"Amellerimizin cezası ve karşılığıdır!.."

A -
A +

"İnsanlardan eziyet ve sıkıntı olarak bize ne gelirse, hep amellerimizin cezası ve karşılığıdır. Eğer büyüklere edep, küçüklere şefkat göstererek yaşansa, hiç kimse size kötülük yapamaz..."
Dünyada ni'metleri, lezzetleri çok olanlar, bunlara lâzım olan şükrü yapmazlarsa âhırette çok acı çekecektir. Dünyada tehlikelerden sakındığı, çalıştığı hâlde çok acı çeken mü'min de, âhırette çok lezzete kavuşacaktır. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
"Dertlerin, belâların gelmesine sebep, günah işlemektir. Fakat, belâlar, sıkıntılar, günahların affedilmesine sebep olur. Allahü teâlâ, sevdiklerinin günahlarını affetmek için, onlara dert, belâ gönderiyor. Tövbe, istiğfâr edince de, günahlar affolur. Dert ve belâ gelmesine lüzum kalmaz ve gelmiş dertler de gider. O hâlde, dert ve belâdan kurtulmak için, çok istiğfâr okumalıdır. Cennet ni'metlerinin, Cehennem azaplarının sonsuz olduğunu bilen kimse, dünyanın birkaç günlük belâlarına, sıkıntılarına hiç ehemmiyet verir mi? Bu dertlerin, sonsuz saâdete sebep olacağını düşünerek, bunları ni'met olarak karşılar. Dertler, belâlar, sıkıntılar, muhabbetin, sevginin, şaşmayan şâhitleridir. Sevene, sevgilinin gönderdiği acıların da, Ondan gelen iyilikler gibi sevgili ve tatlı olması lâzımdır. Sevgilinin iyilikleri tatlı geldiği gibi, Onun acıtması da tatlı gelmelidir. Hattâ, Ondan gelen acılarda, tatlılardan daha çok lezzet bulmalıdır. Çünkü acılar, sıkıntılar nefse tatlı gelmez. Nefis, böyle şeyleri istemez. Her bakımdan güzel olan, her şeyi güzel olan Allahü teâlâ, bir kulunu incitmek dileyince, Onun irâdesi, isteği, bu kula elbette güzel gelmelidir. Daha doğrusu, bundan zevk almalıdır. Başa gelen belâlar, sıkıntılar, her ne kadar acı ve üzücü görünür ise de, kalbe, rûha tatlı gelmektedir. Çünkü beden ile rûh birbirinin zıddı, tersi gibidir. Birine acı gelen, ötekine tatlı olmaktadır. Yaratılışta duygusuz olan, bu ikisinin ters olduğunu ve hâllerini, özelliklerini ayıramaz."
Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri de, bir talebesine hitaben buyuruyor ki:
"İnsanlardan eziyet ve sıkıntı olarak bize ne gelirse, hep amellerimizin cezası ve karşılığıdır. Eğer büyüklere edep, küçüklere şefkat göstererek yaşansa, hiç kimse size kötülük yapamaz. Kızmayı ve üzülmeyi yutmak gerekir. Dili, uygun olmayan sözlerden uzak tutmalıdır. Namaza dikkat etmelidir. Bundan sonra kimse size sıkıntı vermez."
Netice olarak dünya, zevk, eğlence için, lezzet için değil, imtihân için yaratıldı. İnsan, yaptığı her şeyin karşılığını, mükafât veya ceza olarak dünyada da, âhırette de, görecektir. Şûrâ sûresinin 30. âyetinde meâlen buyurulduğu gibi:
(Size gelen sıkıntılar, kendi kazandıklarınızdır. Çoğunu da affedip, size göndermiyor.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.