'Yöneticisiz' tarih yazanlar!..

A -
A +
Evet, Ergin Ataman'ın tabiri ile "Şapkadan tavşan değil, fil çıkardılar"; evet, tarih yazdılar!.. "Bir avuç" genç, hocaları ile beraber, üstelik "cezalı taraftarından da yoksun olarak" ama belki de "bu sezon ilk defa" hem de "7 kişiyle, tam bir basketbol takımı gibi oynayıp" nefes kesen ve göz yaşartan bir mücadele sonunda, Olimpiakos gibi bir "basketbol devini yenip", Avrupa son 16'sına kaldılar!..Ataman ve takımının bu büyük zaferi, "sadece ve sadece onlarındır!.."Ne "çirkin olayların çirkin sorumluları ve cezalıları olan" taraftarların ve ne de "o ve bir önceki gecede takımla beraber olan Cem Kınay hariç" bomboş olacak salona bile gelmeyen Başkan Duygun Yarsuvat başta yöneticilerin, "bu zaferde en ufak bir payları vardır!..""Futbolun peşinden koşturan" ve "perişan hâle düşen" basketbol şubesine dönüp bakmayan bir yönetimin, bırakın tavşanı, "inanılmaz bir mücadeleden, inancın, emeğin, terin zaferiyle çıkan" bu bir avuçluk sarı-kırmızılı ekip için "şapkadan bir sinek bile çıkarmadığı" ortada değil midir?..Utanmalılar; evet, hem de "Furkan gibi, sezonun en flaş ve en yararlı oyuncusunu", üstelik "her türlü fedakârlığı da yapmışken" kaçıranlar ve de "gidenlerin arkasından" bir de çıkıp "Kadromuzda bize katkı verenler kaldı, katkı veremeyenler gitti" diyebilenler, utansınlar!..Soruyorum onlara; "Böyle yapacaktınız, neden geldiniz başa?.."
Devrilen çam için sorular!..
Soruyorum; "ABD Başkanı Obama, Türkiye için birkaç söz söyleyerek kabul edemeyeceğimiz bir çam devirse ve bizler ayağa kalksak", çıkıp da "Ben bunu siyasal bilgiler de okuyan bir hukukçu olarak söyledim, ABD Başkanı olarak değil" diyebilir mi, "derse" bile, bırakın bizleri, Amerikalılar başta, bütün bir dünya "bunu, 'öyle' kabul edebilir" mi?..Soruyorum: Sayın Duygun Yarsuvat, hem de "Bu bir sohbettir, lütfen yazma" demeden, ülke sporunu, hatta ülke sosyal ve siyasal, dahası yargı ve adalet yaşamını etkileyen ve de başkanı olduğu kulübün ve camiasının, bitmedi milyonlarca taraftarının da "çok hassas olduğu" bir konuda, hem de "daha önce de yalanlanan ve de söylediklerinin yazılmasından sonra yeniden ve hem de Aziz Yıldırım, hem de iddianın muhatabı olan diğer tarafın avukatı tarafından hemen yalanlanan" bir iddiayı, "Duymuştum" diyerek ve de "bu tevatüre, hukuki yorumlarını da ekleyerek" bir gazeteciye anlatabilir mi?..Hele hele, gelen büyük tepkileri, "Ben bunları Galatasaray Başkanı olarak değil, bir hukukçu olarak söyledim" diyerek, geçiştirebilir mi?"Sohbet için gittiği bir üniversitede, bir öğrencinin "Bu konuyu ilk defa sizden duyduk" demesi üzerine, Yarsuvat diyor ki; "O zaman sen Türkiye'de yaşamıyorsun. Bakın Ertuğrul Özkök, bundan epey evvel, Aziz Yıldırım tahliye edildikten sonra yazdığı yazıda böyle bir konuya temas etmiştir. Ama onu da tekzip ettiler. Siz duymamış olabilirsiniz." Demek ki, neymiş; "Ertuğrul Özkök de yazmış, ama tekzip edilmiş!.."Bir "hukukçu olarak söylesin" Yarsuvat; "tekzip edildiğini bildiği" bir iddiayı, "hem de G.Saray Başkanı iken", nasıl ve neden yeniden ısıtıp, "sofraya servis ediyor?.."Galatasaray İkinci Başkanı, "o da hukukçu" Prof. Dr. Hamdi Yasaman "Olayı büyütmeyin, o hukukçu olarak söylemiş, Galatasaray Başkanı olarak değil, ne istifası, neden istifa etsin" derken, Prof. Dr. Yarsuvat, tam tersini söylüyor; "Bunu herkes söylüyordu, başkan olarak ben söyledim, olay oldu. Gündemi değiştirdik. Ben bu sözlerimi öğrencilerime de söylüyorum. Ben hukuku yaşatıyorum. Ceza hukukçusu olarak söyleseydim bu kadar gündem olmazdı. Galatasaray Başkanı olarak söylediğim için gündeme geldi. 'Keşke söylemeseydim'' demiyorum. Ben hayatımda 'keşke' demem. Yapmışsak yapmışızdır." Bir G.Saray Başkanı, "bir hukuk hocası olarak öğrencilerine söylediği sözleri, "G.Saray Başkanı olarak bir gazeteciye söylerken", nelerin olabileceğini düşünmüyorsa", ona "kendisinin öğrenciye sorduğu soruyu" sormak gerekmiyor mu; "Kuzum siz, Türkiye'de yaşamıyor musunuz?.."Kuyudan adam çıkarmak!..
"Erkekçe, mertçe" ve de "Arkamdan vuruldum" diyerek giden Zekeriya Alp'in alnından öpülmesi gerek; kimi, kimleri kastettiği ortada!..Daha "Ne olduğu tam anlaşılamadan", birkaç saat içinde boşalan koltuğa Yusuf Namoğlu'nu oturtanlar, hem de vakti zamanında "Federasyon Başkanı Yıldırım Demirören için söylemediğini bırakmamış" bir Yusuf  Namoğlu'nu oturtanlar, "Alp'i arkadan kimlerin vurduğu" sorusuna "en doğru cevabı" vermiş oldular!..Alp'i koltuktan kaldıran kurşunu "MHK'dan şüpheliyim" diyen Gaziantepspor Başkanı İbrahim Kızıl atmıştı!..O kurşuna karşı "kurşun geçirmez yelek koymayan", yani "sesini sedasını çıkarmayan", yani "Sen ne diyorsun arkadaş" demeyen Yıldırım Demirören de, "istifayı hemen kabul edip, Namoğlu'nu o koltuğa oturtarak", bunca zamandır "onca cefaya göğüs geren" Zekeriya Alp'e teşekkür (!) edivermişti!..Gaziantep'te, İbrahim Kızıl ile "zamanın Beşiktaş Başkanı" Yıldırım Demirören'in  geçmişte kalan "Tabata ve İsmail Köybaşı'nın Beşiktaş'a transferleri" olayı, Zekeriya Alp'in "bu ikili arasında kolayca harcanması üzerine" birdenbire hatırlanıverdi ve gündeme iki  soruyu da beraber taşıdı; "Bu transferler, Kızıl'ın tutuklu kaldığı bir davanın iddianamesinde önemli bir bölüm olarak yer almış mıydı?" ve de "Acaba, bu ikilinin ortak bir akaryakıt ihracat şirketleri de var mıydı?.."Dahası, Alp senaryosu, Profesyonel Disiplin Kurulu'nun, "Merkez Hakem Komitesi'ne şaibeli damgasını vuran" sözlerini "sportmenliğe aykırı bile bulmayarak" Kızıl'a ceza vermemesiyle noktalanıyor ve duyduk duymadık demeyin, "MHK'ya şaibe yüklemek" serbest bırakılıyordu!.."Alp olayı" vesilesiyle bir cümlelik sözüm daha var; teşbihte hata olmaz, alelacele "kuyudan adam çıkaranlar" da "ne kadar hata ettiklerini" çok kısa zamanda anlayacaklar; Namoğlu "daha önceleri ne yapmıştı (Sevgili Ömer Faruk'un dünkü Türkiye'de çıkan yazısını okuyun)" ki, "şimdi" ne yapacaktı?..
İki Adam!..
Adnan Polat çıktı basının karşısına; "Parasını ben vereyim, son Galatasaray yönetimlerinin faaliyetlerini tarafsız ve tanınmış bir yabancı denetleme şirketine denetletin. Raporlarını getirin Mali Genel Kurula, her başkanın ve yönetiminin ibrasını ayrı ayrı yapın" dedi.Ses seda yok, bakalım "öyle "yapabilecekler mi?..İnan Kıraç çıktı; "Artık ağabeyliği bırakıyorum" anlamına bir şeyler söyledi; inanıyorum ki, çok Galatasaraylı "İyi yapıyorsun, geç bile kaldın" dedi."Galatasaray Lisesi'nde 'Ağabeylik" geleneği" elbette vardı; ama "çoktan bitti!.."Dahası, "yüzlerce milyon doların döndüğü, halka açık şirketlere sahip" bir kulüpte "ağabeylik olmayacağı" çok açıktı, ama lisenin "ağabeylik" günlerinden kalmalar, bu geleneği hâlâ ve üstelik kulüp yönetiminde sürdüreceklerini zannedenler ve de "liseciliği her şeyin üzerinde tutan" grubu da arkalarına alarak, "bugüne kadar derin Galatasaray'ın borusunu öttürüyorlardı"; artık "onlar" da bittiler; güle güle!.. 
50'inci yıl için!..
Sevgili Attila, "bu yaşta sol dizimdeki menüsküs yırtığı ile uğraştığım için" 50'nci yıl gecene gelemeyeceğimi bir "telefon mesajı ile" sana bildirdiğimde, inan ki, sevgili Nermin yengemin "hazırladığı ve sır gibi senden sakladığı 'gece' sürprizini bozacağımı' bilmiyordum, bu mesajla,  pişirilmekte olan aşa, bir damacana su kattığımı da!...Sevgili kardeşim Hıncal'ın, "bulunmayı ve de uzun yıllar boyu paylaştığımız onca tatlı-acı hatıralardan bir-ikisini anlatmayı çok istediğim" geceni anlatan yazısını okurken, o hatıralar bir film şeridi gibi gözlerimin önünden "gene" geçti. Senin için, gazeteci olarak da, aile babası olarak da, dost olarak da, arkadaş olarak da, meslektaş olarak da, insan olarak da ne yazılsa, ne söylense az. Nice yıllara sevgili Attila, evet nice yıllara ve inşallah beraberce ve hem de "onlar ile" beraberce!..Tekrar kutlar, sen ve Nermin başta, "sımsıcak" duygularla Gökçe ailesini kucaklarım!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.