Ziyâretçiler,
hasta yanında çok oturmamalıdır. Sevdiği insanlar olsa da, çabuk
kalkmalıdır. Hasta teklîf ederse, biraz dahâ oturup kalkmalıdır...
Dinimizde
tedâvî câizdir. Fakat, şifâyı veren, ilâçta tesiri yaratan Allahü
teâlâdır. Allahü teâlâ, isterse, kullanılan ilâçta tesir yaratmaz Eğer
öyle olmasaydı, her tedâvî edilen hasta, iyi olurdu.
Ağır
hastalara iğne yaparak tesellî ilâçları vermemelidir. Hastaya eziyyet
olur. Ölüm alâmetleri belli olan ağır hastaları hastaneye
kaldırmamalıdır. Evde, âilesinin, sâlih kimselerin yanında, Kur'ân-ı
kerîm okuyarak ve Kelime-i şehâdet telkîn ederek, cân
vermesine uğraşmalıdır.
Hastanın yatağı, çarşafı ve
çamaşırları temiz olmalı, sık sık değiştirmelidir. Çünkü temizliğin
kalbe ve rûha büyük tesiri vardır. Ölüm zamânında ise, temizliğin kalbe
ve rûha tesiri, başka zamânlardan dahâ mühimdir.
Ziyâretçiler,
hasta yanında çok oturmamalıdır. Sevdiği insanlar olsa da, çabuk
kalkmalıdır. Hasta teklîf ederse, biraz dahâ oturup kalkmalıdır. Ağır
hastanın yanına kimseyi sokmamak doğru değildir. Hasta istemese de,
sâlih insanlar, gidip, bir ihlâs okuyacak kadar oturmalıdır. Yanına
sâlih kimseler girip, Yasîn-i şerîf okumalıdır.
Ölüm
alâmetleri görülünce, yanında, çocuk, cünüb, özürlü kadın
bulunmamalıdır. Odada resim bulunmamasına çok dikkat etmelidir. Yanında
âlim, sâlih birkaç kimse bulunup, zorlamadan, Kelime-i tevhîd söylemesi
temin edilmelidir. Söylemesi için sıkıştırmamalı, usandırmamalıdır. Bir
kere söylerse, bir dahâ söyletmemeli, başka şey söylerse, Kelime-i
tevhîdi bir dahâ söylemesi hâtırlatılmalıdır. Son sözü, Kelime-i tevhîd
olmalıdır. Zorlamadan, bir kerre, Lâ ilâhe illallah demek, yanındakilere
sünnettir. Kelime-i tevhîdi hâtırlatanların, hastanın düşmanı, vârisi
olmaması uygundur. Kimse yoksa, vâris hâtırlatır.
Hasta yanında Yasîn sûre-i şerîfesini okumak mühim sünnettir. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
(Yanında Yasîn-i şerîf okunan hasta, suya doymuş olarak vefât eder ve doymuş olarak kabre girer.) Yani, cân vermenin hâsıl edeceği susuzluğu duymaz.
Hasta
yanında Ra'd sûresini okumak, rûhun çıkmasını kolaylaştırır. İnsan
ölünce, Hanefîde necis olur. Kur'ân-ı kerîm, yanında değil, karşısında
ve sessiz okunabilir.
Kur'ân-ı kerîmi, ölüler de işitir ve
faydalanır. Cenâze taşıyanların, kabir ziyâret edenlerin, maddî bir
karşılık düşünmeyerek, Kur'ân-ı kerîmden bir parçayı, Allah rızâsı için
okuyarak, sevâbını meyyitin rûhuna hediyye etmeleri sünnettir.
Ölüm
hâlinde su içirmek sünnettir. İhtiyâcı görülürse vâcib olur. İçince
ferahladığı görülürse vâcibliği artar. O ânda şeytân, saf su gösterip;
"Senden başka mâbûdum yoktur, dersen, sana içiririm" dediği, hadîs-i şerîflerde bildirilmiştir.
Ölüm
hastası helâlden ve mümkün olduğu kadar abdestli ve kalbi uyanık
kimselerin Besmele ve duâ ile hâzırladığı yiyecekleri yemeli, içecekleri
içmelidir.
Netice olarak, hasta yanında, hastalığı
arttıracak, merâklı sözler söylememeli, gazetelerden, hikâyelerden, mâl,
ticâret ve siyâsetten lâf açmamalıdır. Hasta yanında, evliyânın,
âlimlerin ve sâlihlerin hayatları ve sözleri konuşulmalı, bunlara
sevgisi arttırılmalıdır. Evliyâ-yı kirâmın söylenmesi, rahmetin inmesine
sebep olur...