Orucun manevi faydası büyüktür

A -
A +

Oruç tutan kimse, aç birinin çektiği ızdırâbı, bizzat hissederek fakîr insanlara yardım etmek ihtiyâcını duyar. Bu da, insanların birbirlerine yardım etmelerine sebep olur...
Allahü teâlâ, îmân edenlere, senede bir ay Ramazân-ı şerîf ayında gündüzleri oruç tutmayı emretmiştir. Cenâb-ı Hak, bu emri sebepsiz vermemiştir. Oruç, insanlara hem maddî, hem de mânevî faydalar sağlamaktadır. Bütün bir sene, çeşitli yemekleri eritmek için, yorulan insan midesi ve bağırsakları, senede bir ay dinlenerek sağlığını korumuş olur. Bu maddî faydasıdır.
Mânevî faydası ise, oruç tutan bir insan, aç kalmış bir insanın çektiği ızdırâbı, bizzat hissederek fakîr insanlara yardım etmek ihtiyâcını duyar. Bu da, insanların birbirlerine yardım etmelerine sebep olur. Birbirlerine yardım eden insan topluluğu arasında ise, çekişmeler olmaz. Ayrıca Allahü teâlânın emrini yerine getirmek için gündüzleri bir ay oruç tutan bir Müslümân, cenâb-ı Hakkın diğer emirlerini yerine getirme alışkanlığını da kazanır ve başka emirleri yapmaya istidât yani kabiliyet elde eder.
Oruç tutanın, yalnız mideyi dinlendirmeyi, perhîz yapmayı düşünmesi, orucun sahîh ve makbûl olmamasına sebep olur. Zira oruç, yalnız aç ve susuz durmaktan, zâhirî ve lüzûmsuz amellerden ibâret değildir. Orucun, bâtınî birçok faydaları da vardır. İlmi ve anlayışı yüksek olanlar, bedenin rûhun mekânı ve nefsin arzûlarının dönüp durduğu yer olduğunu biliriler. Nefsin, bedenî arzûları ne kadar çok olur ve bedene ne kadar gâlip gelirse, rûhun gelişmesi de, o kadar az  ve hattâ hiç olmaz. Bütün dinlerde, nefsin arzûlarını yapmamak yani riyâzet çekmek, Allahü teâlâya yaklaşmaya vesîle olur diye bildirilmiştir. Bunun için her dinde riyâzet çekmek, kıymetli tutulmuştur. Sadece yeme, içmeyi terk ederek, yalandan, gıybetten uzaklaşılmayarak tutulan bir orucun, zâhirî ve lüzûmsuz bir amel olduğunu, İslâm âlimleri bildirmişlerdir.
Oruç, senede bir ay yani Ramazân ayında, yalnız gündüzleri orucu bozan şeylerden uzaklaşmak demektir. Orucun, dünyâdaki faydalarından biri, insanlara açlığın ve susuzluğun ne demek olduğunu öğretmektir. Oruç tutan bir insan, aç kalmış bir insanın çektiği ızdırâbı, bizzat hissederek fakîr insanlara yardım etmek ihtiyâcını duyar. Bu da, insanların birbirlerine yardım etmelerine sebep olur. Birbirlerine yardım eden insan topluluğu arasında ise çekişmeler olmaz. Oruç, bundan başka, nefse hâkimiyyeti de öğretir.
Netice olarak, orucun Allahü teâlânın emri olduğuna inanmak ve sevâb beklemek lâzımdır. Günün uzun olmasından ve oruç tutmak güç olmasından şikâyet etmemek şarttır. Günün uzun olmasını, oruç tutmayanlar arasında güçlükle oruç tutmasını fırsat ve ganîmet bilmelidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.