Şükür, İslâmiyete uymaktır

A -
A +
Allahü teâlâya şükür, Onun Peygamberinin getirdiği yola uymakla olur. Bu yola uymayan, hiçbir şükrü, hiçbir ibâdeti, Allahü teâlâ kabûl etmez.

Herkese her ni'meti gönderen, her şeyi var eden, her varlığı, her ân varlıkta durduran yalnız Allahü teâlâdır. Kullardaki üstün ve iyi sıfatlar, Onun lütfu ve ihsânıdır. Hayâtımız, aklımız, ilmimiz, gücümüz, görmemiz, işitmemiz, söyleyebilmemiz, hep Ondandır. Saymakla bitirilemeyen çeşitli ni'metleri, iyilikleri gönderen, insanları güçlüklerden, sıkıntılardan kurtaran, duâları kabûl eden, dertleri, belâları gideren, rızıkları yaratan hep Allahü teâlâdır. İhsânı o kadar boldur ki, günâh işleyenlerin rızkını kesmiyor. Günâhları örtmesi o kadar çoktur ki, emrini dinlemeyen, yasaklarından sakınmayanları, rezîl ve rüsvâ etmiyor. Affı ve merhameti o kadar çoktur ki, cezâyı ve azâbı hak edenlere azâb vermekte acele etmiyor.
Bütün ni'metlerinin en üstünü, en kıymetlisi olarak da, doğru yolu, saâdet ve kurtuluş yolunu gösteriyor. Yoldan sapmamak ve Cennete girmek için teşvîk buyuruyor. Cennetteki sonsuz ni'metlere ve kendi rızâsına, sevgisine kavuşabilmemiz için, sevgili Peygamberine  uymamızı emrediyor.
Allahü teâlânın ni'metleri güneş gibi meydândadır. Başkalarından gelen iyilikler, yine Ondan gelmektedir. Başkalarını vâsıta kılan, onlara iyilik yapmak isteğini veren, onlara iyilik yapabilecek gücü, kuvveti veren, yine Odur. Bunun için, her yerden, herkesten gelen ni'metleri gönderen hep Odur. Ondan başkasından iyilik, ihsân beklemek, emânetçiden, emânet olarak bir şey istemeye ve fakîrden sadaka istemeye benzer.
İnsanın, bu ni'metleri gönderen Allahü teâlâya şükretmesi, aklın emrettiği bir vazîfe, bir borçtur. Fakat, Allahü teâlâya yapılması icâb eden bu şükrü yerine getirebilmek, kolay bir iş değildir. Çünkü insanlar, yok iken sonradan yaratılmış, zayıf, muhtâç, ayıplı ve kusûrludur. Allahü teâlâ ise, hep var, sonsuz vardır, ayıplardan, kusûrlardan, uzaktır. İnsanların Allahü teâlâya hiçbir bakımdan benzerlikleri yoktur. Bu sebeple insan, Allahü teâlânın şânına yakışacak bir şükür yapabilir mi? Çünkü insanların, güzel ve kıymetli sandıklarını, Allahü teâlâ, beğenmeyebilir. Saygı ve şükür sandığımız şeyler, beğenilmeyen, bayağı şeyler olabilir. Bunun içindir ki insanlar, kendi kusûrlu akılları, kısa görüşleri ile Allahü teâlâya karşı şükür, saygı olabilecek şeyleri bulamaz. Şükretmeye, saygı göstermeye yarayan vazîfeler, Allahü teâlâ tarafından bildirilmedikçe, övmek sanılan şeyler, kötülemek olabilir.
İnsanların Allahü teâlâya karşı, kalb, dil, beden ile yapmaları ve inanmaları lâzım olan şükür borcu, kulluk vazîfeleri, Allahü teâlâ ve Onun Peygamberi  tarafından bildirilmiştir. Allahü teâlânın gösterdiği ve emrettiği kulluk vazîfelerine İslâmiyet denir. Allahü teâlâya şükür, Onun Peygamberinin getirdiği yola uymakla olur. Bu yola uymayan, hiçbir şükrü, hiçbir ibâdeti, Allahü teâlâ kabûl etmez, beğenmez.
Netice olarak, aklı olan kimselerin, Allahü teâlâya şükretmek için, Muhammed aleyhisselâma uymaları lâzımdır. Onun yoluna İslâmiyet denir. Muhammed aleyhisselâma uyan kimseye Müslümân denir. Allahü teâlâya şükretmeye, yani Muhammed aleyhisselâma uymaya İbâdet etmek denir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.