bir geri dönüşü olur mutlaka. Ticarette de sanatta da, sosyal hayatta da böyledir bu.
Türk Ticaret Kanunu "basiretli tacir"i tarif ederken "Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir" diyor ve "kâr" etmesini şart koşuyor. Nakdi ya da beşeri sermayenin geri dönüşünün olmasını istiyor yani. Tacir, "Ben kâr etmedim" derse, kanun "neden" diye soruyor ona. Gerektiğinde kâr etmiş gibi vergi ödemesini istiyor.
Kamu için de geçerli bu söylediğim.
Devlet eğitime, sağlığa, güvenliğe bir dünyanın yatırımını yapıyor. Oluk oluk para akıtıyor. Bunların da bir geri dönüşünün olması lazım değil mi? Elbette ki "kâr" adı altında nakdi bir dönüş olmayacaktır bu ama sağlıklı nesiller yetiştirmek ya da işgücü artışı sağlamak şeklinde bir dönüşü olacaktır mutlaka.
Eğitim alan bir gencin, ekonomiye katkı sağlaması ve katkıyla kendisine yapılan yatırımı misliye ödemesi lazım. Geri dönüş dediğim bu.
Okullar yetenekli insan yetiştirme programlarından mahrum ve o okullarda okuyan gençler hiçbir vasıf kazanmadan mezun olmuşsa, ülke ekonomisi iflas etti demektir.
Türkiye eğitime her sene 70 milyar lira harcıyor. Şayet beklenen randıman alınmamışsa, bu para çöpe dökülmüş demektir ki, buna değil Türkiye, hiçbir ülke tahammül edemez. Hakeza sağlık. Oraya da harcanıyor bu para. İnsanlar sağlığına kavuşmamış ve bir an önce üretim yapar hale gelmemişse, yandı gülüm keten helva. 
Hakeza sosyal yardım. Sıkıntıya düşene, zor günler yaşayana da devletin el uzatması gerekiyor. O kişi ya da kişileri üretime kazandırmak için yapması lazım bu yardımı.
Dedim ya; her ne iş yapılıyorsa onun bir geri dönüşünün olması lazım. Dünya, "İki dönüm bostan, yan gel yat Osman" yeri değil; üretim ve hizmet yeri.
Üretmek ya da hizmet vermek için sağlıklı, bilgili ve yetenekli olmak gerekiyor. Üniversitelerin toplumun sağlığını koruyan yetenekli doktor, basiretli karar veren ve işini layıkıyla ifa eden mühendis, iktisatçı ve ara eleman yetiştirmesi lazım. 
İş adamlarının da sorumlulukları var tabii. İşletmelerine kurum kültürünü yerleştirmeleri gerekiyor bir kere. Vasıflı eleman istihdam etmeleri de şart ayrıca. Türk işletmeleri vasıflı eleman istihdam etmiyorlar maalesef. "Vasıflı eleman bulamıyoruz" demelerine bakmayın siz. Şayet bu isteklerinde samimi olsalar, İş-Kur, Milli Eğitim Bakanlığı ve odalar bir araya gelip organize sanayi bölgelerinin bir köşesine meslek okulu açıp çözerler bu meseleyi. De... yapmıyorlar.
Halbuki vasıflı eleman istihdam etmiş olsalar; üretim kaliteleri de artar, pazarları da büyür, ihracat şansları da yükselir ama inatla kalitesizliğe devam ediyorlar.
Bu da doğrudan doğruya ülke ekonomisini etkiliyor. Devlet vergi alamıyor. Vergi alamadığı için de asli görevi olan eğitime, sağlığa ve güvenlik alanlarına gerektiği kadar yatırım yapamıyor.
Bütün bunlarda firmaların basiretsizliğinin, eğitim kurumlarının lakaytlığının, kamudaki vurdumduymazlığın etkisi var tabii.  
Son söz: Kimse sorumluluktan azade değil. Herkesin sorumluluğunu bilmesi lazım. Bu da ancak kuralla olur. Türkiye'nin sıkıntısı; kuralsızlığı!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.