10 milyon baloncuk!

A -
A +

Ülkede 10 milyon obez var. 40 yaşın üzerindekilerin nüfusa oranı %15. En kritik kilo 90... 100'ü devirince insanın hayatı tek kelimeyle felç oluyor...
Türkiye'nin 1 numaralı düşmanı ne paralel yapı, ne Almanya ne İngiltere, ne PKK... Adına obezite denilen yağdan balon gibi şişen vücutlar. Ülkede 10 milyon obez var. 40 yaşın üzerindekilerin nüfusa oranı %15. En kritik kilo 90... 100'ü devirince insanın hayatı tek kelimeyle felç oluyor. Yürümesi aksıyor, koşamıyor, merdiven çıkamıyor. Alınan enerji harcanandan fazla olursa yağ oranı artıyor, problem başlıyor. Obezite modern(!) hayatın beraberinde getirdiği hareketsizlikle oluşur. Bilgisayar kullanımı yaygınlaştığı için insanlar koltuklarında günde 8 saat çakılıyor. Çoğu yemeğini masasında yiyor. Döner, hamburger, patates kızartması, gofret ve cips gibi gıda ürünlerinde kullanılan doymuş yağlar hem aşırı şişmanlığa yol açıyor, hem de kanser ve kalp hastalıklarını tetikliyor. Yani sigara kadar zararlı. Ama gel de anlat, her gün akşama kadar bunları tüketiyoruz. Vücut gereğinden fazla ağır olunca kas ve iskelet sisteminde rahatsızlık başlıyor. Sürekli olarak fazla yük taşımak mecburiyetinde kalan kemiklerde kireçlenme, kas erimesi, bel fıtığı, kolesterol artışı, damar tıkanıklığı yaşanıyor, karaciğerde büyük risk oluşuyor. Sonra hastane hastane, doktor doktor koşuyoruz. Gerek var mı?..
Oksijen eksikliğine bağlı olarak sürekli uyku hâli, tembellik, erken yaşlanma oluşur, insanın hayat kalitesi düşer. Kötü görünüm moral bozar, alay konusu olur, arkadaşlık duygularını köreltir. Zenginleşen Türkiye'nin baş düşmanı şişmanlık... Hem cebe hem sağlığa zarar... Farkında mısınız çocuklarımız su içmiyor. Gazlı, şekerli içeceklerden, boyalı esanslı meyve sularından vazgeçmiyor. Neden? Çünkü anne ve babalar onları bilinçlendirmiyor. Çocuklara su içirin su.. Su hayattır.
Otomobil sayısı hızla artıyor. Yağlı ve bol etli Güneydoğu mutfağı (kebaplar) sofraların baş tacı oldu. Günlük ev temizleyenlere bakın, sırım gibiler değil mi? Çünkü bedenleri her gün çalışıyor, aldıkları enerjiyi tüketiyorlar. Bir de onları çalıştıranlara bakın, tosun gibiler maşallah...
Size çok kesin bir reçete vereceğim. Her gün düzenli 5 km (1 saat) yürüyün. Şekeri kesin... Sabah ve akşam tek çeşit ve yarım porsiyon yiyin. Bol su için... Saat 20.00'den sonra hiçbir şey yemeyin. Hepsinden önemlisi bunu bir hayat tarzı hâline getirin. Yani zayıfladıktan sonra bırakmayın. Her ikramı kabul etmeyin. Benim bir formülüm var: Dik duracaksın, sonra ayaklarının ucuna bakacaksın. Görüyorsan problem yok, görmüyorsan var... Sağlık olmazsa hiçbir şey olmuyor! Öyle değil mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.