Kanâ'at, uyuşuk olmak değildir

A -
A +
Müslümânları, kanâ'at ettikleri için tenbel oldular diye lekelemek, çok haksız bir iftirâdır.

Kanâ'at; kişinin kendi hakkından vaz geçmesi, uyuşuk olması demek değildir. Kanâ'at, hakkına, kazandığına râzı olup, başkasının hakkına saldırmamak demektir. Kanâ'ati böyle bilmek ve inanmak, insanları uyuşturmaz, aksine çalışmaya, ilerlemeye teşvîk eder. Hergünkü hâlinden memnûn olmak, her hâlinden Allahü teâlâya şükretmek, kanâ'at sâhibi olmak demektir. Kendinden dahâ iyi mevkide, kendinden dahâ zengin, kendinden dahâ kuvvetli, kendinden dahâ güzel bir insanı kıskanmıyarak kendi hâlinden memnûn ve râzı olan insanın  kalbi râhat olduğu gibi, Allahü teâlânın da sevgili kulu olur.
Eshâb-ı kirâm arasında bulunan Sa'lebe bin Ebî Hâtıb, malının çok olması için duâ istedi. Resûlullah efendimiz buna;
(Kanâ'at et!) buyurdu.
Bu ise, duâ için, tekrâr tekrâr isrâr edince, duâ buyurdu ve malı, hayvânları çoğaldı. Onlarla uğraşıp namâza gelmez oldu. Resûlullah efendimizin gönderdiği zekât toplama memûrlarına zekât vermedi. Hakkında Tövbe sûresinin 76. âyeti nâzil oldu. Bunu işitince, zekâtını getirip yalvardı ise de, kabûl buyurulmadı.
(Sa'lebeye yazıklar olsun!) hadîs-i şerîfine hedef olmak felâketine dûçâr oldu.
Kanâ'at, sinir hastalıklarını önliyen, geçimsizliği, düşmanlığı gideren, cemiyetlerin düzenlerini sağlıyan bir faktördür. Kanâ'at, islâmiyetin dünyâya yayılmasını, ilim ve fen âbideleri kurmayı sağlamıştır.
(Çalışan kazanır) ve (Herkes yaptığını bulur) meâlindeki âyet-i kerîmeler ile;
(Allahü teâlâ çalışıp kazananları sever) ve (Allahü teâlâ çalışmıyan gençleri elbette sevmez) gibi, nice hadîs-i şerîfler, çalışıp ilerlemeyi mi, yoksa uyuşukluğu mu emrediyor?
Netice olarak, müslümânları, kanâ'at ettikleri için tenbel oldular diye lekelemek, çok haksız bir iftirâdır. Kanâ'at, çalışmayıp tesâdüfen önüne çıkanı kullanmak, başka birşey aramamak demek değildir. Kanâ'at, bileğin emeği, alın teri karşılığı kazanılana râzı olmak, başkasının kazancına göz dikmemek demektir. Başkasının dahâ çok kazandığını görünce, onu kıskanmamak, onun gibi çok çalışmak demektir. Kanâ'at demek, ihtiyâcından fazla kalan kazancını bir yere yığmayıp, islâmiyetin emrettiği hayırlı yerlere vermek, fakîrlere, kimsesizlere, hastalara, islâmiyeti yayanlara yardım etmek demektir. Kanâ'at, böylece iyi ahlâkın kaynağı olduğu gibi, insana mahrûmiyetler içinde kaldığı zamân saâdet te'mîn eden sarsılmaz bir kale gibidir. Bir şâirin dediği gibi:
"Ey zamân! İnsanlara hücûm ederken, beni de herkes gibi sanarak üzerime gelme! Bileğimi bükemezsin! Karşında beni yalnız sanma! Arkamda kanâ'at gibi yenilmez bir ordu vardır."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.