İslâmiyetin esası, temeli kolaylıktır

A -
A +

Allahü teâlâ, bu ümmete, zor değil, kolay şeyleri emretti. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: ''Allahü teâlâ, emrettiği şeyleri yapmanızı sevdiği gibi, izin verdiği şeyleri yapmanızı da sever.''
İnsanlara ebedi, sonsuz saâdet yolunu gösteren İslâmiyetin esası, temeli, kolaylık, hafiflik ve kulları zahmetten, yorulmaktan kurtarmaktır. Çünkü insanlar, zayıf, nâzik yaratılmıştır. Bedenin hastalığı, İslâmiyetin emirlerinin yerine getirilmesini güçleştirdiği gibi, kalb hastalığı da, islâmiyete uymayı güçleştirmektedir. Zira Şûrâ sûresinin 13. âyetinde meâlen; (Müslümân olmalarını istemekliğin, kâfirlere çok güç gelmektedir) buyurulmaktadır.
Görünen uzuvların kuvvetten düşmesi, ibâdeti güçleştirdiği gibi, kalbde îmânın zayıflaması da güçleştirmektedir. Yoksa, İslâmiyetin her emrinde kolaylık vardır. Nisâ sûresinin 27'nci âyetinde meâlen; (Allahü teâlâ, emirlerinin hafîf olmasını diledi. Çünkü, insanlar zayıf yaratıldı) buyuruldu.
Dinde harac, zorluk yoktur demek; Allahü teâlâ kullarına, onların güç yetirebilecekleri şeyleri emretmiştir, demektir. Kullarının takat, güç getiremeyecekleri şeyleri emretmemiştir. Yoksa, herkes, hoşuna giden şeyleri yapsın, nefsine zor gelen şeyleri yapmasın, ibâdetleri rahat ve kolay ve keyfine göre değiştirsin demek değildir. Abdülganî Nablüsî hazretleri buyuruyor ki:
"İbâdetleri iktisâd üzere, yani ne az, ne de pek aşırı olmayarak, orta miktârda yapmak lâzımdır. Bekara sûresinin 185'inci âyetinde meâlen; (Allahü teâlâ, sizin için kolaylık istiyor. Güç işleri yapmanızı istemiyor) buyuruldu. Bunun için, hastanın ve yolcunun oruç tutmamasına izin verdi. Bize ağır ve sıkıntılı işler yapmayı emretmedi. İnsan iki işten birini yapmak karşısında bulunursa, bunlardan hafîf ve kolay olanını yapması daha doğrudur. Peygamber efendimiz, birinin mescidde saatlerce namaz kıldığını işitti. Mescide gelip, bunu omuzlarından tutarak; (Allahü teâlâ, bu ümmetten kolay işler yapmasını istiyor. Güç işleri beğenmiyor) buyurdu."
Netice olarak, Allahü teâlânın sevdiği ruhsat, kendi emirlerini yaparken zarûret hâline düşenler için, bildirmiş olduğu kolaylıkları yapmaktır. Yoksa, emirleri yapmaktan kurtulmak ve aklına, görüşüne göre kolaylık aramak câiz değildir. Zarûret zamanında, dînin emirlerini yapmaya azîmet denir. Bazan, azîmet olanı yapmak daha iyidir. Meselâ, ölüm ile korkutulan kimsenin, îmânını gizlememesi böyledir. Öldürülürse, şehîd olur. Bazan ruhsat olanı yapmak, daha iyi olur. Yolcunun oruç tutmaması böyledir. Yolcu, orucu tutarak hastalanır, ölürse günâha girer. Allahü teâlâ, bu ümmete, zor değil, kolay şeyleri emretti. Hadîs-i şerîfte buyurulduğu gibi:
(Allahü teâlâ, emrettiği şeyleri yapmanızı sevdiği gibi, izin verdiği şeyleri yapmanızı da sever.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.