Demokrasi sınavında medyanın karnesi...

A -
A +
Şer odaklarının Taksim'deki provokasyonunun ardından gazeteler, söz birliği etmişçesine "Ne bu şiddet, bu celal" diyor, meselenin polisin şiddet kullanmasından kaynaklandığını yazıyordu.
OYSA Türkiye Gazetesi, medyamızda yaşanan şaşkınlığın aksine, Gezi Parkı olaylarının karanlık emellere alet edildiğini ilk fark eden ve manşetlerine taşıyan gazete oldu.

Sevgili okuyucularımız,
Masum çevre tepkisi ile başlayan Gezi Parkı eyleminin karanlık bir mecraya taşınması sebebiyle yayınladığımız haberlerden dolayı tebrik ve takdirlerini ileten herkese teşekkür ediyoruz.
Çok şükür ki, şer odaklarının ülkemizin üzerinde oluşturduğu kara bulutlar hızla dağılmaktadır. Bu zor dönemde, Türk medyası da çetin bir sınavdan geçmiştir. Başta Batı olmak üzere, birçok ülkenin ağız birliği etmişçesine meşru Türk hükümetini hedef tahtasına koyduğu, uluslararası medyanın zaman zaman eylemleri yönlendiren bir rol de üstlenerek, "Türk Baharı"ndan bahsettiği günlerde medyamızda yaşanan şaşkınlığın aksine Türkiye Gazetesi, Gezi Parkı olaylarının karanlık emellere alet edildiğini ilk fark eden ve dillendiren gazete olmuştur.
Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.
Olayların şiddete dönüştüğü 31 Mayıs tarihinde mahkeme Topçu Kışlası için yürütmeyi durdurma kararı almış, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da "Kışla değil, yol genişletme çalışması yapıyorduk" açıklaması yaparak, eylemcilerden özür dilemişti.
Atılan bu adımlar, olayları dindirmek bir yana, daha da şiddetlendirince "asıl niyet" açık edilmiş oldu. Sosyal platformdaki kara propagandanın yanı sıra bazı yerli ve yabancı medyanın aleve benzin dökercesine yaptığı yayınlar karşısında Türkiye'den yana bir duruş sergilemek, gerçek çevre eylemcilerinin iyi niyetinin açıkça suiistimal edildiğini söylemek gerekiyordu. Bu misyonu ilk olarak Türkiye Gazetesi üstlendi. Gece manşet değişikliği yaparak, Taksim'deki provokasyonu İLK gazetemiz dile getirdi.
1 Haziran tarihli manşetimiz TAKSİM'DE TAHRİK oldu.
Aynı gün diğer bütün gazeteler, söz birliği etmişçesine "NE BU ŞİDDET, BU CELAL" diyor, bütün meselenin polisin şiddet kullanmasından kaynaklandığını yazıyordu. Oysa birileri asıl amaca ulaşmak, Tahrir Meydanı'nda ilk toplananların arasına dalarak meydanı ateşleyen atlı polislerin yaptığını yaptırmak için polisi bu oyunun içine çekmek istiyordu.
Güvenlik güçleri en kritik adımı burada atıp geri çekiliyor, fakat polis gidince olayların biteceğini sananlar fena yanılıyordu. Şiddetin dinmesi bir yana, aksine sokaklar ve sosyal medyadan tahrik şiddetlenerek artıyordu. Bunu da dillendiren yine gazetemiz oluyordu;
2 Haziran -Sosyal Medyada Tahrir Tezgâhı- TWEET'LER TAHRİK KOKUYOR (Facebook ve Twitter'da sahte fotoğraflar ve yalanlarla halk isyana davet ediliyor.)
Bir yandan kurulan tezgâhı anlatırken, diğer yandan yaptığımız sağduyu çağrıları ne yazık ki karşılıksız kalıyordu. Aksine uluslararası ve sosyal medyanın yaptığı çığırtkanlıktan cesaret alan yasa dışı gruplar, hem kamunun, hem de vatandaşın malına zarar vererek, olayları daha ileri boyutlara taşımanın gayretine giriyordu. Bir gün sonraki manşetimiz de bunun acı faturasını yansıtıyordu;
"ZARAR 20 MİLYON TL" (3 Haziran)
İlerleyen günlerde de manşetimizde hep oynanan oyunu vatandaşımıza anlatmaya çalışıyorduk. İşte onlardan bazıları;
4 Haziran -BATI KAŞIYOR- (Türk baharı çığırtkanlığıyla, her türlü yalanla propaganda yapıyorlar. BBC kaçta toplanacaklarını bile önceden bildiriyor.)
5 Haziran -Gezi Parkı'nda Bildik Taktikler- GENE Mİ SEN? (Arap Baharı'nın taktisyeni Gene Sharp'ın '198 silahsız devrim yöntemi' ülkemizde de göze çarpıyor. Bu ülkelerdeki sosyal ağ organizasyonunun başındaki Albert Einstein Enstitüsü aracılığıyla ülkelere devrim ihraç eden Gene Sharp vardı. Taksim'deki taktik de birebir örtüşüyor.)
6 Haziran -Dış Bağlantılar Çözülüyor- ORGANİZE İŞLER! Olayların arkasında Turuncu Devrim ve Arap Bahları'nı örgütleyen Occupy, Otpor/Canvas gibi uluslararası oluşumlar var. Ayaklan İstanbul / Occupy İstanbul adıyla internet sayfası oluşturulmuştu. Grup üyeleri çeşitli aralıklarla "Revolt (Ayaklan) İstanbul eylemleri düzenleyip, Yugoslavya'yı parçalayan, Arap Baharı'nı başlatan Otpor/Canvas'ın desteğiyle bir halk hareketi için nabız yokluyordu. ODTÜ eylemlerinde de süreci yönlendirmeye çalışan aynı gruptu.
7 Haziran -MESELE GEZİ DEĞİLMİŞ!- Kanal İstanbul'a Rusya, HES ve nükleere İngiltere, 3. Havaalanı'na Almanya karşı. Bu ülkelerin liderleri Taksim gönüllülerini arayarak bu talepleri iletmişler.
8 Haziran -İşte Derin Darbenin Kodları- KUSURSUZ TESADÜFLER (Spekülatör Soros'un destek verdiği kuruluşlar, tezgâhı medya ve öğrenciler üzerinden kuruyor.)
9 Haziran -GEZİ'Yİ BAHANE EDEN DHKP-C YİNE İŞ BAŞINDA- (Eli silahlı provokatörler çevreye saldırdı.)
10 Haziran -Aynı Bayrağın Altında- BU NEYİN 'TAKSİM'İ? (Başbakan'ı karşılamada da, Gezi'deki mitingde de Türk bayrağı dalgalandı. Küçük bir mesele nasıl bu kadar büyüdü?)
11 Haziran -Celal Bayar'ın torunu Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali: HEDEF İKİNCİ 27 MAYIS'TI
12 Haziran -BÜYÜK OYUN BOZULACAK- 2014'te düğmeye basılacaktı, erken doğum oldu.
Aynı gün yayınladığımız Prof. Burhan Kuzu röportajı: Menderes kibardı, ama O'nu astınız.
13 Haziran -ŞER İTTİFAKI- (DHKP-C, PKK, MLKP, Devrimci Karargâh, SDP, Türkiye Gençlik Birliği gibi örgütler Gezi olaylarında ortak çalışıyor. Örgütlerin uzantıları da eylemleri halka yayıyor.)
14 Haziran -HER SATIRI İHANET- Gezi Parkı organizatörleri İstanbul'un olimpiyat adaylığına karşı kampanya başlattı...

 

 
Gezi Parkı olayları sırasında hem protestocuların tahriki, hem de polisin müdahalesi tartışma konusu olmuştu.

 
Bunlar, Gezi olayları ile ilgili yayınladığımız onlarca haberden bazılarıydı...
Batı'nın bu olaylardaki ikiyüzlülüğünü ortaya koyan yayınlarımızı saymadık bile...
Peki bunu neden yaptık?
Niçin bütün Türk medyası ilk günlerde hükümet ve protestocular arasında dengeli durmaya çalışırken, birilerinin TAHRİK peşinde olduğunu öncü olarak biz yazdık?
Cevabı basit.
Ülkemiz ve milletimiz için oynanan oyun karşısında cesurca durmayı görev bildik.
Tıpkı Turgut Özal'lı yıllarda huzur ortamının bozulması ve 28 Şubat sürecinde Refah-Yol hükümetinin yıkılması için sergilenen haksız tutuma karşı durduğumuz gibi...
Ve bunun gibi daha niceleri...
Mesele zor zamanlarda sesini yükseltebilmektir.
Türkiye Gazetesi, millî duruş gerektiren anlarda hep halkının, ülkesinin yanında  olmuştur.
Geçmişte olduğu gibi, ağır bedellere mahkûm edilse de...
Aslında yaptıklarımızı yazmak da pek tarzımız değil. Ama yalnız başımıza yürüdüğümüz o karanlık günler daha tam aydınlanmadan ortaya o kadar çok "kahraman" çıkmaya başladı ki, kupürleri konuşturmak zorunda kaldık.
Hep birlikte, müreffeh bir geleceğe yürümemiz temennisiyle...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.