Türk-Ermeni dostluğu

A -
A +

Ekranda Atatürk fotoğrafı eklenmiş bayraklı yayın, bazı 28 Şubat güdümlü TV'lerin o dönemde başlattığı Bayrak Kanunu'na da aykırı bir uygulamadır. RTÜK'ün müdahale etmesi icap eden bu samimiyetsizlik, dün birkaç TV dışında yine tekrarlandı.
Lüsyen Hanımı unutmamız mümkün değil... Hayır, bugün unutulmuş olan şair-i âzâm Abdülhak Hamid Tarhan'ın refîkası Lüsyen Hanım'dan söz etmeyeceğiz. Bu Lüsyen Hanım bir tezgâhtar.
2011 yılı olmalıydı; Washington, DC'deydik. Eşim, bana bir pantolon almamız gerektiğini söyledi. Macy's mağazasına gittik. Kalabalıkça bir katta pantolonlara bakarken bir sese döndük "Türk müsünüz?" Sualin sahibi, yaşı 70'i aşmış bir hanımdı. "Evet" dedik. "Orası pahalı beni takip edin" dedi. Az önümüzde ayaklarını sürüyerek yürüyordu. "Adım, Lüsyen dedi, Ermeni'yim, Sivaslıyım. Kusura bakmayın Türkçe'yi konuşmaya konuşmaya unuttum." Bu arada beş torunu olduğunu da  öğrenmiştik. "Hayır hayır, dedik, Türkçeniz güzel." Lüsyen Hanım'la bir taraftan konuşurken bir taraftan da birkaç tezgâhı gezdik. Sonunda bir pantolona karar kıldık. Paçanın yapılması gerekmekteydi. İşe bakınız ki o gün terzi izindeymiş. Ama; terzinin izinde olması Lüsyen Hanım'ın hemşehrilerini ihmal etmesine sebep değildi. Birçok yere telefon ederek sonunda işimizi halletti. En az yarım saatini bize ayırmıştı. Çok candan bir yakınlık görmüştük. Aynı yakınlıkla uğurlandık... Bir ömür düşman bellediğimiz bir ırka mensup bir insanın tesadüfi bir karşılaşmada bize gösterdiği insanca muamele.
1071'den beri Ermenilerle aynı iklimi paylaşa geldik.  Bizim hayatımızda Sırp'tan, Rum'dan, Bulgar'dan, Macar'dan, Makedon'a kadar birçok İslam dışı ekalliyet vardı. Ermenilere "millet-i sâdıka" sadık millet derdik.
Devlet zayıf düşünce, Rus, Fransız, İngiliz... o sadakati yüksek kavmin kanına girdi. Zihinleri Türk-Kürt Müslüman anasıra karşı doldurulan Ermenilerin eline silah tutuşturuldu. Çeteler teşkil edildi. İsyanlar ve katliamlar başladı. Sonunda devlet kendini ve mensuplarını müdafaa etme mecburiyetinde kaldı:
Karşılıklı vuruşma kan dâvâsıyla bitti.
Batı, bugün hâlâ Ermenileri kullanmakta.
"Diaspora" denen bazı Ermeniler ise bu kini meslek edinmiş vaziyetteler...
Bir 25 Nisan günü Washington sefaretimizdeydim. Memurlar büyük yorgunluk yaşamışlığın şikâyetlenmesini gösteriyorlardı. "Ne oldu?" dedim. "Dün, Erminler elçilik önünde gösteri yaptılar" cevabını aldım. "Kaç kişilerdi?" diye sordum? "25 kişi kadarlardı". "Kahve içmeye dâvet etseydiniz, gelin sizi dinleyeceğiz deseydiniz dedim." Ezberi bozulmuşlara mahsus ruh haliyle şaşırdılar.  
Büyük olan taraf biziz, diğer tarafın psikolojisini anlamamız gerekir. Ermenileri sömürgeci zihniyetin elinden kurtarmalıyız. İş tutan nüfusları zaten göz yummamızla Türkiye'de çalışıyor.
Tesbiti şart olan gerçek şudur:
Azeri, Kırgız, Özbek vs. kan kardeşimiz, Arap, Boşnak vs. din kardeşimiz, Rum, Ermeni vs. de kültürdaşımızdır. Buna şimdilerde çok kültürlülük deniyor. Bin yıllık tecrübeye sahibiz. Bu toprakların ebedî huzuru için Türk-Ermeni dostluğunun önündeki bütün taassup ve kinleri kaldırmalıyız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.