Bana bulaşmaz demeyin, sana bir şey olşabilir!

Düzenleyen:
Bana bulaşmaz demeyin, sana bir şey olşabilir!

SAĞLIK Haberleri

Prof. Dr. Serhat Ünal: AIDS hastalığı ile mücadelede hastanın ayrımcılığa uğraması ve toplumdan dışlanması; risk şüphesi duyanların test yaptırmasını ve tedaviye başvurmasını engelliyor.

Ziyneti Kocabıyık - Bir bağışıklık sistemi hastalığı olan AIDS’in dünya genelinde düşüş eğiliminde olmasına rağmen Türkiye’de artmaya devam ettiği bildirildi. Sağlık Bakanlığının rakamlarına göre 30 Kasım 2016 tarihi itibari ile ülkemizde 1.734 vakanın doğrulama testinin pozitif tespit edildiğini söyleyen  HIV/AIDS Tedavi ve Araştırma Merkezi (HATAM) Başkanı ve HIV/AIDS Korunma ve Eğitim Derneği  (HAKED) Genel Sekreteri Prof. Dr. Serhat Ünal “AIDS’ten korunmak tedaviden daha kolay ve önemlidir. HIV cinsel temasla, kan ve kan ürünleri ile ve anneden bebeğe geçişle bulaşan bir hastalıktır. Korunmak için bu hastalığın farkında olmak, nasıl bulaştığını ve nasıl bulaşmadığını bilmek, önlem almak şarttır” dedi.

1 Aralık Dünya AIDS günü ile ilgili farkındalık oluşturmak amacıyla GSK Türkiye tarafından hazırlanan “Kendin İçin 1 Ara’lık” kampanyasının tanıtım toplantısı öncesinde görüştüğümüz Prof. Dr. Ünal, AIDS’in en büyük destekçisinin ‘bana bir şey olmaz’ anlayışı olduğunu belirterek, bunun temelinde risk gruplarını ve HIV/AIDS’li kişileri ‘ayrımcılık ve ötekileştirmenin’ yattığını söylüyor. Ülkemizde AIDS’in en çok cinsel yolla bulaştığını belirten Prof. Dr. Ünal “Halk risk gruplarını ve AIDS hastalarını kendi çevresinden o kadar uzak görüyor ki, ‘bana bir şey olmaz’ diyor. Ancak Türkiye’de yaşayan 13 bin 181 vakaya baktığınız zaman bunların sadece yüzde 7-8’inin yabancı uyruklu olduğunu görüyoruz. Kalanların tamamı Özbeöz Türk. Korunmak kişinin kendine ait bir sorun. Emniyetli temas kurallarını uygulamadığınız zaman herkesin bir enfeksiyon hastalığını bulaştırabileceğini kabul etmek lazım. Hastalığın hangi yollarla bulaştığını bilirseniz kendinizi koruyabilirsiniz” dedi. 

HASTAYA AYRIMCILIK  BULAŞMAYI ARTIRIYOR
Ayrımcılığa uğrayan ve dışlanan hastaların damgalanma korkusu ile test yaptırmaktan kaçındığını söyleyen Prof. Dr. Ünal “Bu kişiler hem tedavi olamıyorlar hem de hastalığı bulaştırmaya devam ediyorlar. Korunmada en önemli etkenlerden bir tanesi virüs bulaşmış kişilerin tedavi edilmesidir. Tedavi edilen hastada virüs yükü sıfırlandığı için hastalığın yayılımı da kontrol altında tutulabiliyor. Testlerin de ücretsiz ve kolay ulaşılabilir olması, test yaptıran kişinin fişlenmekten korkmayacağı bir ortamın oluşturulması, risk grubundaki kişilere de test yapılması AIDS’in önünü kesecek önlemlerdir” dedi. 
Prof. Dr. Ünal, Türkiye’de kan ve kan ürünlerinin denetlenmesi sayesinde operasyon sırasında bulaşmanın problem olmaktan çıktığını, anneden bebeğe geçişlerde ise eğer annenin HIV pozitif olduğu biliniyorsa erken dönemdeki uygun tedavilerle tamamen sağlıklı bebeklerin dünyaya gelebildiğini söyledi. Damar içi uyuşturucu kullanımının da AIDS bulaşmasında enjektör paylaşımının da önemli bir yol olduğunu ifade eden Prof. Dr. Ünal “AMATEM’lerdeki eğitim toplantıları ile bu konuda da mesafe katedilmeye başladı” dedi. 

DÜNYADA DÜŞÜYOR, BİZDE YÜKSELİYOR
Dünya’da 2000-2002’de toplam 40 milyon olan HIV’e yaşayan insan sayısının hayat sürelerinin uzamasına rağmen giderek azaldığını belirten “Bu rakam şu anda 36 milyon civarında. Artık her yıl yeni vaka sayısı bir önceki yıldan daha az. Bütün dünyada yeni HIV Pozitif vakaları düşüyor  ama bizim de içinde bulunduğumuz  kuzeyde Ukrayna, Belarus, Rusya, batıda Doğu Avrupa ve güneyde Orta Doğu ülkelerinde hızla artıyor. Biz de bu çanağın merkezinde bulunuyoruz. Türkiye’de son 4-5 yılda hızlı artış oldu” diye konuştu.

PROF. DR. FEHMİ TABAK:
O artık diyabet gibi kronik bir hastalık 

AIDS’in yeni tedaviler sayesinde diyabet ve hipertansiyon gibi kronik bir hastalık hâline geldiğini söyleyen HIV Enfeksiyon Derneği (HIVEND) Başkanı Prof. Dr. Fehmi Tabak “Yaklaşık 20 yıl önce başlayan çok sayıda ilacın birlikte kullanıldığı tedavilerden sonra artık günde 1-2 tabletle yapılan tedavilere geçildi. Bu tedaviler ile hastalık kontrol edilebilir bir noktaya geldi. 25-30 yaşlarındaki hastalarda yaşam en az 30-40 yıla kadar çıkmıştı. Önemli olan HIV açısından riskli davranışlarda bulunan kişilerin erken dönemde test yaptırarak, hastalık fazla ilerlemeden tedaviye başlayabilmesidir. Tedavideki gelişmeler sonucunda ilaçlar sadece hastalığı kontrol altına almakla kalmayıp, aynı zamanda bulaşmayı da engellemektedir” dedi. 

AIDS İÇİN KAMPANYA 
“Kendin İçin 1 Ara’lık”

GSK Türkiye tarafından hayata geçirilen “Kendin İçin 1 Ara’lık” kampanyası 1 Aralık Dünya AIDS Günü’nde başladı. Kampanya, HIV’in tokalaşarak, sarılarak, dokunarak bulaşmadığına vurgu yapmak maksadıyla “dokun” temasına odaklanıyor. Gerçek hikâyelerden yola çıkarak hazırlanan 15 kurgu videonun bulunduğu www.kendinicin1aralik.org online platformunu ziyaret edenler, HIV pozitif kişilerin ve yakınlarının hayatı hakkında fikir sahibi oluyor. Hikâyelerin sonunda yer alan manifestoya “katılıyorum” seçeneğini işaretleyerek HIV ile yaşayanların yanında olduklarını belirtebiliyor. Sosyal ağlarda ise kampanya simgesi olan “dokun” hareketinin yer aldığı fotoğrafını, #dokun etiketiyle paylaşarak da kampanyaya destek olmak mümkün.

HASTANEDEKİ KANDAN VİRÜS KAPAN AIDS’Lİ ÇOCUK​
En büyük hayali takımını tribünden seyretmek
10 yaşındaki fanatik G.Saray’lı Y.Ç. Selçuk İnan’ı çok beğendiğini, rüyalarına girdiğini söylüyor.
Dünyadaki HIV/AIDS’le yaşayan yaklaşık 37 milyon kişinin 1,1 milyonu çocuk. Bu çocuklardan biri de Şanlıurfa’da 8 yıl önce tedavi edildiği hastanede HIV’li kan verilen ve 10 yaşındaki Y.Ç…
Henüz 1,5 yaşındayken, 2008 yılında üzerine çaydanlık devrilen ve vücudunun sol bölümünde yanıklar oluşan Y.Ç. HIV virüsünü bu sırada kapmış. O günden bu yana ilaç tedavisi gören Y.Ç’nin sağlık durumu şu anda iyi. Tahlil sonuçları iyi çıkıyor; yaşıtları gibi boyu uzuyor ve kilo alıyor. Evlerinin yakınında bulunan okulda 5. sınıfa giden, arkadaşları ve 9 kardeşiyle oynayarak vakit geçiren Y.Ç. pek çok akranı gibi futbola ilgi duyuyor.
Büyüyünce doktor olmak istediğini belirten Y.Ç. “Futbol oynamayı çok seviyorum, Galatasaraylıyım, televizyondan maç özetlerini izliyorum ve bir gün tribünden takımımı seyretmek istiyorum. Bunu düşününce bile heyecanlanıyorum. Özellikle kaptan Selçuk İnan’ı çok beğeniyorum. İnşallah bu hayalim bir gün gerçek olur. Buna inanıyorum çünkü rüyalarıma giriyor” dedi.
Oğullarına HIV’li kan verildikten sonra büyük sıkıntılar yaşadıklarını ve bu sebeple çevrelerinden dışlandıklarını anlatan baba Mehmet Ç. “Oğlumun hastalığı ortaya çıkınca, mahalleden taşınmak zorunda kaldık. ‘Hastalık bulaşıcı, yaklaşmayın. Tabağı, çatalı ayrı olsun, kıyafetleri ayrı yıkansın.’ dediler. Zaten çocuk 2 yaşında değildi. Nasıl bunu ayrı tutacaktık? Dinlemedik, aynı yemeği yedik, aynı tabağı kullandık, Allah’a şükür bir sıkıntı olmadı. Oğluma bu durumda olduğunu hissettirmemeye çalışıyorum” dedi.

 

 

Düzenleyen:  - SAĞLIK
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...