"Yüzümüzü âhirete çevirmelidir"

A -
A +
"Dünyânın geçici lezzetlerine aldanmamalıdır. Ölümü hâtırlamalı, âhiretin dehşet ve şiddetini göz önüne getirmelidir..."

Dünyâya kıymet veren, âhireti gücendirir. Dünyâyı beğenmeyen de, âhirete kıymet vermiş olur. Her ikisine birden kıymet vermek veyâ her ikisini aşağılamak olamaz. İki zıt şey bir araya getirilemez. İmân ile küfür birbirlerine zıt olduğu gibi, âhiret de, dünyânın zıddıdır.
Âhireti düşünen âlimin sözleri, yazıları, aklı, vicdânı olan herkesi yola getirir, kalblere tesir eder. İslâmiyeti, dînini iyi bilen ve âhireti düşünen doğru âlimlere sorup öğrenmelidir. Böyle mübârek insanların sözleri ve kitâpları, tesirli olur. Bunların nefeslerinin bereketi ile, sözlerini yapmak kolay olur.
Âmir bin Abdullah hazretleri son derece huzûr ve huşû içinde namaz kılan, Allahü teâlânın sevgili kullarındandı. Namaz kılarken sanki tamâmen dünyâdan çıkar âhirete giderdi. Namaza durduktan sonra konuşulan hiçbir şeyi işitmez, yanında olup biten hiçbir şeyin farkına varmazdı. Kendisine;
-Namaz kılarken hatırınıza, bir şey gelir mi? diye soranlara;
-Evet, Allahü teâlânın huzûrunda hesâba çekileceğim gün ile, Cennetlik veya Cehennemlik mi olacağım korkusu gelir cevâbını verir. Bunun üzerine tekrar;
-Bizim hâtırımıza gelen dünyâ düşünceleri veya dünyâ işlerinden sizin aklınıza bir şey gelir mi? diye sorarlar. Cevâbında;
-Namazda aklıma böyle bir şey gelmesinden ise, süngülerin uzanıp beni öldürmeleri bundan çok daha iyidir buyurur.
Bir gün Süheym isminde bir kimse, Âmir bin Abdullah hazretlerinin yanına gider. Namaz kıldığını görünce, oturup bekler. Namazını bitirip selâm verince, gelen kimseye;
-Çabuk ihtiyacın ne ise söyle, çünkü benim acele işim var der. O da;
-Hayırdır inşâallah efendim, aceleniz nedir, diye sorar. O da;
-Azrâil aleyhisselâmı yâni ölümü bekliyorum cevâbını verir. Hemen o kimsenin işini görür ve yeniden namaza başlar. Çünkü Azrâil aleyhisselâmın rûhunu namazda almasını isterdi.
Bazı kimseler kendisine;
-Gecelerin uykusuzluğuna, uzun ve sıcak günlerin susuzluğuna nasıl dayanıyorsunuz, diye sorduklarında;
-Ben yer değiştirdim, gündüz yemeğini geceye, gece uykusunu gündüze aldım. Bunda bir zorluk yoktur cevâbını verirdi. Yâni geceleri uyumam, gündüzleri de oruçlu olduğum için bir şey yemem demek istedi. Geceleri uyumazdı, bütün gecelerini ibâdetle geçirir devamlı gözyaşı dökerdi. Niçin hiç uyumadığını soranlara;
-Cehennemin harâreti uykularımı kaçırdı cevâbını verirdi. Her gördüğü şeyden ibret alır, âhiret için hisse çıkarırdı.
Âmir bin Abdullah hazretleri cenâzelerin önünde durur, kendinden geçerdi. Çünkü âhirette olacak şeyler tek tek hatırına gelirdi. Kabrin sıkması, suâl meleklerine nasıl cevap verilir, mahşerde insânın hâli ne olur, mîzânda hesâbı nasıldır, amel defteri hangi taraftan verilir, sırâtı nasıl geçer... Bütün bunları düşünür gözyaşı dökerdi.
Netice olarak İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin buyurduğu gibi:
"Dünyânın geçici lezzetlerine aldanmamalıdır. Ölümü hâtırlamalı, âhiretin dehşet ve şiddetini göz önüne getirmelidir. Kısacası, yüzümüzü dünyâdan âhirete çevirmelidir. Dünyâ işleri ile zarûret miktârı uğraşmalı, başka zamânlarda, hep âhireti kazandıracak işleri yapmalıdır."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.