Left
Lamba

HAYIRLI RAMAZANLAR

__:__:__
Lamba
Right

Doyumsuz insan daha çok yiyor

Doyumsuz insan daha çok yiyor

SAĞLIK Haberleri

Uzmanlara göre “Anı yaşa” felsefesini benimseyen modern insan ‘haz kontrolü’ yapamıyor. Bunun sonucunda tıpkı alışveriş, ikili ilişkilerde olduğu gibi yerken de aşırıya kaçıyor.

Ziyneti Kocabıyık

Memnuniyetsizlik, çabuk sıkılma, daha fazlasını isteme, sabırsızlık, günümüz insanın en önemli zaaflarından. Eskilerin “maymun iştahlılık” günümüzde ise “doyumsuzluk” olarak tarif edilen karakter özelliğinin modern çağın hastalığı olduğunu söyleyen Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, günümüzde obezitenin temelinde yatan en önemli sebeplerden birinin haz mekanizmasını kontrol edemeyen modern insanın doyumsuzluğu olduğunu söylüyor.
Günümüzde obezite probleminin giderek büyümesinin en önemli sebepleri, yeme alışkanlıklarının değişmesi, fast food beslenme ve hareketsizlik… Konuya bir psikiyatrist gözüyle yaklaşan Prof. Dr. Nevzat Tarhan,  bütün bunlara ek olarak beynin “fren mekanizması”ndaki bozulmalar sebebiyle modern insanın iştahını kontrol edemez hle gelmesinin de obezitenin gelişiminde önemli rol oynadığını hatırlatıyor.

İÇ DİSİPLİNİNİZİ GELİŞTİRİN
Sosyal hayattaki çevre faktörleri sebebiyle kişinin beynindeki fren mekanizmasının bozulduğunu ve bunun da ikili ilişkiler, alışveriş ve yeme davranışını etkilediğine dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, kendi iç disiplinini geliştiren kişilerde kontrol mekanizmasının çalıştığını belirterek “Beynimiz duygu ve düşünceleri üretir. Ürettikten sonra o düşünceleri geçerli-geçersiz, uygun-uygun değil, doğru-doğru değil, güvenli-güvenli değil diye bir karar verir; o düşünceyi çözer ve başka düşünceye geçer. Bunu yapamadığınız zaman 5 dakika düşüneceğinize 15-20 dakika düşünürsünüz. Ya da o eylemi hiç sorgulamadan gerçekleştirirsiniz. Her iki uç da kötüdür. Kişide bir iç ve dış kontrol mekanizması var. İnsan kendi iç disiplinini geliştirmişse, nerede duracağını bilir. Modern dünyada birçok insanda bu gelişmediği için bir türlü kendilerini durduramıyorlar. Daha çok yiyorlar, sonunu düşünmeden hareket ediyorlar, akıllarına ilk geleni söylüyorlar. İlk duyduklarını hemen yapıyorlar. Süzgeçten geçiremiyorlar” dedi.

Şişmanların %80’i psikolojik obez
Yemek yemenin psikolojisi son yıllarda sıkça gündeme getirilen bir konu. Bu sebeple artık obeziteyle sadece beslenme uzmanları değil psikolog ve psikiyatristler de ilgileniyor. Günlük öğünler dışında ne zaman bir şeyler yemek istiyoruz? Hangi duygular yemek yeme isteğimizi artırıyor? Bu durumda hangi yiyecekleri tercih ediyoruz? Gibi soruların cevabı şişmanlığın sebeplerini oluşturuyor. Obez kişilerde “haz mekanizması”nın bozulmuş olduğunu söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan  “Beden kitle endeksi 40’ın hatta 30’un üzerinde olanlardaki fazla kilonun sebebini araştırdığınız zaman 100 obezite vakasının yaklaşık olarak yüzde 70-80’inin psikolojik obez olduğunu görürüz. Yani doyumsuz. Bu kişilerde beyninin haz merkezi bozulduğu için kişinin kilosu belli bir oranın üzerine çıkıyor. Obezitede hormon bozukluğu gibi durumların dışında büyük oranda doyumsuzluk var. Bu, modernizmin hastalığıdır. Günümüzde insanlar psikolojik olarak obez. Sosyal ve parasal olarak obez. Bu, aynı kanser hücresi gibidir. Kanser hücresi narsist, açgözlü ve doyumsuz bir hücredir. Devamlı büyümek ister ve en sonunda kişiyle beraber kendisi de ölür. İnsan psikolojik olarak doyumsuzsa, psikolojik olarak da obezdir” diye konuştu.
Doyumsuz insan daha çok yiyor

Hazzı erteleyenin duygusal zekâsı yüksek
Araştırmalar, sabırlı davranan kişilerin duygusal zekâsının diğerlerine göre daha fazla olduğunu ortaya koyuyor.
Modern hayatta “Bir şey haz veriyorsa iyidir, haz vermiyorsa kötüdür anlayışı”nın hâkim olduğuna işaret eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, günümüzde yaygın olan “Anı yaşa” yaklaşımının anlık hazzı yücelttiğini belirterek “Haz duygusu da kısa, orta ve uzun vadeli olabilir. İnsanların şu anda kısa vadeli değil, orta ve uzun vadeli hazzı hedeflemesi gerekir. Hazzı ertelemeyi başaranların duygusal zekâları daha yüksektir” dedi.

LOKUM TESTİ GÖSTERDİ
Duygusal zekâ çalışmalarında temel araştırmalardan biri olan ‘Lokum Testi’ni örnek veren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi: Bir anaokulundaki çocukların sınıfına kutularla lokum götürüyorlar ve o anda isteyene birer lokum vereceklerini; 15 dakika beklemeye başlayana ise istediği kadar lokum vereceklerini söylüyorlar. Bir grup çocuk hemen birer lokum alıyor. Bir kısım çocuk 15 dakika bekliyor ve daha çok lokum alıyor. Daha sonra bu çocuklar 20 yıl boyunca takip ediliyor. Hazzı hemen karşılamak isteyen çocuklarla, hazzı ertelemeyi başarabilen çocuklar inceleniyor. Hazzı ertelemeyi başaran çocukların duygusal zekâsı yüzde 20 fazla çıkıyor ve bu çocuklar karşı cinsle daha uzun vadeli ilişki kuruyorlar, daha başarılı oluyorlar. Yani insanın hazzı ertelemeyi başarması lazım.

KENDİNİ KONTROL EDEBİLEN  DAHA MUTLU OLUYOR
Peki iç kontrolü sağlamak hiç mi mümkün değil? Hazzı erteleme duygusunun aslında her insanda var olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan insanların belli ortam ve şartlarda hazzı ertelemeyi başardığını belirtiyor. Hazzın insanı harekete geçiren motor güç olarak tarif eden Prof. Dr. Tarhan, mantığın ise şöför olduğunu belirterek “Anlık hazları ön plana çekerek maaşınızı aldığınızda hemen gidip ihtiyacınız olduğu şeyleri satın alabileceğiniz gibi tam tersi sadece gerçek ihtiyaçlarınızı karşılayıp kalanı biriktirebilirsiniz. Zamanı geldiğinde bunu iyi bir yatırımda kullanabilirsiniz. Bu durum ikili ilişkilerde de aynıdır. Anlık duygularla hareket etmez doğru adımlar atarsanız, doğru kişiyle evlenirsiniz. Ama maymun iştahlıysanız evlenir 6 ay sonra boşanırsınız; sonra başka biriyle evlenmek istersiniz. İşte magazin kültüründeki evlilikler gibi. Aşk ne oluyor? ‘Âşık oldum evleniyorum’ diyor, aşk 6 ay sonra buharlaşıyor” dedi.

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...