İftihar edin!..

A -
A +

"Altyapı teşviki" yerine, "kontenjan" kolaycılığı ve "getirilen yeni kısıtlamalar ile" daha nerelere gideceğimiz belli değil mi?..

Fikret Orman - Aziz Yıldırım - Yıldırım Demirören üçlüsünün Türk futboluna fırlattığı "günlük menfaat" damgalı bumerang, dönüp dolaşıp, işte kendilerini de vurmaya başladı!..
Bu üçlü, Arsene Wenger'in takımı Arsenal, Beşiktaş ile oynayacağı Şampiyonlar Ligi play-off maçına "sayısız yabancı futbolcu" hakkını kullanarak çıkarken ve "Dünya şampiyonu olmuş 3 Alman'ını oynatmazken", bizim takımımızı "Atiba sakatlandı, ne yapacağız" diye kıvranarak  Olimpiyat Stadı'na gitmek durumunda bıraktı!..
Aziz ve Fikret Beylerin, "Bu sezon kontenjan düşürülmezse, Galatasaray'a yarar" kısır döngülü düşüncelerini, Demirören Federasyonu'na uygulatmalarıyla, eninde sonunda, "UEFA puanlarımızın azalması yüzünden" bizleri, "grup düşeceğimiz, eleme üstüne eleme oynayacağımız ve de bu kısıtlamanın sadece Galatasaray'ı değil, Milli Takımımız dahil, Avrupa Kupaları'nda oynayacak bütün Türk takımlarını olumsuz etkileyeceği" gerçeğiyle karşı karşıya bırakacağı belli değil miydi?..
Çok açık ki, "Galatasaray'a atılan bumerang", Türk futbolunu vurmak üzere geri döndü; dahası, sıradan yerli futbolcuların bonservis bedellerini ateş pahasına çıkaran "ve de yerli transfer piyasasını karaborsa piyasasına dönüştüren" bir ekleme ile beraber!..
İşte, Fenerbahçe, "UEFA tarafından Avrupa Kupaları'na alınmayınca" Şampiyonlar Ligi piyangosu vuran Beşiktaş'ın hâli ortadadır; "Türkiye'de şampiyon olmayınca" kaç eleme oynamaktadır?..
"Altyapı teşviki" yerine, "kontenjan" kolaycılığının sonucu, bu "acı tablo" ortaya çıkmışken, "getirilen yeni kısıtlamalar ile" daha nerelere gideceğimiz belli değil mi?..
Yarın, Fenerbahçe de "şampiyon olmazsa" kaç eleme oynayacaktır; hatta "şampiyon olsa bile", Türk takımlarının bu sezon alamayacakları puanlar sebebiyle, karşısına, belki de "gelecek sezon kadar yakın bir riskin, eleme oynama tehlikesinin çıkmayacağını" kim garanti edebilir?..
Ülkenin, "Türk" olarak, "iki düzineyi bile bulmayan gerçek futbol yıldızları" ve de "sıradanlarının bile ateş pahasına yükselmiş bonservis bedelleri ile" hangi Türk takımı "Avrupa'daki rakipleriyle baş edecek" bir takım kurabilecektir?..
Kimse, "2000'li yılların Galatasaray'ından söz etmesin"; o takım gibisi, hem "öncelikle" Türk futbolcular, hem sayıları az da olsa, "büyük, çok büyük" yabancı futbolcular, hem de teknik adamlar ve yöneticiler bakımından söylüyorum; "Bir daha yan yana 50 yılda dahi gelmez"; o takım tarihtir ve öyle de kalacaktır; bir zamanların "efsane" Di Stefano'lu, Puşkaş'lı Real Madrid'i gibi!..
"Futbol", dahası "spor", giderek pahalı ve lüks hâle getirilen statların, salonların tribünlerinde de, TV ekranlarında da "mücadele, seyir ve keyif verme standardı yüksek"  bir "mega endüstri" hâline gelmiştir. Bitmedi; dolar ve avro milyarderlerinin patronajı, kendilerine ait kasası büyük şirketlerin destekleri, dahası "sağ tarafı bol sıfırlı" sponsorluklar, forma ve stat reklamları, naklen yayın gelirleri, "pahalı yarışı" baş döndürücü hâle getirmiş;  onunla beraber "milyarlarca avroların, dolarların su taşıdığı dev bir bahis ve isim hakkı çarkı" da dönmeğe başlamıştır. Bu muazzam dünyayı kavrayamayan ve "Biz kendi kendimize yeteriz, bizim için hedef  Türkiye'de şampiyon olmaktır" minimalizmine, hapsolmuş kafalar, dahası "koltuklarının esiri olmuş" kişiler, iyi anlamalıdır ki, "bu endüstrinin gereklerini yapamayanlar" , yani "büyük düşünemeyenler", yani "Avrupa Kupaları'ndaki başarılarla açılacak büyük kapıyı fark edemeyenler ve geçemeyenler" yavaş yavaş bitkisel hayata gireceklerdir!..
Bu satırları yazarken, Arsenal maçına 14 saat vardı ve ben de "her Türk gibi", yürekten diliyordum; "İnşallah Beşiktaş kazanır!.."
Ve sizler bu satırları okurken; "İnşallah" kazanmıştır!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.