İnsanî Kalkınma

A -
A +

62. Hükûmet'in 185 sayfalık çalışma programı'nda en dikkat çekici cümle, "İnsanî Kalkınma" sözü olsa gerek. Bu ifade, diğer hükûmet programlarında yoktur. Bir önceki hükûmet Kalkınma Bakanlığı'nı kurmuştu. Ancak orada kalkınmadan murat, şehrin, içtimâî hayatının kalkınmasıdır. Ne varki bunların ve akraba bütün maksatların tasavvurdan tatbikata dönüşebilmesi, insan merkezli kalkınmanın gerçekleşmesiyle mümkün olur. İnsanî Kalkınma teklifinin bir köşesinde ar-ge/araştırıp geliştirme, diğer köşesinde maarif, üçüncü köşede aile ve dördüncü köşede devlet vardır.
Bugün istikbale matuf büyük sancımız nüfusun yaşlanması, duraklaması ve gerilemesi endişesidir. Üç çocuk şartının fire vermeden hayat bulması, ancak mevcudu muhafaza imkânı sunabilecektir. Bu nüfus badiresinin beyin yıkama-yoğun yılları, '60'lar, '70'ler, '80'ler Türkiyesidir. Doğum kontrolü, nüfus kontrolü, çok çocuğun, yadırganması, ayıplanması, iki çocuğun normal görülüp bir çocuğun olanca riskine rağmen modalaşması sadece global saldırının eseri değildir. Yetişmiş kitledeki vasıfsızlık da buna sebep olmuştur. '60'lar Avusturalya'dan Almanya'ya oradan Kanada'ya kadar adale gücü, pazu kuvveti ihraç etmemizin başlangıç takvimidir. Giden dışarı gidebilmiş, içerde kalansa vasfı yakalayamadığı için her işe talip olmuş veya liyakatin yerini diploma alarak gizli işsizlik çoğalmıştır. Bunda sanayi inkılabını kaçırmaktan başka fikri keşiflere uzak düşmenin de rolü büyüktür. Son iki asırda sağlık, sanayi, askerlik, havacılık, endüstri, optik, bilişim ve sayılabilecek hiçbir alanda keşif sahibi değiliz. Mevcut keşiflerden hareketle Japonya, Güney Kore ve Çin gibi benzerini imal edip rekabete girişme becerisi de gösterilememiştir. Biz birinci dünya harbinde tarihteki en büyük darbeyi yedik; bu doğru ve fakat müttefikimiz Almanya üstüne ikinci dünya darbesini de yedi. O Almanya, 15 yıl sonra bizden ilave kuvvet olarak insan gücü devşirdi. İkinci dünya harbinin mağlub ve mağdurları Japonya ve Güney Kore ise en az yarım düzineyle ifade edilebilecek miktarda otomotivden, iletişime kadar dünya markaları çıkarttı. Bugün olmuş bizim dünya markamız yoktur. Marka şehrimiz en fazla ikidir, marka şirketimizi hatırlamıyoruz, marka insanımız da yok denecek kadar azdır. Bu anlamda tarih ve medeniyet tüketicisiyiz.
Burada kusur, çok çocuk sahibi olmak, dolayısıyla nüfus fazlalığı değil, eğitimdeki şekilcilik, dünyaya kapalılık, araştırmadan bîhaberlik, insana "eşref-i mahlukat" diyen bir medeniyete mensup bir cemiyetin insanı ihmal etme yanlışlığıdır. Kalite belgesi kavramı şurada en fazla 20 yıldır hayatımıza girmiştir. Fikrin tescili, markalaşması, hukukîlik kazanması oldukça yenidir. Halbuki patent, fikir, marka kalkınmış devletlere öncü güç olmuştur. Kalkınmış ülkelere bu imkânı veren sebeplerden biri de gençelere yurt dışı tahsil kapılarının açılmasıdır.
Büyük toprak, büyük nüfus, vasıflı insan ve marka değerler olmadan büyük devlet olmak imkânsız ötesidir. Bu itibarla programdaki İnsanî kalkınma sözü, kulağa hoş gelen bir sada olarak kalmamalı. İnsanî Kalkınma, aile, mektep, cemiyet devlet dörtgeninde akıllı tedbirlerle hayat bulabilir. 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.