Keskin sirke!..

A -
A +

Fatih Terim'in "Türk spor basını için söyledikleri", utanç vericidir; onun gibi "tecrübeli" bir hocaya ve Türk Milli Takımı Teknik Direktörü'ne yakışmıyor!.. Futbol Federasyonu Başkanı Hasan Doğan, Terim'i "itidale ve soğukkanlı olmaya" davet etmelidir!.. Anlaşılıyor ki; "Terim, Milli takım Teknik Direktörlüğünden ayrılmayı" ve "Avrupa'ya gitmeyi" aklına koymuş, "bütün köprüleri" yakıp yıkmakta kararlı!.. Portekiz maçının tamamında, İsviçre ve hele hele Çek maçının ilk yarısında "Türk Milli Takımı'nın oynadığı futboldan başka her şeye benzeyen oyun eleştirildi" diye Spor Medyası'na "çoğu haksız söylenmedik söz bırakmayan" bir Hoca'yı "Takımımızı, isterse Avrupa Şampiyonluğu'na götürsün" alkışlamam mümkün değil!.. Açsın İtalyan gazetelerini, baksın "İtalyanların Hocası Roberto Donadoni için" neler yazıldı, neler yazılıyor; dünyanın her yerinde "başarısız" sonuçlar ve dahası "futboldan başka her şeye benzeyen oyunlar" için elbette "teknik direktörler eleştirilir" ve eleştirilecektir; "bu çılgın öfke" neden?.. Hoca "böyle yaparsa", elbette "kaptan" Emre'de "öyle" yapacaktır; kabahat kimde?.. "Aynı" Hoca, Çek maçında "bütün bir oyun boyunca" saha kenarında "yapmadığını" bırakmadı; "o öyle yapınca" işte Volkan da "Koller'i nakavt ediverdi"; kabahat kimde?.. Dua edelim ki, "teknik direktörü" devamlı "hakemle oynayan" bir takım, "bir sonraki maça sadece iki kart cezalısıyla gidiyor"; misli misli fazla da olabilirdi!.. "Skor yazarları" diye çamur attığı Türk medyasının, aslında "skorun kahraman yaptığı" bir Hoca'ya yazacak ve söyleyecek çok şeyi var ama,Türk spor medyası insaflı ve vefalıdır; onun için biz sadece "gerçek" ile yüzleşelim: Grup maçlarında "Türk Milli Takımı'nın oynadığı 3 maçta", çok açık ki "yarım devre İsviçre maçında, yarım devre de Çek maçında teknik direktörlük yapabildiği ortada olan" Fatih Terim, "Çek Milli Takımı Teknik Direktörü Karel Brückner" ve "Çek kalecisi Petr Cech" ikilisinin yaptıkları "büyük" hataların desteği ile kazanılan Çek maçından sonra, birdenbire "kükremeye başladı"; bu "garip" tablo için, insan "ne diyeceğini" şaşırıyor!.. Fransa önünde, Hollanda ikinci yarıya "1 - 0 önde" ama "futbol olarak" mahkûm girmişti ve Fransa, Hollanda golünden sonra bastırıyordu (Tıpkı Çek'lerin 1 - 0 önde girdiği ve bizim baskıyla başladığımız ikinci yarı gibi); işte Hollanda Teknik Direktörü Van Basten, ikinci yarıya, bizim Ömer Üründül'ün "TV ekranından" açık açık "Çok riskli" dediği bir değişiklikle girdi ve oyuna Engelaar'ın yerine Robben'i aldı, ardından da Kuyt'un yerine Van Persie'yi!.. Üründül, "Risk aldı, tehlikeli değişiklik" demeye devam ederken, Robben bir gol attı ve bir de Van Persie'ye gol attırdı; Fransa "beraberlik peşinde koşarken", maçı 4 - 1 mağlûp bitirdi!.. Brückner ise, ikinci yarıda "tam da Üründül'ün istediği şekilde" galibiyeti "korumaya dönük" değişiklikler yaptı!.. Türk Takımı maçı "tek kaleye çevirmişken", Milan Baros gibi bir hücumcuyu oyuna sokup, Türkiye'nin defansına baskı yapmayı ve "Türklerin oyunu tek kaleye çevirmesini önlemeyi" düşünmedi; kalecilerinin de "büyük" hatası ile önce 2 - 2'ye, sonra da 2 - 3'e düşmeyi "çaresiz" seyretti!.. İşte Van Basten ve Karel Brückner farkı!.. Terim de, "ikinci yarıda" Van Basten gibi düşündü ve "olması gereken Fatih Terim gibi oldu"; risk aldı, hücuma döndü ve kazandı!.. Şimdi sırada Hırvatistan var; Terim bilmeli ki, Hırvatistan'ın başında Brückner yok!.. "Daha maçın başından itibaren" Türk Milli Takımı'nı "Avrupa son 8'ine kalmış bir takım gibi" oynatmalı!.. Sonrası, "yarı final" kapısı!.. Her şeye rağmen, o kapıyı "açacak" silâhlarımız ve "yarı finale girme şansımız" var!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.