Millet ne istiyor?

A -
A +

Evvelki gün TBMM çatısı altında 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramına ilişkin resepsiyonda herkes bir aradaydı. TBMM Başkanı Cemil Çiçek iyi bir ev sahipliği yaptı. Resepsiyonun Genel Kurul Salonu yanındaki kulis bölümüne alınması iyi olmuş. Sıkış-tıkış olmadık. Işık-ses ve havai fişek gösterisi harikaydı. Emek verenlerin ellerine sağlık.
Resepsiyona katılan herkesin keyfi yerindeydi. Resepsiyonda Başbakan Erdoğan gündeme ilişkin önemli mesajlar verdi. Herkes lafı evirip çevirip Cumhurbaşkanlığı seçimi konusuna getirdi. Başbakan "sabredin" dedi. Belli ki Afyonkarahisar'da Mayıs başında yapılması planlanan istişare toplantısı dahil tüm istişare mekanizmaları işletilip sonuç alınana kadar Sayın Başbakan konuya ilişkin kararını vermeyecek ve dolayısıyla açıklamayacak. Ben yazımı yazdığım saatlerde Sayın Cumhurbaşkanı ile Başbakan henüz haftalık olağan görüşmelerini yapmamışlardı. Bu görüşmede konu kısmen gündeme gelmiştir. Ancak henüz istişarelerini tamamlamadığı için Sayın Başbakan kararını herhalde açıklamamıştır. Bu nedenle de bu konuya ilişkin genel prensipler konuşulmuş-görüşülmüştür. Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda bu iki dava ve yol arkadaşı arasındaki esas görüşmenin Afyonkarahisar'da yapılacak istişare toplantısının ardından  Mayıs'ın ikinci yarısından sonra olacağını tahmin ediyorum.
Bu görüşmeden çıkacak karara göre çok şey şekillenecek ve yol haritası belirlenecektir. Paralel yapı ve onun ağababalarının tüm tuzaklarına rağmen millet 30 Mart'ta Recep Tayyip Erdoğan'a Cumhurbaşkanlığı için gerekli vizeyi vermiştir. Kendisinin bu görevi istemesi halinde Sayın Cumhurbaşkanı dahil herkes her türlü desteği verecektir. Yol arkadaşlığı-dava arkadaşlığı ve kardeşlik hukuku bunu gerektirir. Bu sürecin nezaket içinde tamamlanması için herkes üzerine düşeni yapmalıdır.
AK Parti'nin Cumhurbaşkanı adayı belirlendikten sonra kalan sorunları çözmek ve belirsizlikleri gidermek daha kolay olacaktır. Sayın Cumhurbaşkanı'nı söz ve demeçleri ile kimse üzmemeli. Herkes O'nun bulunduğu makama saygı göstermeli. Bu konuda bin düşünüp bir laf etmeli. Sayın Cumhurbaşkanı'nı o makamlara bu millet getirdi. 2007'de "Sayın Gül AK Parti'nin Cumhurbaşkanı adayı olmalı" diye bu millet AK Parti Genel Merkezi'ni faks ve e-mail bombardımanına tutmuştu. Abdullah Bey'in Cumhurbaşkanı olması için bu millet o zaman ciddi bir teveccüh göstermişti. Bugün Sayın Cumhurbaşkanı 10 Ağustos'tan sonrası için bir karar alacak ise bu kararı tek başına almamalıdır. Bu kararı O'nu o makama taşıyan yol arkadaşları-partisi ve O'na destek veren kesimlerle istişare ederek almalıdır. Bir davanın, bir idealin peşinde olanlar bir davaya hizmet  için yola çıkanlar duyguları ile hareket edip tek başlarına "Ben bırakıyorum" diyemezler. Sayın Abdullah Gül de bu kararı tek başına vermemelidir. Bu ülkenin yönetiminde herkese yetecek kadar görev ve mevki var. Bu cefakâr milletin hepinizin hizmetine ihtiyacı var.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.