Son imparatorun acıklı San Remo günleri

A -
A +
Sultan Vahîdeddin, 1922'de Ankara'daki Meclis'te vatana hıyânetle itham olunduğunu öğrenmesi üzerine oğlu ve sâdık bendegânı ile İstanbul'u terk ederek Malta'ya; bir-iki ay sonra oradan da Hicaz'a geçti. Burada hastalandı. Filistin'e yerleşmek istedi; Ankara ile anlaşan ve artık bu misafir yüzünden tatsızlık yaşamak istemeyen İngiltere izin vermedi. Gemisi, Hicaz'dan ayrılıp İskenderiye önlerinde demirledi. Mısır'a yerleşmek istedi. Ama öteden beri Osmanlı hanedanına husumeti bulunan Kral Fuad, oralı olmadı. Padişah çaresizlik içinde iken, İskenderiye'deki İtalyan konsolosu gemide kendisini ziyaret ederek, İtalya kralının selâmını getirdi. Kral, padişahı ülkesine davet ediyor; kendisine dilediği sarayda oturmak ve aylık tahsisat ödemeyi taahhüd ediyordu. Padişah, daveti kabul etti; ancak saray ve tahsisat teklifini "Müslümanların halifesi, bir Hristiyan hükümdardan yardım alırsa, bu Müslümanları rencide eder" diyerek geri çevirdi.

Casus içeride
Kral Vittorio Emanuelle, veliahd iken İstanbul'a gelmiş; refakatine o zaman şehzade olan Vahîdeddin Efendi tahsis edilmiş; ikisi arasında bir dostluk teşekkül etmişti. Tam o sırada babasının vefat haberini alan prens, kral olarak ülkesine döndü. Vefa göstermek, bir Hristiyan krala nasip oldu. Padişahı Cenova limanında Kral ve başvekil Mussolini karşıladı. Sonra trenle İtalya'nın Fransa hududuna yakın sahil şehri San Remo'ya gelip yerleşti. Buranın havası mutedil ve Fransa'daki kızkardeşi Mediha Sultan'a da yakındı. İran Şahı Muhammed Ali Kacar da burada sürgündü. Vaktiyle padişahı halife tanıyarak kızı Sabiha Sultan'ı isteyen, ama bu teklifi kabul olunmayan Şah, San Remo'da vefat etti. Sultan Vahîdeddin, aynı kaderi paylaşan mevkidaşının cenazesine iştirak etti. Enteresandır, Şahın cenazesi de gemiyle Şam'a, buradan Bağdad'a götürülüp Kerbela'da defnedilmiştir.
Padişah, önce ana cadde üzerinde Villa Nobel'i tuttu. Burası meşhur ilim adamı Alfred Nobel'in eviydi. Tropik ağaç ve çiçeklerle süslü küçük bahçe içinde mütevazı bir evdi. Bugün orijinal hâliyle mevcuttur ve Nobel Müzesidir. Bu küçük evde, saray teşrifatı aynen devam ediyor; gidip gelenin ardı kesilmiyordu. Padişah, kendisi yüzünden vatanından ayrı kalan bu insanları teselli etmek mecburiyetinde hissediyor, kendilerine para veriyordu. Ortalık yatışınca, memleketine döneceği inancını hâlâ muhafaza ediyordu. Halkının, Osman Gazilerin, Sultan Fatihlerin vârisine yaptığı muameleden pişman olacağına inanıyordu.
Mart 1924'de hanedanın tamamı sürgün edilip, ailesi de gelince, memleketine dönme ümidini tamamen kaybetti. Villa Nobel, kalabalık nüfusa yetmez oldu. 1925 yaz başında yolun karşısındaki Villa Magnolia'ya geçildi. Geniş bahçesinde çeşitli çiçek ve ağaçların bulunduğu ve manolya kokusundan dolayı bu ismi alan villanın kapısında iki jandarma bekliyordu. Sakal bırakan padişah, artık iyice inzivaya çekilmişti. Kocası Damad Ferid Paşa'nın ölümü üzerine ailesiyle yanına taşınan kızkardeşi Mediha Sultan'la saatlerce dertleşirdi. "Tek tesellim" dediği sigarayı arttırmıştı.
San Remo sosyetesinin en büyük merakı ise sultanın haremi idi. Bazı hanımlar ziyarete geliyor; hemen hepsi Fransızca bilen harem halkının zarafet, nezâketi ve kültürü karşısında hayranlıklarını gizleyemiyordu. Padişah ve ailesi ile yaverlere İtalyan hükümeti pasaport vermişti. Kral ve başbakan Mussolini bir ara San Remo'ya gelerek gazinoda Sultan ile görüştü. Ankara, hiç gereği yokken, sırf padişahı tarassut altında tutmak üzere Cenova'da konsolosluk açtı. Aslında padişahın doktoru Reşad Paşa, Ankara'nın casusu sıfatıyla, olup bitenleri rapor etmeye memurdu. Öyle ki, vicdan azabı sebebiyle San Remo'da intihar etmiştir.
Büyük skandal
Padişah, burada çok büyük maddî sıkıntı içinde yaşadı. Yanında götürdüğü para ve mücevherlerin hepsi satıldı. Sıra hanedan nişanına gelmişti. Padişah, bunun mücevherlerini sökerek kuyumcuya gönderdiğinde asıl hayal kırıklığını yaşadı. Bunlar daha önce bendegân tarafından sökülüp satılmış; üzülmesin diye de padişahtan saklanmıştı. 1926 senesinde yağmurlu bir Mayıs gecesi, ailesiyle sohbet ederken,  "Yatsı namazını kılıp gelin; devam edelim" dedi. Gelenler, kendisini oturduğu koltukta sekte-i kalbden vefat etmiş buldular. Koca bir imparatorluğun vârisi, üçyüz milyon Müslümanın halifesi, bu dünyanın sıkıntılarından kurtularak, Rabbine kavuşmuştu. Cenaze, bendegân tarafından techiz edildi. Bir tabut içinde evin avlusuna kondu. Ölüm bir kurtuluştur. Ya geride kalanlar? Derken, esnafa olan 60 bin liretlik borç sebebiyle, padişahın tabutuna ve evdeki eşyasına alacaklılar tarafından haciz konuldu.
Padişahın hususi çekmecesinde 17 çeyrek lira, bir de pırlantaları sökülmüş nişan çıktı. Bütün serveti bu idi. Bendegân, tabutu gizlice açıp, cenazeyi başka bir tabuta koyarak evin arkasındaki mutfak kapısından otomobille kaçırdılar. Cenova'ya, buradan da gemiyle Beyrut'a götürdüler. Ev bir ay hacizli kaldıktan sonra padişahın, yakındaki Nice şehrinde yaşayan kızı Sabiha Sultan mücevherlerini satarak borcu ödedi ve haczi kaldırdı. Bu zaman zarfında San Remo halkı, padişahın tabutu önünde saygı duruşunda durdular.
Yaz sıcağı sebebiyle cenaze taaffün etmeye başlamıştı. Sultan Hamid'in eski damadlarından Ahmed Nâmi Bey, o zamanlar Fransa işgali altındaki Suriye'nin reisicumhuru idi. Onun delâletiyle cenaze Şam'a getirildi. Neredeyse bütün Şam halkının iştirak ettiği kalabalık bir merasimle Kanuni Sultan Süleyman'ın yaptırdığı câminin bahçesine defnolundu. Padişahın vasiyeti de bu merkezde idi. Daha sonra hanedandan vefat edenlerin de gömülmesiyle burası bir aile kabristanı hâlini aldı. Son padişahın kabri, insana aynı zamanda koskoca Osmanlı İmparatorluğu'nun da gömüldüğü yer hissini vermektedir.

Meşhur San Remo Gazinosu. Padişah, Kral ve Mussolini ile burada görüşmüştür. Padişahın yaveri Zeki Bey, gizlice aldığı paraları, güya çok para kazanıp eski efendisini refaha kavuşturmak ümidiyle, burada kaybetmiştir.

Villa Magnolia. Bugün lisedir. İçi tamamen değişmiş. Kapısında "Burada son Osmanlı İmparatoru yaşamış ve vefat etmiştir" diye yazan bir tabela aranıyor. Bizi gezdiren ve daha evvel İstanbul'da bulunmuş İngilizce öğretmenlerinden biri bunu biliyor; yetkililere de bildireceğini söyledi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.