İbâdetlerin sahih olması için...

A -
A +

Namaz, vaktinden önce kılınırsa, sahih olmaz. Hem de, büyük günâh olur. Namazın sahih olması için, vaktinde kılmak lâzım olduğu gibi, vaktinde kıldığını bilmek, şüphe etmemek de farzdır...
İbâdetlerin sahih olması için, Allahü teâlânın rızâsı için yapmaya niyet etmek lâzımdır. Niyet, kalb ile olur. Yalnız söylemek ile niyyet edilmiş olmaz. Kalb ile birlikte olmak şartı ile söyleyerek niyet etmek câiz olur denildi. Kalb ile niyet, söz ile niyete benzemezse, kalbdeki niyete bakılır. Yalnız yemin etmek böyle değildir. Yemin etmekte, söz esastır. İbâdetlerde niyyetin söz ile yapılacağını bildiren hiçbir hadîs-i şerîf ve haber mevcut değildir. Dört mezhebin imâmları da bildirmemiştir. Niyet, ibâdet yapmayı kalbe getirmek, hâtırlamak değildir. Allahü teâlâ için yapmayı irâde etmek, istemek demektir. Niyet, ibâdete başlarken yapılır. Daha önce, mesela bir gün önce yapılırsa, niyet olmaz. Buna emel, arzu, vaad denir. Mesela, Hanefî mezhebinde oruca niyet etme zamanı, bir gün evvel, güneşin batmasından başlayarak, ertesi gün, Dahve-i kübrâ vaktine yani öğleye bir saat kalana kadardır.
Namaz kılmak, Allahü teâlânın büyüklüğünü düşünerek, Onun karşısında kendi küçüklüğünü anlamaktır. Bunu anlayan kimse, hep iyilik yapar, hiç kötülük yapamaz. Nefsine uyanın namazı sahih olsa da, bu meyvelerini veremez. Her gün beş kerre, Rabbinin huzurunda olduğuna niyet eden kimsenin kalbi ihlâs ile dolar. Namazda yapılması emrolunan her hareket, kalbe ve bedene faydalar sağlamaktadır. Allahü teâlâ kalblerde olan ihlâsa ve Allah korkusuna bakar. Amellerin, ibâdetlerin kabul edilmesi yani sevap verilmesi için, hem şartlarına uygun olması, hem de ihlâs ile niyet edilmesi lâzımdır.
"İbâdet, sahih olursa, kabul edilir, niyete bakılmaz" demek, zındıklık olur. Allah rızâsı için yapılmayan hayrât, hasenât ve ibâdetler, kabul edilmez.
"Allahü teâlâ, kalbe bakar. İyi niyetle yapılan her şeyi kabul eder" demek de, câhil şeyhlerin, tarîkatçıların sözleridir.
Bir namaz, vakti gelmeden önce kılınırsa, sahih olmaz. Hem de, büyük günâh olur. Namazın sahih olması için, vaktinde kılmak lâzım olduğu gibi, vaktinde kıldığını bilmek, şüphe etmemek de farzdır. Bir kimse, vaktin girdiğinde şüpheli olarak kılıp, sonra vaktinde kılmış olduğunu anlarsa, bu namazı sahîh olmaz. Namazın sahih olması için, vaktinde kılındığını bilmek şarttır.
Netice olarak, namazın ve bütün ibâdetlerin kabul olmaları için, önce insanın Ehl-i sünnet i'tikâdında olması ve ibâdetlerin şartlarına uyarak edâ edilip sahîh olmaları, sonra, ihlâs ile niyet edip yapılmaları ve insanın üzerinde kul hakkı bulunmaması şarttır. Hadîs-i şerîfte buyurulduğu gibi:
(Yalnız bir lirası harâmdan olan on lira ile alınmış elbise ile kılınan namaz kabul olmaz.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.