AB gerileme dönemine girmiştir

A -
A +
Başbakan Ahmet Davutoğlu, İsviçre'den, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Cibuti'den AB/Avrupa Birliğine yüklendiler...
Bu yüklenmelerin arkasında 56 yıldır AET/Avrupa Ekonomik Topluluğu döneminden başlayıp AT/Avrupa Topluluğu günlerinden AB safhasına kadar bin dereden su getirerek tarihen ve fiilen Avrupalı bir büyük ülkenin birliğe dahil edilmeyerek itibarıyla oynanmış olmasının hakkı var.
AB patronlarının Türkiye ile asla kıyas edilmeyecek eski Sovyet peyki devletler için hiçbir kriter, şart ve engel getirmeden onları bir zincirin halkalarını tamamlarcasına birliğe dahil etmeleri bizde elbette kayda alındı.
Aslında böyle bir adaletsizlik, AB'nin kendi kendisine kıymasının da başlangıcıdır. Rusya Federasyonu, SSCB'den tevarüs ettiği safraları atarken AB, onları kapmayı bir gözaçıklık saydı. Eski peykleri alıyor fakat Türkiye'ye "o fasıl bu fasıl, olmadı tekrar!.."  kabilinden zorluklar koşuyordu.
AB, bu zorlukları çıkartadursun Türkiye, bu süreçte muhatabının laf anlamaz tavrına karşı akıllı bir strateji güttü. Kalkınma rüzgârını yakalamıştı. Hem gelişiyor ve hem de AB'nin aradığı "ortak insani değerler" denebilecek ne varsa onları birer birer hayata geçiriyordu. Böylece bir tarafta dünyaya açılan, istikrarını kuran, maliyesini güçlendiren ve dünyanın dikkatini çeken bir Türkiye, diğer tarafta ise aldığı yeni birlik üyelerinin işsizlik, yolsuzluk, parasızlık gibi meseleleriyle uğraşan bir AB ortaya çıkmıştı.
AB için iki açmaz görünmüştü. Bunlardan biri bahsettiğimiz eski doğu bloku ülkeleri, diğeri de İspanya, Portekiz, İtalya gibi memleketlerde baş gösteren işsizlik, ekonomik durgunluk ve AB hazinesine tehdit oluşturan mali sıkıntılardı. Yunanistan ise başlı başına meseleydi. Komşumuz, AB için bir kriz hâlini almıştır. Böyle bir sonda Türkiye'yi bekletip Güney Kıbrıs gibi bir adanın yarı parçasını hem de Kıbrıs'ın tamamını temsilen birliğe alma haksızlığının payı yoktur denemez. Üstelik AB dönem başkanlığına bile getirdiler.
Hem Cumhurbaşkanımız ve hem de Başbakanımız, konuşmalarında bizi alın! diye yalvarmayacağız şeklinde millî haysiyet vurgusu yaptılar. Hatta Başbakan Davutoğlu, "AB ciddi olmalı!" dedi. Bu gayrı ciddi olan bir muhataba ikazdır. Ayrıca Sn Davutoğlu, Avrupa'daki 45 milyon Müslümanın da temsilcisi olduğumuz keyfiyetini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da bir ilke imza attı. Sn Cumhurbaşkanı, AB'yi İslâmla imtihan eden bir mantık geliştirdi. "AB İslamofobiye karşı mı değil mi?" diye sormakta. Türkiye'yi almıyorsa İslamofobiye inanmaktadır. O takdirde AB bir Hıristiyan birliğidir. Eğer İslamofobiye İnanmıyorsa Türkiye'yi almak zorundadır!" dedi.
Bize kalırsa Cumhurbaşkanımız da Başbakanımız da AB'ye ders veriyorlar. Çünkü ne Büyük Türkiye'nin AB'ye ihtiyacı kalmıştır, ne de AB'nin yaşayacak ömrü kalmıştır. AB adlı bu gemi bu yüklerle uzaklara gidemez.
AB, gerileme dönemine girmiştir.
Bir kaç seneye bir şekilde dağılır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.