Bu barış, tarihin seyrini değiştirecektir

A -
A +

Irak Kürt muhtariyetini devlet olarak tanımak icap ederse en evvel Ankara tanımalı. Hududumuzun öte yanında İran'da 35 milyon Azeri Türkünün varlığı İran'ı devlet olarak kabulümüze mani değil. Öyleyse Kürtler için kaygıya hiç gerek yok. Güneydoğu, hele bundan sonra zorlansa da bir yere gitmez, aksine mıknatıs gibi Kürdistan'ı çeker.
AK Parti iktidarı veya Recep Tayyip Erdoğan liderliğine kadar Türkiye'de bazı ağır yükler "değişmez kader" olarak görülüyordu. Onlarla yaşanıyordu, ilâ nihâye öyle de yaşanacak sanılıyordu...
Bu yüklerin belli başlılarını şöylece sıralamak mümkün:
Medya vesayeti, patron vesayeti, asker vesayeti, yargı vesayeti, yüksek enflasyon, yüksek faiz, bol sıfırlı TL, kiracılık kamburu, hastanelerde kuyruk çilesi, Güneydoğu çıkmazı, dış politikada yokluk, İngiliz güdümü, İsrail muhabbeti, Amerikan teslimiyeti, AB mecburiyeti, IMF mahkûmiyeti vs.
İçeride ve dışarıda biri diğerinden daha ağır yükler.
Ama yüklerin yükü Güneydoğu ıstırabıydı.
Basbayağı bir harp yaşanıyordu. Öz vatandaşını anlamayan, öteleyen bir küflü zihniyet onları teröre teslim etmişti. Ümitlerin tükenme noktasına geldiği çok takvimler görüldü. Dram "ver kurtula kadar gitti".
Güneydoğu dramı, bütün tarihimizde en uzun sürmüş nadir savaşlardan biri veya iç çatışma yahut isyan olmadı terörle mücadeledir... yine de; isimlendirmelerin hepsi etiket. Mühim olan o ibarenin altındaki sandıkta saklı olan gerçektir. Henüz tam bir bilançosu çıkmamıştır, daha yakın tahminler devresindeyiz.
Yani...
Ne kadar şehit vardır?
Ne kadar isyancı ölmüştür?
Toplamda sakat sayısı ne kadardır?
Kaç kişi yurt dışına kaçmıştır?
30 yılda ne kadar silah, araç-gereç kullanılmıştır?
Sarf edilen silah ve mühimmat miktarı kaç milyon dolardır?
Hangi devletler bu ihtilafa karışarak menfaatlenmiştir?
Kabaca cevap vermek gerekirse; o kötü günleri yaşamak zorunda kalmasaydık  bugün dış borcumuz yoktu... 27 yıllık Tek Parti diktasından sonra Demokrat Parti dönemi veya Adnan Menderes iradesi, bu toprakların insanı için ümit olmuş, millet yeniden yarın fikriyle buluşmuştu. 27 Mayıs 1960 İhaneti, yalnızca siyasi kadroları Yassıada'ya mahkûm etmedi; vatandaşı da yarınsız bıraktı. 1960-2000 arası yer yer karanlık, yer yer parçalı bulutlu geçti ve fakat hiçbir zaman güneşin huzurlu aydınlığına varılamadı...
2000 sonrası bu toprakların has insanı yeniden yarın fikriyle tanıştı; güneş huzurlu aydınlığıyla üstümüze doğmaya başladı. İktisâdî refah, terörün belini kırdı, yapılanlar Kandil'in varlık sebebini ortadan kaldırdı...
Temel fikir "ayrılık" olsaydı; Müslüman Kürtler Lozan'da ayrılan unsur olurdu. O red belki terör olarak dönüp Kürtleri ve Türkleri cezalandırdı. Ayrılamazlardı, çünkü; Kürtler, Halifeye belki ümmetin diğer unsurlarından daha fazla bağlıydılar. Yavuz Sultan Selim'in fütuhatında O'na destek olanların torunları, şimdi de Yavuz sevdalısı Recep Tayyip Erdoğan'a destek olmaktalar. Bugün, emperyalizme rağmen istişareler neticesinde hasretinde olduğumuz barış, kanuni zemine oturtularak kalıcı kılınmakta. Şüphe edilmesin ki bu sulh, bu barış tarihin seyrini değiştirecektir. Zaman hükmünü icra etmekte. Ömrünü dolduran bölge haritasının değişeceği muhakkak...
Öyle ise:
Yeni haritada çizen -hakim- el biz olmalıyız.
Dağlar, ovalar, yıldızlar ve vicdanlar şahittir ki...
Biz; adiliz, emperyalizm zalimdir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.